Bugun...



Datça CHP İlçe Başkanı Aytaç Kurt: Sarı Öküzü Vermeyeceğiz!

Datça Gündem'den Ferhan Umruk, Aydın Bodur, ben ve Aytaç Kurt, önce, Eski Datça'da, Aytaç Kurt'un akrabasına ait olduğunu öğrendiğimiz bir iş yerinde oturduk; iki saatten fazla süren, bir sohbet gerçekleştirdik; sonra da özelleştirileceği ilan edilen 17 parça araziden ikisinin yer aldığı Flow Datça ile Sörf Camping arasında kalan bölgeye gittik.

facebook-paylas
Güncelleme: 11-06-2022 00:24:38 Tarih: 11-06-2022 00:14

Datça CHP İlçe Başkanı Aytaç Kurt: Sarı Öküzü Vermeyeceğiz!

MEHMET ERDAL / DATÇA

     07.06.2022 günü yapılan Datça Belediye Meclisi Haziran ayı Olağan Toplantısında, belediye başkanı Gürsel Uçar'ın Kargı Koyunda 128.000 m2, Kızlanaltında toplam 238.000 m2 olan 17 parça arazinin merkezi yönetim tarafından özelleştirilme kararlarının alınması karşısında çok ayrıntılı olarak yaptığı, özü itibariyle, “Özelleştirmeye değil, Özelleştirme İdaresi üzerinden satışlarına karşıyız” şeklindeki konuşmasını ve CHP Grup Başkan Vekili Can Canbey'in grubu adına yaptığı kısa konuşmada benzer cümleler kurmasını haber yapmış ve haberin sonunda, Datça CHP İlçe Örgütü'nün bu “özelleştirmeler” konusundaki görüşlerinin merak edildiğini yazmıştık.

     Ferhan Umruk arkadaşın girişimleri sonrasında, belediye meclisinin Haziran ayı olağan toplantısı yapılmadan önceki günlerde bu konularda bir sohbet yapma düşüncesi olduğunu bildiğimiz CHP Datça İlçe Örgütü Başkanı Aytaç Kurt ile 09.06.2022 günü bir araya geldik.

     Datça Gündem'den Ferhan Umruk, Aydın Bodur, ben ve Aytaç Kurt, önce, Eski Datça'da, Aytaç Kurt'un akrabasına ait olduğunu öğrendiğimiz bir iş yerinde oturduk; iki saatten fazla süren, bir sohbet gerçekleştirdik; sonra da özelleştirileceği ilan edilen 17 parça araziden ikisinin yer aldığı Flow Datça ile Sörf Camping arasında kalan bölgeye gittik.

     *

     Bu buluşmanın amacı, doğruya doğru, Datça Belediye Başkanı CHP'li Gürsel Uçar'ın ve CHP Grup Başkan Vekili Can Canbey'in özelleştirilecek alanlar ile ilgili olarak mecliste yaptıkları konuşmalarda kamuoyu ile paylaştıkları görüşleri, CHP İlçe Örgütü Başkanı olarak Aytaç Kurt'un nasıl değerlendirdiği idi; katılıyor muydu? Farklı mı düşünüyordu? Ne düşünüyordu?

     Eski Datça'da yaptığımız kahvaltıda, Aytaç Kurt, oldukça uzun süren ve konu gereği, çok doğal olarak, yer yer dallanıp budaklanan sohbetin ilk başında Ferhan'ın, Aydın'ın ve benim görece birbirinden farklı yorumlarla sorduğumuz soruları dinledikten sonra, Muğla'da, dedi, her yerin kendine has özellikleri var; Datça, sonunda, bir yarımadadır. Böyle bir yerde, bazı şeylerin fiyatı, bazı şeylerin ise değeri vardır. Datça'nın değeri vardır, fiyatı yoktur. İşte %30 pay bize düşse, şu olsa, bu olsa... Böyle bir şey yok. Böyle bir coğrafyada işgal, planlıdır; bunu bugün Özelleştirme İdaresi üzerinden, yarın TOKİ üzerinden yapmaya çalışırlar. Başka bir gün, burası Milli Park, derler. Biz, Datça'da, hayata karşı aklın yerini hırsın, kibrin aldığı bir zihniyetle mücadele ediyoruz...

     Aytaç bey, Datça'nın “fiyatlanamaz” dediği değerine dair konuşmaya başladı: Tarihin bir devrinde cüzzam hastalarının getirilip yarımadanın bir yerine bırakılmasına, havasının astım hastalarına iyi gelmesine, Hızırşah'taki Hacetevi'ne, denizine, kültürüne, arkeolojik ve doğal SİT alanlarına, yarımada üzerinde yaşayan endemik bitkilere, Toktamış Ateş'ten dinlediği, İngilizlerin 1960'lı yıllarda Kaş-Çeşme arasındaki bölgeden topladıkları şifalı otlar üzerinden yaptıkları bilimsel araştırmalara, sebzenin ve meyvenin ilk evvel Datça'da üretilmesine... değindi.

     Tamam da, belediye başkanı Gürsel Uçar, böyle bir yerde merkezi yönetim tarafından yapılmak istenen özelleştirmeler konusunda, özet olarak, kendisinin şu an bize anlatmaya çalıştığı gibi “fiyatlandırılabilir” ya da “fiyatlandırılamaz, haliyle satılamaz” türünden herhangi bir ayırım yapmadan, Kargı Koyu ve Kızlanaltındaki 17 parsel arazi üzerinden, çok net bir biçimde, özelleştirilsin, özelleştiremezsiniz, demiyoruz; ama yasa gereği, belediyenin hakkı olan satış değerinin %30'unu verin; biz, bu yerlerin satışına değil, bu payın bizden kaçırılması amacıyla satışın Özelleştirme İdaresi üzerinden yapılmasına karşıyız, diyordu. Can Canbey de bu görüşe paralel konuşmuştu.

     Aytaç bey, buradaki sorunu, düşünülen ile ağızdan çıkan sözcüklerin birbirine zıt gibi bir duruma düşmesine, bağlıyordu. Ona göre, bu konuşmalar, çok süzülmüş, çok çalışılmış meclis konuşması değildi. O anın, o andaki stresin sonucu olarak görülmeliydi.

     Kendisi, özelleştirmeye, yani kamuya ait varlıkların satılmasına taraf mıydı? Aytaç bey, bu noktada, kelimelere çok fazla anlamlar yüklenerek, takılıp kalmaya karşıydı. Bir otel örneği veriyordu; düşünün, diyordu, bu otelin ticari ederi 50 milyon ama bir de sizin için fiyatlandırılamaz bir değeri var; ne yaparsınız? İşte, bunun gibi, ticari bir değer biçildiğinde satabileceğin ama asla ticari bir değer olarak göremeyeceğin, şeyler vardır; Datça, bizim için böyle bir değerdir. Fiyatlandırılamaz, haliyle ne verilirse verilsin satılamaz; korunması gereken bir değerdir. Siyaseten de, Datçalı olarak da mücadeleleri bu çerçevedeydi. Herkese bunu anlatmaya çalışıyorlardı; Datça'nın bir değeri var, sakın ha fiyatlandırmayın, diyorlardı.

     Datça'nın ÖÇK (Özel Çevre Koruma) bölgesi olması konusunda ne düşünüyordu? Bu konuda da kelimelere farklı anlamlar yüklenilmesine ve onlar üzerinden sorunların tartışılmasına karşı idi. Merkezi yönetimde bu zihniyet varken, uygulamada görüldüğü üzere, değişen bir şey yoktu. Datça ÖÇK bölgesi deniliyor ama imar planlarını yapmama gibi... gereği yerine getirilmiyordu. İmar planlarındaki kargaşanın, kaçak yapıların alıp başını gitmesinin vs. vs. asıl nedeni de bu idi. Merkezi yönetim değişse de zihniyet aynı kaldığı sürece, pratikte değişen bir şey olmazdı... Kendilerine göre, Datça korunmalıydı ama merkezi yönetimdeki bugünkü anlayış ile bu olanaksızdı. ÖÇK, Ankara'nın elinde, bir oyuncaktı...

     Aytaç beyin görüşlerini çok net bir biçimde öğrenebilmek için, biz de konuyu döndürüp dolaştırıp aynı yere getirip sorduk: Meclis toplantısında, hem Gürsel başkan hem de grubu adına konuşan Can Canbey, özelleştirmeye değil özelleştirmenin Özelleştirme İdaresi üzerinden yapılmasına karşı olduklarını, söylediler. Bakışınızı çok net ifade edebilir misiniz?

     Özelleştirmeye de karşıyım, dedi ve ekledi: Ama ben niyete bakarım. Bir yandaşa peşkeş mi çekiyorsun? Bir rantın önünü mü açıyorsun? Şu an durum böyle olduğu için soru bu şekilde, özelleştirmeye taraf mısın, değil misin diye soruluyor, bize. Ticaret, bazen, çok verimsiz olan bir şeyi daha verimli hale nasıl dönüştüreceğinin bir modeli olarak da görülebilir. Gürsel başkanın bu sözü hangi saikler ile söylediğini, bilemiyorum. Sizin yazınızdan okudum. Kendisi bugün Büyükşehir toplantısına gitti. Bir gün bunu yine böyle bir toplantıda değerlendirelim. Başkanın, bu sözleri, Kargı ve Kızlanaltı özelinde söylediğini, yineliyoruz ve ısrar ediyoruz; ben, diyor, özelleştirmeye karşıyım, ama... diyerek açıklamalarına devam ediyor. Aytaç beyin, mevcut iktidarın, özelleştirmeleri, yandaşa rant yaratmak için yaptığından yola çıkarak endişeli olduğu ve bu çerçevede karşı çıktığı, anlaşılıyor. Özelleştirme İdaresi, TOKİ vb. devrederek kamunun denetimi ve yararı dışına çıkarmaya kesin karşı idi. Bu olup bitenleri, “talan” olarak görüyordu...

     Gürsel başkanın, belediyenin yasal hakkı olan, satıştan %30 istemesine atıfta bulunarak, %30 bir kamu yararı anlamına gelir mi, diye soruyorum; fiyat ile değer arasındaki farkı anlatmıştım, diyor. %70 deseydi yasa, ne olacaktı? Oranlara çok fazla takılınmamalıydı. Bizim için orasının bir değeri var; endemik bitkiler, gibi. Haliyle, ne verilirse verilsin, satılamayacak değerde görüyorsak, satılamaz. Doğal ve tarihi zenginlikler, gibi, diye ekliyor Ferhan Umruk. Aytaç başkan, bu görüşe katılıyor. Tank-palet fabrikasına atıfta bulunuyor... Daha net bir ifade kullanıyor; ben, halkın olan bir şeyin fiyatlandırılıp satılmasına karşıyım. Kıyıdan yararlanan bir halkı, o kıyıdan yararlanamaz pozisyona düşürecek ise, o satışa kesin karşıyım.

     Eski Datça'daki sohbetin sonlarına doğru, Ferhan Umruk, gazeteci olarak, bir soru sorma gereği duyuyorum, diyor; bugün yaptığımız sohbette, sizinle Gürsel başkan arasında, özelleştirme konusuna bakışta bir açı farkı olduğunu gördüm; Gürsel başkanın mecliste yaptığı konuşma konusunda ne düşünüyorsunuz? Aydın Bodur, bu sorunun, bir de Gürsel başkana sorulması gerektiğini, söylüyor. Aytaç başkan, gülüyor. Tamam, Gürsel başkana da sorarız, diyorum. Aytaç başkan, ben bu konuda Gürsel başkan ile aramızda bir açı farkı olduğunu, düşünmüyorum, diyor. Başkanın bu konuda söylediği kelimelerin hangi manaya geleceğini hesaplayamadığını, düşündüğünü, söylüyor. Sözü edilen yerlerin satılıp satılmaması konusunda aralarında bir görüş farkı yoktu. Bu konuda aralarında bi çok yerde konuşup değerlendirmeler yapıyorlardı... Aytaç beye, başkan, diyorum, açış konuşmasında sözü buraya getirdi ve pat pat söyleyeceklerini, söyledi, diyorum. Senin, diyor, başkanım bu konuyu ben böyle anladım, diye sormuş olman gerekiyordu, öyle yapardın, diyor. tamam da mecliste soru sormamız yasak artık, ama toplantı sonrası sorabilirdim, diyorum. Şimdi sorarız...

     Kalkıyoruz.

     Flow Datça ile Sörf Camping arasında bulunan özelleştirilecek iki parsel araziyi görmek için yola koyuluyoruz.

     *

     Flow Datça'nın dış duvarlarının dibinden sahile doğru yöneliyoruz. Araçları park edip, deniz kıyısına doğru yürüyoruz. Aydın Bodur, özelleştirilecek iki parselin sınırlarını tarif ediyor. Yaprakları kurumaya yüz tutmuş Kum Zambaklarının arasında dolaşıyoruz. Perili Köşk'ten Datça'ya kadarını görebildiğimiz sahili seyrediyoruz; muhteşem bir güzellik. Aydın Bodur, diğer 15 parselin 6-7'sinin, Sörf Camping'in öte tarafında kalan Ray Kent civarında olduğunu, söylüyor. Gördüğü manzara karşısında, yahu buraya inşaat yapılamaz, diyen, Aytaç beye ne düşündüğünü soruyorum.

     Burada, kamuya ait 238.000 m2 bir araziyi, diyor, %30'luk pay da kaçırılarak Özelleştirme İdaresi üzerinden yandaşlarına verecekler; bu 17 parseli kimlerin alacağını da önceden hesaplamışlardır. Burası, halka açık bir kaç alandan birisidir. Muğla'da satışa çıkarılan toplam 24 parselin 17 tanesinin neden Datça'da olduğunu düşündüğümüzde, Muğla'da sahile bu kadar yakın ve güzel başka bir alan olduğunu sanmıyorum. Burası çok bakir bir alan olarak bugüne kadar var ola gelmiş. Günübirlik tesise uygun plan yapıp, birilerine peşkeş çekilecek hale getirecekler. Bu 17 parselin Datça halkından nasıl kaçırıldığının takipçisi olacağız. Bu konuda hukuk önünde her türlü mücadeleyi yürüteceğiz. Bu, Datça'da, Sarı öküzü kaptırmaya benzer; bir kere kaptırdık mı, güneyi kuzeyi, bütün koylara, bunlar, bir şekilde üşüşürler. Buraları bunlara kaptırmamak için, her türlü mücadeleyi vereceğiz. Kimse bizi özelleştirmeye taraf ya da tarafsız gibi algılamasın. Özelleştirme neye göre yapılır ya da neye göre yapılmaz? Sahillerin talanı, bir özelleştirme değildir. Buraları, talan alanı haline getirmişler.

Özelleştirme adı altında Özelleştirme İdaresi Başkanlığına devredip, halkın varlıklarını kaçırmak istiyorlar. Böyle bir coğrafyada, Datça, bir çok bilimsel araştırmada, endemik bitkisiyle, coğrafyasıyla, tarihiyle, kültürüyle, hele hele sağlık turizmiyle ileriye dönük bir coğrafya.  Bu coğrafyada, bu sahiller, halkın kullanımına açık olmalı... Bu alanlar, fiyatı olmayan ama değeri çok yüksek olan alanlardır. Ticarette her şeyin fiyatı olabilir ama bu kamu alanların bir değeri vardır. Örn: Denizi neye göre fiyatlandıracağız?.. Halka açık olan bu yerin fiyatını neye göre hesaplayacağız? M2'ye mi? İnşaat alanına göre mi? Sanırım, bugünkü iktidarın zihniyetine göre hesaplayacağız. Yani, buraya nasıl bakıyor? Rant olarak mı? Kamuya açık bir alan olarak mı? Datça'da yaşayan halkın neye göre yaşayacağı anlamında mı?..

Burası, çok özel bir yer. 1989 yılından beri ÖÇK alanında... Öyle bir talan başlamış ki... Datça'da bir plan çıkarıp talan yapmak çok zor; o nedenle, bir plansızlık talanı söz konusu. Belki bu nedenle, bu durumu devam ettirmek istiyorlar. Planlanıp satılan, bir tane kamu arazisi yok. Kargı'da plansız bir alanı Özelleştirme İdaresine devredip, orayı da aynı mantıkla satmak gibi bir dertleri var. Plansızlık yağmaya bir zemin mi oluşturuyor, diye soruyorum. Evet, diyor. Yarın, Özelleştirme İdaresi buraya ilişkin bir plan yapıp sattı diyelim.

Biz de, plan bütünlüğüne aykırı diye dava açtık; ne olacak bu durumda? 4 katlı bina yapma izni verdiniz; iyi de Datça'da iki kattan fazla bina yapmak yasak. Ne olacak bu durumda?.. Her tarafı nasıl talan yapsak, nasıl işgal etsek, derdindeler; böyle bir dönemde yaşıyoruz. Bir tarafımız Akdeniz, diğer tarafımız Gökova Körfezi; böyle bir yeri kimden kaçırarak özelleştirmeye çalışıyorsunuz? Sahilleri ranta açarak, yandaşlar arasında paylaştırmaya çalıştıklarını görüyoruz. Böyle bir konuda, satış olsa da, hukuk önünde mücadelemiz devam edecek. Sarı öküzü vermeyeceğiz!

 




Bu haber 1241 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER SİYASET Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI