Bugun...



1 Mayıs, Muğla’da Kutlandı

1 Mayıs, Muğla’da geniş katılımla coşkuyla kutladı. Miting alanında yapılan konuşmada, “Kapitalizmin doğayı, doğal varlıkları ve yaşamı metalaştırarak sömürmesine, yaşam alanlarını yok etmesine karşı, doğanın, insanın, hayvanların ve tüm canlıların yaşam haklarını Kaz Dağlarından Akbelen’e, Akkuyu’dan Deştin’e, Cerrattepe’den Kızılcabük’e, Munzur’dan Köyceğiz’e savunuyoruz,” denildi.

facebook-paylas
Tarih: 02-05-2023 00:03

1 Mayıs, Muğla’da Kutlandı

Tertip Komitesi adına yapılan konuşma şöyle:

Bu ülkenin tüm değerlerini ve güzelliklerini üretenler, emeğiyle bu ülkeyi var edenler Merhaba… İşçiler, kadınlar, gençler, öğretmenler, kürsüleri ellerinden alınmış hocalar, mühendisler, mimarlar, giderlerse gitsin denilen sağlık emekçileri, çiftçiler, köylüler merhaba Açlık/yoksulluk sınırının altında ücretlere mahkum edilenler, “geçinemiyoruz” diyenler, işsizler merhaba… Emek, barış, demokrasi, eşitlik, özgürlük, kardeşlik, laiklik, adalet mücadelesi verenler merhaba… Sermayenin ve tek adam rejiminin kuşatmasına karşı demokrasiyi ve demokratik hayatı savunanlar merhaba…

Bize dayatılan bu vahşi sermaye düzenine karşı işini, ekmeğini, deresini, ormanını, tarlasını, ülkesini ve geleceğini savunanlar merhaba… Şiddete, ayrımcılığa, tacize, tecavüze, yok sayılmaya karşı “emeğimiz, bedenimiz, kimliğimiz bizimdir” diyen kadınlar merhaba… Savaşa karşı eşit, özgür ve bir arada kardeşçe yaşamı savunanlar merhaba… Buradan Bir Selam da Cezaevlerindeki Gezi Direnişçilerine Gönderelim! Selam Olsun Faşizme, Gericiliğe Boyun Eğmeyenlere! Selam Olsun Kentlerine, Doğasına, Ülkesine Sahip Çıkanlara! Selam Olsun Depremde Buradayız, gitmiyoruz, memleketi inatla, umutla yeniden kuracağız diyen insana, yaşama dokunmanın hikâyesini yaşayanlara yaşatanlara Bugün 1 Mayıs, sesimiz mücadelenin ateşiyle, coşkusuyla hep bir ağızdan çığlığa dönüşüyor!

İşçi sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü olan 1 Mayıs’ın ülkemizde güçlü bir tarihi vardır. Tüm engellemelere, yasaklamalara, baskılara rağmen başta Taksim olmak üzere ülkemizin meydanları dünyanın en kitlesel 1 Mayıs’larına tanık olmuştur. 1 Mayıs herhangi bir miting değildir. 1 Mayıs dünyanın her tarafında, beş kıtada yüzlerce ülkede kutlanan, işçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günüdür. Yılın 365 günü ezilen, sömürülen, horlanan, yok sayılan milyonlar 1 Mayıs alanlarında kendilerini ifade eder, taleplerini, umutlarını, tepkilerini omuz omuza paylaşır. 1 Mayıs, tüm değerleri üreten işçilerin-emekçilerin bugüne dair itirazlarını ve yarına dair hedeflerini ifade ettiği bir gündür. 1 Mayıs alanları yüz binlerin birbirlerine ve tüm dünya işçi sınıfına yüzünü döndüğü ve elini uzattığı alanlardır. Bizler bir tarihin taşıyıcılarıyız, onu yaşatmak ve büyütmek için buradayız. Bende bu coşkuyla hepinizi 1 MAYIS Tertip Komitesi adına saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.

Öncelikle Depremde ve 46. Yılında 77 yılı 1 Mayıs’ında kaybettiğimiz arkadaşlarımız olmak üzere bu onurlu mücadelede yaşamını kaybetmiş tüm arkadaşlarımızı, sevgiyle, saygıyla anıyorum. Düşen her karanfile, akan her gözyaşına, kaybettiğimiz tüm arkadaşlara sözümüz var. Bu Ülkeyi yeniden kuracağız! Ekonomik kriz, işsizlik, zamlar, pandemi, deprem felaketi derken ülkemizde insanca yaşamak bir yana hayatta kalmak bile her gün zorlaşıyor. Bu düzen toplumun işini, aşını geçimini ve sağlığını korumuyor, aksine tehdit ediyor. Bu düzenin çarkları, dünyanın tüm değerlerini ve güzelliklerini üreten bizleri ezdikçe eziyor. Bu düzenin çarkları, zengini daha zengin etmek, bankaların kasalarını doldurmak, şirketleri ihalelerle beslemek üzere kurulmuş.

Bu düzenin çarkları sermayeye sömürecek ucuz emek, yağmalanacak doğa, talan edilecek kentler yaratmak üzere dönüyor. Halk işsizlikle, açlıkla, yoksullukla, borçlarla, salgınla mücadele ederken AKP iktidarı ülkenin tüm kaynaklarını, bir avuç patrona ve ayrıcalıklı zümreye aktarıyor. Halk işe, ekmeğe, insanca bir yaşama olduğu kadar demokrasiye, adalete ve hukuka da aç. Bu düzen yurttaşların hakkını, hukukunu çiğniyor, adaletsizliği büyütüyor. Hakkını arayan ve gerçekleri söyleyen herkes bu düzenin hukuk dışı zorbalıklarıyla karşı karşıya kalıyor. Bu düzenin devamı için demokrasinin son kırıntıları ortadan kaldırılıyor. Seçme ve seçilme hakkımıza dahi el uzatılıyor. Bu düzen mağdur ettiği milyonları bölüp parçalayarak ayakta kalıyor. Bu düzenin kışkırttığı cinsiyetçilik, ırkçılık ve göçmen düşmanlığı, mezhepçilik ve savaş politikaları ülkemizin ve halkın geleceğini tehdit ediyor.

 Enflasyon resmi rakamlarla bile yüzde 15’ten yüzde 51’e fırladı. Hepimiz yoksullaştık. Gıda enflasyonu yüzde 19’dan yüzde 68’e yükseldi. Hepimizin ekmeği küçüldü. 5,5 milyon işsize 3 milyon yeni işsiz eklendi. Artık her evde bir işsiz var. Emeğin milli gelirden aldığı pay yüzde 38’den yüzde 25’e düştü. Gelir adaletsizliği büyüdü. Sermayenin milli gelirden aldığı pay yüzde 44’ten yüzde 57’ye yükseldi. Milyonlar yoksullaşırken bir avuç zengin daha zengin oldu. Memleketin en kritik eşiğinde, Cumhuriyet tarihinin en derin krizinin, yoksulluğunun yaşandığı günlerde duyulmayan, duyulmadığı gibi üzeri örtülmeye çalışılan tek ses halkın, emekçilerin sesi… Aslında herkes biliyor ki suretinin kaldığı bu karanlığı götürecek olan da, yeni bir memleketi kuracak olan da halkın muhalefeti. T

oprağına, deresine sahip çıkan köylüler, yoğun çalışma saatlerine, şiddete, mobbinge rağmen kamu hastanelerinde hekimlik yapmaya inatla devam eden, parasız sağlık için mücadele eden hekim, hemşire, üniversitesine sahip çıkan öğrenci, insanca yaşam için sendika hakkı için mücadele eden işçi, yaşamına giren her çocuk ve tüm çocuklar için mesleğini, haklarını, çocukların eğitim hakkını savunan öğretmen değiştirecek memleketi. Şimdi meydanlarda olmanın, korku imparatorluğuna teslim olmayan milyonlar olduğumuzu, emeğimizin hakkını alacağımız günleri ellerimizle kuracağımızı, bugünden yarına yaşamı örgütlemenin kararlılığını haykırmanın zamanı… Yaşanılan deprem hepimizi büyük bir yıkımla karşı karşıya bıraktı. Gözlerimizin önünde kaldırılmayan enkazlardan yükselen yardım çığlıklarını canlı canlı izleyerek kahrolduk. İktidarı, sermayesi, yandaş medyasıyla yirmi yılda yaratılan enkazın bir memleketin üzerine çöküşüne tanıklık ettik.

Deprem felaketiyle, barınma ve beslenme hakkının, enerji, sağlık, iletişim eğitim ve ulaşım hakkının sermayenin çıkarlarına kurban edilişini, bunlar olmadan yaşamın ne hale geldiğini bir kez daha gördük. Bu süreçte, bizler emek örgütleri ve meslek odaları olarak seferber olduk; bu yıkımın yaşandığı ilk günden itibaren dayanışma ve emekle depremden etkilenen yurttaşların yanında durduk, durmaya da devam ediyoruz. Bu yıkıma neden olanlarla hesaplaşacağımız ve yeniden kurulacak bir memleketin umudunu bugünden örgütleyeceğimiz tarihi günlerden geçiyoruz. Çok açık ki yıkımın sorumluları laikliği, bilimi yok sayanlar memleketi tarikatlar, cemaatlerle kuşatanlardır. Kamusal eğitimden sağlığa, barınma hakkına kadar halkın haklarını gasbedenlerdir.

Memleketin derelerini, dağlarını, topraklarını, emeğin, emekçilerin haklarını emperyalist, kapitalist güçlere peşkeş çekenlerdir. Bu depremle yıkılan sadece kentler olmadı devletin kurumları da çöktü. İşçiden alıp patronlara verdiler; fakirden çalıp zenginin kasasını doldurdular, dar gelirliden alıp rantiyeye kaynak aktardılar; rant için kentleri ve doğayı betona boğdular; asırlık yardım kurumlarını bile depremde çadır satar hale getirdiler; doğal afetleri felakete çevirdiler: Sözün özü evet memleketi bir şirket gibi yönettiler! Tarihteki tüm kazanımlar sınıflar mücadelesinin, toplumsal mücadelenin eseri. Tarihin en karanlık dönemlerinde karanlıkla baş etmenin tek yolu halkın, emekçilerin örgütlü gücü.

Memlekette rüzgar her dönemden daha güçlü bir şekilde emekten, sınıftan, kamuculuktan, laiklikten yana esiyor. Doğanın, yaşam alanlarımızın, emeğin, bir avuç sermaye tarafından fütursuzca sömürülüp, yaşamın yok edildiği, günümüzde, Kapitalizmin doğayı, doğal varlıkları ve yaşamı metalaştırarak sömürmesine, yaşam alanlarını yok etmesine karşı, doğanın, insanın, hayvanların ve tüm canlıların yaşam haklarını Kaz Dağlarından Akbelen’e, Akkuyu’dan Deştin’e, Cerrattepe’den Kızılcabük’e, Munzur’dan Köyceğiz’e savunuyoruz. Bugün, iklim krizini derinleştiren bu sömürü düzenine karşı dünyanın dört bir yanında harekete geçen gençlerin, yoksulların, emekçi halkın sesine ses katma günü. Bugün; doğayı, insanlığı, yaşamı ve geleceği işgaliyle yok eden her türlü zorbalığa, zalimliğe karşı direnerek, doğayı ve yaşamı yeniden kazanma günü. Biz işçiler, emekçiler, kadınlar, gençler, tüm sömürülenler, yoksullaşanlar ve ezilenler olarak bu düzeni değiştirme, 84 milyonun insanca yaşayacağı bir ülkeyi inşa etme gücümüz var.

Bizler;

• Emeğin sömürülmediği, • %1’in değil %99’un mutlu yaşadığı, • Sendikal hak ve özgürlüklerin, örgütlenmenin, hak arama yollarının açık olduğu, • Grev hakkının engellenmediği, kullanıldığında da yasaklanmadığı, • Herkesin güvenceli, kadrolu çalıştığı bir işinin ve insanca yaşamaya yetecek bir ücretinin olduğu, • KHK ve fiili OHAL rejimine son verildiği, • Ekonomik krizlerin, salgınların, depremlerin, afetlerin faturasının halklarımıza ve emekçilere kesilmediği, • Kimsenin kimliğinden, inancından, cinsiyetinden dolayı ikinci sınıf yurttaş muamelesi görmediği, • Kadınlara yönelik şiddet, taciz ve tecavüzün son bulduğu, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırıldığı, • Eşit yurttaşlığın, barış ve kardeşliğin hâkim olduğu, • Düşünce ve ifade özgürlüğünün suç olarak görülmediği ve cezalandırılmadığı, • Gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan, • Emeğin, eşitliğin, özgürlüğün, demokrasinin, barışın, laikliğin hâkim olduğu bir gelecek ve ülke için mücadeleye devam edeceğiz.

Biliyoruz ki, böyle bir dünya ve ülke mümkündür. Geleceğe ve umuda birlikte sahip çıkabiliriz Birleşirsek, örgütlenirsek, değiştirebiliriz! Sözlerimizi bitirirken… Bugün burada bulunamayıp tarlasında, fabrikasında iş yerinde olan emekçilere selam olsun. Evlerine hapsedilen ücretsiz köle gibi çalıştırılan ev işçisi kadınlara selam olsun… Gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan bir ülke mücadelesi yürüten Türkiye işçi sınıfına selam olsun. Bu meydanlardan bir kez daha haykırıyoruz. Tüm değerleri yaratan, üreten biziz; yöneten de biz olacağız"

Sizleri 1 MAYIS EMEK VE DAYANIŞMA GÜNÜ Tertip Komitesi adına bir kez daha selamlıyor, saygılar sunuyorum. EMEK BİZİM, GELECEK BİZİM! SÖYLEYECEK SÖZÜMÜZ DEĞİŞTİRECEK GÜCÜMÜZ VAR YAŞASIN 1 MAYIS! Yaşasın işçinin, emekçinin bayramı. Yaşasın İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik ve Dayanışması! YAŞASIN 1 MAYIS.

 




Bu haber 707 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER TOPLUM Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI