Tweet |
MEHMET ERDAL
(İkinci bölüm)
SAHİLLER SAHİPSİZ OLMAZ
Tam bu noktada bir sorum var başkanım: Sizinle bu söyleşiyi yapma konusunda anlaştıktan sonra dersime iyi çalıştım, geçtiğimiz bir yıldan biraz daha uzun zaman içerisinde bu konuda yaptığım haberlere göz attım. 06 Nisan 2023 tarihinde ŞDİ'den (Şezlongsuz Datça İnisiyatifi) 5 kişilik bir grup ile birlikte sahillerin işgali konusunu görüşmek üzere yanınıza gelmişiz, ki bu görüşmeyle ilgili haberim Datça Gündem'de yayınlanmıştı; ben o güne kadar hem bu inisiyatif içerisinde kısmen yer alıyor hem de inisiyatifin ortaya çıkışı dahil faaliyetleriyle ilgili haberler yapıyordum. O görüşmede siz önce şaka yollu, görüşmenin ilerleyen anlarında ise ciddi olarak işgal altındaki sahillerin kullanım hakkını ve sorumluluğunu almaktan söz ediyorsunuz. ŞDİ adına görüşmeye gelen arkadaşlar, şimdilerde ne düşünüyorlar bilemiyorum ama o görüşmede “Bu da Anayasaya aykırı” diyerek sizin bu düşüncenize karşı çıkıyorlar. Siz, sahillerde yetkiyi aldıktan sonra yapabileceklerinize dair örnekler verdikten, örneğin denize girmek ve güneşlenmek için sahile gelen bir vatandaşın isterse sizin koyduğunuz görevlilerden çok cüzi bir bedelle belediyeye ait şezlongu kiralayabileceğini, isteyenin havlusunu atıp güneşlenebileceğini vb... anlattıktan sonra görüşmenin bir yerinde, çok açık bir biçimde “Yetkiyi ben (Belediye) almazsam çok kötü şeyler olur” dediniz, ki ben görüşmenin bu bölümünü biraz yumuşatarak aktardım. (*) Yetki belediyede olmaz ise ne olabilirdi de siz “Yetkiyi benim (Belediyenin) almam gerekir” dediniz?
“'Ben de almazsam çok kötü şeyler olur' derken, yani o anda aklımdan neler geçirerek böyle bir ifade kullandım bilemiyorum...”
Sizce sahillerde yetkiyi belediyenin alması neden önemli? İşin özü bu!
“Bakın yaşadığımız toplumda iyi insanlar da var kötü insanlar da var. Bir vatandaş sahile geliyor, ben kimseye 'Sen şezlongta yatacaksın, şezlong alacaksın, bize ücret ödemezsen denize giremezsin' demem...”
Şimdilerde sahil kıyısındaki işletmelerin bazı şartlar ileri sürdüğü söyleniyor...
“Ama şu da var ki eğer sahiller sahipsiz olmuş olsa bir, sahillerin temizliğini kim yapacak? 'Belediye temizliği yapmak zorunda.' İyi arkadaş, iyi ve hoş söylüyorsun da ben (belediye) bugünkü şartlarda İller Bankasından gelen payla, belediyenin öz gelirleriyle çalıştırdığım personel ile normal koşullarda evsel atıkları, yani çöp toplama vergisini aldığım vatandaşların çöpünü, kaldırımlardaki, yollardaki çöpleri toplamakta bile zorlanıyorum...”
Neden? Personel, araç sorunu var vs...
“Var, var. Araç sorunu var, personel sorunu var, yetmiyor. Ben buralardan, yani sahillerden hiç para kazanmayacağım Datça Belediyesi olarak ama buralara her gün eleman çıkaracağım, temizliğini yaptıracağım, her sahile görevli göndereceğim... Kusura bakmayın ama böyle bir hizmeti verebilmem için benim mutlaka ya oradan (sahilden) para kazanmam lazım ya da bütün bu işleri yaptığım için bana bir ödenek gelmeli...”
İSTEYEN İSTEDİĞİ YERİ SAHİPLENİR
Örneğin, Devlet bu işleri yaptığın için ek ödenek göndermeli?
“Evet. Yoksa var ya öbür türlü sahilleri boş bıraksan hadi temizliğini de yapmış olalım, iyi insanlar olduğu gibi kötü insanlar da var. Herkes geliyor, kendince 'Burası benim' deyip orayı sahipleniyor; artık her arabada seyyar bir masa, sandalye var, istediği yere koyuyor.”
Orasını fiilen mülkiyetine geçiriyor?
“Bu da doğru değil. Yani, sen gel, burayı, istediğin yeri sahiplen. Herkes böyle sahilde istediği yere böyle koyarsa bunun sonu nereye varır?”
Bu konuyu bitirelim; yani sahillerde yetkiyi ve sorumluluğu belediyeler de almazsa oluşacak boşlukta birileri çıkar ve istediği yeri kendisine özel mülk edinir.
“Bu çıkmazı yok edemeyiz diye o gün belediyede 'çok kötü şeyler olur' demişimdir. Eğer sahillerde yetki bizde (belediye) olmazsa, yetki bize verilmezse bir handikap oluşur, birisi gelir masasını, sandalyesini istediği yere atar, bir başkası gelir bir başka yere atar, dolayısıyla o onunla, diğeri bir başkasıyla kavga eder...”
SAHİLLERDE DÜZENİ BELEDİYE SAĞLAR
Bu durumda sorunu kim çözecek? Diyelim ki yetki Devlet de değil, belediyede de değil, kim çözecek?
“Kim çözecek? İlçede birinci derecede sorumlu konumda olan kaymakama gidecek vatandaş...”
Kaymakam da çıktı “Yetki bende dğil” dedi...
“Asayişi sağlama yetkisi kaymakamlıkta, o konu farklı.”
Sorunu o çözecek?
“Tabii. Bir kavga, bir kargaşa olduğu zaman kim koşuyor? Kavga olduğu zaman Emniyet koşar, Jandarma koşar, tamam mı? Bu duruma düşmemek gerekiyor. Bir, sahilleri temizlemek, daha doğrusu sahillerin temiz olması gerekiyor. İki, bunu temizleyecek olan kurum belediye olmak zorunda. Üç, belediyenin yapmış olduğu hizmetlerin karşılığında bir bedel alması gerekiyor. Bu bedeli alırken sahillerin temizliğinin yanında sahillerin kullanım şartlarını da en iyi şekilde, vatandaşların karşılıklı olarak birbirleriyle kavga etmeden, tartışmadan, sahile güneşlenmeye gelenlerin huzurunu kaçırmadan, bir çevre ve gürültü kirliliği yaratmadan orasının kullanımını sağlar anlamında o sözlei söylemişimdir.”
Bu konuda son sorum şu: Aynı şekilde Aytaç (Kurt) başkanın da endişeleri var. Diyelim ki bakanlık sizin 2020 ve 2021 yılındaki başvurularınızda sahili size tahsis etseydi ya da ihaleye girip sahillerin kullanım yetkisini alsaydınız, ilkinde değil ama ikinci durumda bir bedel ödeyecektiniz. Her neyse, her iki halde de sahilde nasıl bir uygulama düşünüyordunuz? Uygulamaya dair nasıl bir hayaliniz vardı?
“Bunu, görevdeyken Palamutbükü'nde yapılan toplantıda da dile getirmiştim; esnaflarla bir toplantı yapmıştık. 'Aday olmayacağım ama'...”
Ne zaman? 2024'e doğru mu?
“2023'te. Palamutbükü Sahilleri'nin muhtarlıklara tahsisinin süresi bitmişti. Sanırım bu aylarda ya da birkaç ay daha sonraydı. Esnafı toparladım. 'arkadaşlar bu sahilin yetkisini alacağım.'..”
“Alacağım” dediniz?
“'Burayı almak için mücadele ediyorum. Bir, ben belediye olarak bu sahile şemsiye, şezlong koyacağım. Belediye meclisinde belirlenecek bir fiyat tespitiyle ama 10 TL, ama 20 TL, bir hizmetin bedeli karşılığında ücret alacağım. Hiç kimse sahillere şezlong koymayacak...”
Sahillerdeki işletme sahipleri kendi adlarına koymayacak?
“Koymayacak. Bütün şemsiyeler, şezlonglar belediyeye ait olacak. Gündüz sahiller vatandaşın kullanımında olacak...”
SAHİLLER BÜTÜN VATANDAŞLARINDIR
Bunları dile getirdiniz?
“Tabii. Bütün esnaf da 'Başkanım bizi her şeyden kurtarırsın.' dedi. Bu düşüncemi esnaf da kabul etmişti. Çünkü artık esnaf da bıkmış. Sahili sahile cephesi olan esnafa kiraya verirsen olmaz; bir yerde turizm tesis alanları sadece sahile cephesi olan alanlar olarak belirlenmiyor. Arka bölgelerde de turizm tesis alanları var ve o bölgelerdeki esnaf da turizm işi yapıyor.”
Oteller var, restoranlar var, başka işletmeler var...
“Arka taraflardaki otellerin sahilde yerleri yok diye, şezlongu yok diye müşteri ona gitmiyor; 'Var mı?' diye soruyor. O da tabii bu soruya cevap veremiyor. Eğer sahili sahile ön cephesi olan iş yerlerine 'Burası sizin' anlamında verirsen, arkadaki işletmecilerin yerleri olmuyor. Bakın bunların hepsini yok etmenin tek yolu sahilin kimseye verilmemesidir. Sahili kimseye vermeyeceksin, sahil Datça Belediyesi'nin kontrolünde olacak. Datça Belediyesi elbette her yere şezlong koymayacak. Arada şezlongsuz güneşlenmek isteyenler için yerler ayrılacak. Şezlonglar toplu olarak bir yerde olacak. Oraya verilecek görevliler 'Nerenin müşterisi, kimin müşterisi, hangi otelin müşterisi... demeyecek, gelip isteyene şezlongu çok cüzi bir bedel karşılığı kiralayacak.”
Kim gelip şezlong kiralamak isterse ona kiralayacak?
“Kim gelirse. 'Şezlong var mı?' 'Var.' Şezlongu kiralayan şezlongu götürecek, istediği bir yere koyacak, güneşlenecek, denizine girecek... Görevli bakacak, şezlong boş mu kaldı, alıp getirecek, içiçe yığacak. Gece olunca kilitleyecek. Gece sahillerde şezlongdur, şudur, budur olmayacak.”
Başkanım, bu noktada sorum şu: Diyelim ki sahillerin yetkisi bakanlık tarafından size (belediye) verildi. Siz de yapılan hizmetin karşılığı olarak bir gelir gelmesi hasebiyle belediye meclisinde bir fiyat tarifesi belirlemediniz, sahilde kimseyi görevlendirmediniz... Sahili temizlik, görevli, duş, soyunma kabini, WC vb... açısından kendi haline bıraktınız. Bu pratik olarak mümkün mü?
“Bırakırsın ama bir yerde halkın eleştirdiği kişi yine belediye olur. İnsanlar bizim insanlarımız. Ben o insanlarımızın daha sağlıklı, daha huzurlu... bir ortamda denize girmesini vce güneşlenmesini sağlamak zorundayım. Hiç param olmasa bile bir belediye başkanı sahili başıboş kendi haline bırakamaz. Bırakmamalı. Para kazanmasan da bu görevleri yapmak zorundasın. Belediyenin görevi bu. Sorumluluk belediye de olmasa da bir yerde bunları yapacaksın.”
Yerel yönetici olmak bunu gerektiriyor?
“Tabii. Bunu gerektiriyor. 'Ben buradan para kazanmıyorum. Yapmam.' Böyle bir anlayış da yok. Sonuçta hepimizin gidip denize girdiği, sahilinde yatıp güneşlendiği yer orası. Datça'nın yerel yöneticisi olarak 'Bana ne, burayı, af edersin, ne götürürse götürsün.' deyip oraya ilgisiz kalamazsın...”
Kalamazsın ama tam bu noktada şimdi üzerinde konuşmaya başlayacağımız ikinci konu gündeme geliyor: Belediyenin geliri gideri belli. Bütün sahillerin sorumluluğu belediyeye verildiğinde artı personel lazım değil mi? Bunlara maaş verilmeyecek mi?
“Bakın, ben oraya hizmet vereceğim ama orada görevlendireceğim personelin maaşı için değil, vereceğim hizmetin karşılığı olarak cüzi bir bedel alacağız. Personel ile orada düzeni sağlıyorum. Personel şezlongların kiralanmasını, toplanmasını, o bölgenin temizliğini... yapacak.”
Bütün bu hizmetler kayıtlı kuyutlu olacak?
“Öbür türlü var ya herkes atmış kendi müşterisi için şezlongunu, şemsiyesini sahile, bir yerde sahil kirliliği yaratılıyor. Şimdi işletmeler turizmin öneminin kesinlikle temizlikten geçtiğini biliyorlar. Kendiler attıkları şezlongların aralarını temizliyorlar ama nereye kadar? Şimdi Mesudiye'de Ovabükü'nde, Hayırbükü'nde sahildeki işletmelerin yanı sıra taa arka taraftaki işletmeler de gidip istedikleri yere şezlong atıyorlar. O alanları kendilerince işgal ediyorlar. Şu an sahillerde bir kullanım bozukluğu var.”
Ovabükü'ne dair bu tür şikayetler var.
“Var tabii, olmaz mı?”
Başkanım bu anlattıklarınızda şu çıkıyor: Hani “Doğa boşluk tanımaz” deniyor ya, nerede olursa olsun, ortada bir boşluk varsa bir işletme gidiyor orayı işgal ediyor, kimse de gidip ona “Sen burayı nasıl işgal edersin? Buraya koyamazsın.” demiyor.
“Diyor. İşte Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'ndan elamanlar geliyor, hepsini tespit ediyor.”
Onlardan ecrimisil almak için?
“Evet ama 'Bunları buradan kaldır' demiyor.”
Ben de bunu söylemeye çalışıyordum. Devlet diyor ki “Sahilleri kimin işgal ettiği ya da sahillerde yetkinin kimde olduğu önemli değil, ben aldığım paraya bakarım.”
“O. Şimdi burada ister yerleşik vatandaşın olsun, ister tatilcinin olsun denize girerken endişesiz, huzurlu, birisi ona 'kalk' diyecek diye bir beklentisi olmadan denizine girebileceği bir sahili, ortamı ancak belediye sağlayabilir.”
(*) Meraklısına, sözü geçen haberde ilgili bölüm şöyle: “Başkan, Danıştay'ın 13. ve 6. Dairelerinin ortak kararından sonra oluşan şimdiki (kaotik) durumun bazı sıkıntılı gelişmelere yol açmasından endişe ediyordu. Vurgulayarak, birçok kez 'Böyle kalması daha kötü' dedi. Yaşanmış ve kendisine de iletilmiş bazı olayları aktardı. 'Sahipsiz olmaz arkadaşlar, sahipsiz olmaz. Kıyıların bir sahibi olacak' dedi. Bu nedenle, 'Datça'daki kıyıların kiralama hakkını' almak ve var olduğunu düşündüğü 'boşluğu' bu biçimde doldurmak istiyordu. Elbette bu savunduğu bir şey değildi ama şimdiki koşullarda en makul olan yol da bu idi.” (Gürsel Uçar'la “ŞEZLONGSUZ DATÇA” Görüşmesi/07.04.2023/datcagündem.wordpress.com)