|
Tweet |
MEHMET ERDAL
Kongrede seçime geçildiği anda yaptığım teklifi kabul etmesi nedeniyle,dün Gökhan Sağır ile buluştuk.
ÇOK ELEŞTİRDİĞİMİZ “BAŞKANLIK SİSTEMİ” BİZDE DE VAR!
Senin dışında, 103'ü “seçilmiş”, 14'ü “doğal” mahalle delegesinden kongreye katılanlardan hiçbirisi söz alıp eleştiri yöneltmedi; bu bana pek normal gelmedi. Datça'nın sokaklarında konuşulanlar, merkezi yönetim/Cumhur İttifakı tarafından 19 Mart'tan beri CHP'ye yöneltilen saldırılar, CHP içerisinde gün yüzüne çıkan bazı Truva Atları... vb. gelişmeler düşünüldüğünde Datça İlçe Örgütü Kongresinde de bazı tartışmaların yapılması şaşırtıcı olmazdı. Neden yapılmadı?
“Biz, konuşmuyoruz; bütün meseleler de bundan kaynaklanıyor. Tüzüğümüzde bile şöyle bir madde var: Diyor ki '3 ayda bir toplantı yapın.' Yani, 'oturun, konuşun, meseleleri tartışın, ortak karar alın...' diyor. Bu, yılda 4 toplantı yapar. Bu bile olmuyor. Mesela, genel merkez emrivaki olarak 'Danışma toplantıları yapın' diyor, yapıyoruz ama yılda bir kez yapıyoruz. O yılda bir kez yaptığımızı da sorunları çözmek, meseleleri tartışmak için filan değil de 'yapmış olmak için' yapıyoruz. Böyle yapıldığı için de bu toplantılardan bir sonuç çıkmıyor. Normalde, bu toplantılarda, 'Şimdiye kadar ne yaptık, ettik, çalışmalarımızda neleri doğru, neleri yanlış, neleri eksik yaptık?' onları tartışmamız, bir 'ortak akıl' oluşturmamız gerekiyor. 'Ortak akıl, ortak akıl' diyoruz ama bunu oluşturacak bir ortam yaratılamıyor. Bu durum, bizim partimizdeki sistemin yanlışlığından kaynaklanıyor. 'Başkanlık' sistemini çok eleştiriyoruz ama bu sistem kendi içimizde de var.”
Örgütlenmenin en alt birimi olan ilçe örgütünde bile fiiliyatta bir 'başkanlık' sistemi mi var?
“Yukarıdan aşağıya, aşağı yukarı her yerde aynı sistem var.”
Delege, kongre sırasında konuşmaktan çekiniyor mu?
“Delegenin önüne öyle bir olanak konulmuyor. Anımsarsan, bir ara 'CHP olarak Halk Toplantıları yapalım' denilmişti. 2-3 kez yapıldı da. Dedik ki 'Arkadaşlar, bu toplantılar devam etsin. Bugün 5 kişi, yarın 15 kişi katılır. Sorunlar tartışılır.' Ondan da vazgeçildi.”
ÜYELERE KONUŞABİLECEKLERİ ORTAM HAZIRLANMALI
Anımsadığım kadarıyla, CHP Datça İlçe Örgütü toplantılarında, ciddi tartışmalar olurdu. Üyelerinizden bazıları çıkar, oldukça radikal konuşmalar yapar ve sert eleştirilerde bulunurdu. Şimdilerde ya da örneğin dün yapılan 39. olağan ilçe kongresinde böyle bir şeyin olmamasının nedeni olarak “İşte Cumhur İttifakı bileşenleri, işte R. T. Erdoğan üstümüze geliyor. Şimdi biz de durup dururken onlara kendi elimizle malzeme vermeyelim.” gibi bir endişeden söz edilebilir mi?
“Eleştirilere bakış açımız da yanlış. Aslında, eleştirilere insanların, arkadaşların, üyelerin birbirlerine yardımı olarak bakmamız gerekiyor. Özeleştiri de kendini aşmadır. Bu anlamda bir eleştiri ve özeleştiri, partiye hiçbir zaman yerleştirilmedi. Arkadaşlar, eleştiriyi 'suçlama' olarak, yanlış anlıyorlar. Konuşmak isteyen 'Konuşursam acaba bana ne derler?' diye endişe duyuyor. Konuşmaktan kaçınıyor. Üyelere konuşabilecekleri ortamı hazırlamak yöneticilerin görevidir. Yöneticiler böyle bir ortamı hazırlamalı ki insanlar özgürce konuşabilmeli ve konuşunca da onlara karışılmamalı, konuşanlar herhangi bir yaptırımla karşılaşmamalı, tepki görmemeli, tam aksine onları konuşmaya teşvik edici şeyler yapmalı. Fiiliyatta olan, birisi konuştuğu, birisini eleştirdiği ya da bir konuda eleştiride bulunduğu zaman, hemen ona tavır alınıyor. Haliyle insanlar da konuşmaktan, eleştirmekten korkuyorlar. Bu nedenle ben üyelerde bir kabahat bulmuyorum. Önemli olan, o ortamı, o konuşma özgürlüğü ortamını hazırlamaktır.”
İNSAN, SAMİMİ BULDUĞU ORTAMDA İÇİNİ AÇAR, KONUŞUR
Yönetimde, böyle bir çaba yok mu?
“Yok. Olsa, delegeler, üyeler, insanlar gelir konuşur. Neden konuşmasın? İnsan, samimi bulduğu ortamda kendi içini açar, konuşur bilmem ne. Bir de şu var: İşte kongreler, danışma toplantıları... oluyor, oralardan somut bir sonuç çıkmıyor. Bir sonuç çıksa, orada konuşulan fikirler derlenip toparlansa, bir araya getirilip değerlendirilse, insanlar 'Yaa katılıyoruz. Konuşuyoruz, konuşuyoruz, boşa konuşuyoruz. Kaale alınmıyoruz.' demeyecek. Yapılan toplantılarda, somut bir sonucun çıkması lazım. Neler konuşuldu, neler eleştirildi, bu söylenenleri düzeltmek için nelerin yapılmasına karar verildi? Bir önceki toplantıda konuşulan ve tespit edilen hataların düzeltilmesi için neler yapıldı? 'Şunları yaptık. Şunları başaramadık. Bunların nedeni şunlardı.' gibi sorgulama şeklinde bir çizgi izlense insanlar gelir ve konuşur.”
İlçe örgütlerinde, böyle bir gelenek yok mu?
“Yok.”
YERELDE OLDUĞU GİBİ GENELDE DE SORGULAMA YAPILMIYOR
Peki, sizde şöyle bir şey var mı? Hani, tüzüğünüzde 3 ayda bir halk ya da danışma toplantısı yapılsın diye yazılıyor dedin ya, il örgütü ilçe örgütlerinden, genel merkez il örgütlerinden bu toplantıların yapılıp yapılmadığına, yapıldıysa nelerin konuşulduğuna, hangi kararların alındığına dair bir rapor istiyor mu? Yoksa, 'saldım çayıra, Mevla'm kayıra' misali, kendi haline mi bırakıyor bu tür faaliyetleri?
“İl diyor ki, mesela 'Eylül ayının biri ile Ekim ayının biri arasında ilçelerde danışma toplantıları yapılmalı'. İlçe toplantıları, biraz önce söylediğim gibi yapılıyor. Aslında, bu danışma toplantılarından fikirlerin çıkması, bunların da il tarafından toplanıp bir potada değerlendirilmesi ve yeniden ilçelere, mesela 'Arkadaşlar, geçtiğimiz dönemde bizim çalışmalarımız propaganda ağırlıklı oldu. Örgütlenmeyi biraz ihmal ettik. Hatamız bu idi. Genel zaaflarımız şunlardı. Bundan sonra örgütlenmeye ağırlık vereceğiz...' gibi bir sonuç iletebilmeli. Ya da der ki, 'İşte, ülkenin her tarafında oyumuz artarken Datça'da yerel seçimde neden düştü? Bunun nedeni nedir?', mesela, bunu konuşmamız lazım. Bunun nedeni olarak, sadece 'İşte bağımsız bir aday çıktı, 1200 oy aldı.' diyemezsin.”
Onu, günah keçisi ilan edemezsin.
“Burada ne yapılması lazım, mesela? 'Acaba, aday belirlerken önseçim yapsaydık, 1200 oy yine de gider miydi?' Bu konuları sorgulamak lazım. Hiçbir şeyi sorguladığımız yok. Yerelde sorgulamadığımız gibi genelde de sorguladığımız yok. Dün kongrede söylediğim gibi mesela Ekmeleddin Mehmet İhsanoğlu'nun Cumhurbaşkanı adayı gösterilmesini, 6'lı masa olayını sorgulamıyoruz. Bu nedenlerle birçok oy kaybettik. O olayların olduğu dönemde de şimdi yönetimde olanlar yönetimdeydi. Bu olayların özeleştirisi yapılmadı. Bu nedenle benzeri yanlışlıkları tekrarlama olasılığı çok fazla. Çünkü bunların yanlış olduğu söylenip, yanlış kabul edilmiyor. Eğer bu konularda özeleştiri yapar ve kendini o noktada aşabilirsen, bir daha o tür yanlışları yapmazsın. Yapmama olanağın çok artar. Bunun gibi.”
HATALARI, YANLIŞLIKLARI DÜZELTMEK İÇİN ELEŞTİRİYORUZ
Bazı tanıdığım arkadaşların partilerinde, örgütlerinde ya da kendimin yaşadıklarından bilirim, içinde yer aldığın yapı içerisinde “Doğruvu Davut” olursan, kimse mükemmel olmadığından, eleştirdiklerin seni yalnızlığa iter. Bu nedenle, sizde de üyelerde “Ben gördüğüm eksiklikleri, yanlışlıkları, hataları eleştirirsem parti içerisinde bir yerlere gelemem, onun için görmeyeyim, görsem de konuşmayayım.” endişesi ve bu nedenle de konuşmaktan, eleştirmekten kaçınma durumu olabilir mi? Bir dönem ilçe örgütü başkanlığı ve belediye meclis üyeliği yapmış birisi olarak ne düşünüyorsun?
“Söylediğin gibi kişisel endişesi olan birisinin bizim içimizde yeri yok. Yani, birisi 'yükselme' endişesi nedeniyle eleştiri yapmıyorsa, zaten ondan bir şey olmaz. Parti içerisinde yükselmek için yanlışları görmemek ve eleştiri yapmamak olumlu bir şey değildir.”
CHP'de olmuyor mu böyle şeyler?
“Olmaz mı? Var, elbette. Burada niyet önemli. Biz neden eleştiriyoruz? Partideki hataları, yanlışlıkları düzeltmek için, bir yere gelmek için değil. Ben bu yaştan sonra bir yere gelmek için değil, partiyi düzeltmek için eleştiriyorum; yanlışlıklardan, hatalardan dolayı rahatsızım. Demokrasi, sadece seçim yapmak değildir, insanları karar alma süreçlerine de katmaktır. İnsanları, birlikte karar alma süreçlerine katmak gerekir. Bunun için eleştiri yapacaksın. Şimdi, dediğim gibi yönetimin de buna çok açık olması lazım. Şimdiye kadar partide ya da belediyede bir yerlere gelmek isteyenler 'eleştiren' ise hep kenara itilmişlerdir. Bizim sistemde herkes methedilmekten memnun oluyor; eleştireni kimse sevmiyor.”
(Devam edecek)