Bugun...



Kıyıkışlacık Limanı ÇED Raporunda Umutlu Bekleyiş ve ÇED Genel Müdürlüğüne Sunulan Bilimsel Rapor

Bu proje her yönüyle, Körfezin bu konumuna hiç de uygun olmayan bir projedir. Götürüsü getirisinden çok DAHA FAZLA olacak, en önemlisi çevresindeki HALK MUTSUZ OLACAKTIR. Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde, Limanların açık denizlerde, insanların yaşam alanlarından uzak alanlarda projelendirilmesini devletimizden beklemekteyiz. Sadece halk değil uzman kişiler, kurum ve kuruluşlar da bu projenin bu parsele uygun olmadığı görüşündel

facebook-paylas
Güncelleme: 15-01-2022 21:44:21 Tarih: 15-01-2022 21:26

Kıyıkışlacık Limanı ÇED Raporunda Umutlu Bekleyiş ve ÇED Genel Müdürlüğüne Sunulan Bilimsel Rapor

NEVZAT ÇAĞLAR TÜFEKÇİ

Ayıldız Madencilik ve Yükleme AŞ tarafından Kıyıkışlacık’ta yapılmak istenilen limana karşı, 29.6.2021 tarihinde ÇED raporu halkın görüşüne sunulmuştu. Konuyla ilgili olarak pazaryerinde jandarma çemberi içinde halkın katılım toplantısı yapılmak istenilmişti, Alanda toplanan yaklaşık 2 bin Kıyıkışlacık sakini tencere-tava çalarak bu toplantıyı protesto etmiş ve bilgilendirme toplantısı yapılamamıştı. Firma ve Bakanlık yetkilileri, halk görüşü alamadan alanı Jandarma koruması altında terk etmişlerdi.

Yapılamayan bu toplantı kayıtlara yapıldı ve halk bilgilendirildi olarak işlenmiş. Bu şekilde, 13 Ocak 2022 tarihinde Ankara’da yapılacak olan İDK(İncelenme Değerlendirme Komisyonu) toplantısında ÇED olumludur kararının çıkması amaçlanmış.

13 Ocak 2022 tarihinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ÇED Genel Müdürlüğünde düzenlenen İDK toplantında ÇED olumlu kararının çıkmaması için Iasos Mahalle Meclisi Derneği ve Kıyıkışlacık Muhtarlığı; uzmanlardan oluşan bir grupla birlikte, Limanın Güllük Körfezine neden yapılamayacağına ilişkin 11 sayfadan oluşan 30 maddelik bilimsel bir rapor hazırladı.

Sonrasını İasos Mahalle Meclisi Derneği Başkanı Hülya Canko-Scobie’den dinleyelim: “Hazırladığımız bilimsel raporu, kayıttan geçirerek İDK toplantısında maddeleri tek tek açıklayarak okuduk. Komisyon üyeleri açıklamalarımızla ilgili notlar aldılar. Bakanlık komisyonu, belgelediğimiz konularda haklı olduğumuz kanısına vardıkları için firma yetkililerine eksiklerini tamamlamaları için 10 gün süre verdiler. Ankara çıkartmamız muhteşemdi.  Projeyi hazırlayan Sistem Mühendislik görevlileri rezil odular. Haklı bir şey ortaya koyamadılar. Bu toplantıya bizi beklemiyorlardı. Toplantı bizim açımızdan çok iyi oldu.  Ayıldız firma ve Bakanlık yetkililerine bu konuda sonuna kadar mücadele edeceğiz diyerek kararlılığımızı net bir dille ifade ettik. Toplantıya katılan Milas Belediyesine de teşekkür ederim. Onların bu toplantıya katılması bizi daha güçlü hale getirdi.”

XXX

İDK TOPLANTISNA SUNULAN BİLİMSEL RAPOR (13 OCAK 2022)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ÇEVRE ŞEHİRCİLİK VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ BAKANLIĞI

ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRMESİ İZİN VE DENETİM GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

Konu: Muğla İli Milas İlçesinde AYILDIZ MADENCİLİK VE YÜKLEME A.Ş tarafından yapılması planlanan YÜK TAHMİL VE TAHLİYE İSKELESİ VE DİP TARAMA PROJESİ ile ilgili başlayan ÇED sürecinde 13.01.2022 tarihinde yapılacak İDK toplantısında kayda geçmesini istediğimiz HALKIN GÖRÜŞÜ tutanağı.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Mekansal Planma Genel Müdürlüğü Ayıldız Yük ve Tahmil Limanı ve Dip Tarama Projesi hakkında 88570681-305.04.04.-E.80217 sayı ve 01.04.2020 tarihli yazısıyla Yük Tahmil ve Tahliye İskelesi Amaçlı İmar Planı Teklifi hakkında, Milas ve Muğla Büyükşehir Belediyeleri ve bir çok kurum, kuruluş ve müdürlüklerden görüş istedi. Muğla bölgesindeki belediyelerden, tüm kurum ve kuruluşlardan, mimarlar odasından, STK’lardan olumsuz görüş çıktığı halde şahıslara ait bir şirketin bu limanı burada yapmak istemesindeki ısrardan halk olarak son derece rahatsız ve çok mutsuzuz.  Devletimizden, öncelikle halkının, sonra da belediyelerinin, kurum ve kuruluşlarının görüşünü ön planda tutmasını beklemekteyiz.

Muğla Valiliği, 04.01.2021 tarihinde Halkın katılımı toplantısına gerek duyulmadan ÇED Gerekli Değildir kararı ilan etmişti. Güllük Körfezi halkı olarak bu karara itiraz etmis ve 300 vekaletle dava açmıştık. Dava konusuz bırakılıp Valilikçe düşürüldü.

Ardından 29 Haziran 2021’de Kıyıkışlacık Pazar yerinde Halkın Katılımı toplantısı yapılacağı ilan edildi. Toplantı yerine 2000’den fazla kişi gelerek, basının önünde, tencere düdük çalarak Liman yapacak şirket protesto edildi, ALTINDAN DA YAPSANIZ KIYIKIŞLACIK’a maden limanı yapılmasını istemiyoruz, MADEN LİMANINA HAYIR protestolarıyla halk, memurları ve şirket yetkililerini konuşturmadı, toplantı yaptırılmadı, toplantının yapılmadığına, halkın limanı istemediğine dair tutanak tutturulmak istendi, fakat memurlar ve liman yapacak şirket yetkilileri, HALKIN VE AVUKATLARIN ISRARINA RAĞMEN, HALKIN TOPLANTIYI İSTEMEDİĞİNİ, TOPLANTININ YAPILMADIĞINI TUTANAK ALTINA ALIP İMZALAMADAN jandarma eşliğinde acele toplantı yerinden koşarak kaçtılar, tutanağa imza atmadılar. Bütün bu protestolar basin görevlileri tarafından kayda alındı. 1) ÇED sürecinin hukuksal ayağı eksik kaldı. Halkın katılımı toplantısını halk istemedi, toplantı yaptırılmadı. Buna göre, 2) Bu gün yapılan İDK toplantısında bu önemli hukuksal eksikliğin göz önünde bulundurmasını, 3) HALKIN BU LİMANI İSTEMEDİĞİNİN kayıtlara geçirilmesini arz ederiz.

Aldığımız duyumlara göre, görevli memurlar ve şirket yetkililerince tutanaklara Halkın Katılımı Toplantısının yapıldığı kayda geçirilmiş. Eğer bu durum gerçekse, doğruların tam tersi tutanağı, gerçek dışı şekilde, sırf hukuksal gerekliliği yerine getirmek adına, yalan beyanla kayıt alan memurlar hakkında hukuksal süreci başlatacağımızı, haklarında suç duyurusunda bulunacağımızı, açılacak davalara şahit olarak, 2000 değil gerekirse binlerce insanın geleceğini ve bu durumu video kayıtlarıyla belgeleyeceğimizi de bilgilerinize arz ederiz.

NEDEN BU PROJEYE KARŞIYIZ?

Yapılması planlanan Yük ve Tahmil LİMANI ve dip tarama projesi; Kıyıkışlacık ve civar bölgelerinin tabi yapısına zarar verecektir. Alt yapı sorunları oluşturacaktır. Kasabadaki turizm işletmelerine ve turizm potansiyeline olumsuz etkiler yaratacaktır. Yerel esnaf bu durumdan olumsuz etkilenecektir. Hava, deniz ve su kirliliğine sebebiyet verecektir. Sosyal ve kültürel tahribata yol açacaktır. Taşınmazların değerlerinde düşüşe sebebiyet verecektir. Bölgede yaşam kalitesi düşecek ve hatta neredeyse yaşanmaz hale gelecektir. Proje alanı; Aydın-Muğla-Denizli Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planına göre “Turizm Tesis Alanı” ve “Deniz” ile, “Kırsal Yerleşme Alanı”, “Arkeolojik Sit Alanı” olarak planlı alanda yer almaktadır.

Ayrıca Muğla 1/25000 ölçekli Nazım İmar Planı Revizyonuna göre “Turizm tesis alanı”, “Büyük Kentsel Yeşil Alan”, “Kırsal nitelikli yerleşme alanı”, “Deniz alanı” ve “3. Derece arkeolojik sit alanı” olarak planlı alanda yer almaktadır. Böylesine hassas ve koruma altında olan alanda eldeki projenin hayata geçmesi geri dönüşü mümkün olmayan zararlara sebebiyet verecektir.

 Açarsak;

1-Proje yaşam alanlarına huzur ve sükunu bozacak kadar yakın mesafede yer alacaktır, sadece 50 metre mesafede insanların yaşam alanları mevcuttur. Bir gemiyi bırakın 6-8 geminin jenatatör sesi, yükleme boşaltma gürültüsü, kalkan toz, yaratacağı gürültü katlanılamaz boyutta olacak. Bu durum çevresinde yaşayan insanlar üzerinde psikolojik ve bedensel sağlık problemlerine yol açacak. Anayasa’nın 56. Maddesinde Yer Alan “herkes Sağlıklı Ve Dengeli Bir Çevrede Yaşama Hakkına Sahiptir” Ve “çevreyi Geliştirmek, Çevre Sağlığını Korumak Ve Çevre Kirlenmesini Önlemek Devletin Ve Vatandaşların Ödevidir” Hükmü, Anayasal Bir Düzenleme Olarak, İlkesel Düzeyde Belirtilmiş Olan Çevre Korunması Ve Çevre Kirliliğinin Önlenmesinde Katılımcılığın Pozitif Metinlerimizde Somutlaşmış Biçimidir.

2-Taşınan feldspat madeninin tozuması sonucu çevrede yaşayan halk arasında, tedavisi mümkün olmayan silikozis hastalığı artacak Proje dosyasından da anlaşılacağı üzere ve herkesin malumu, limandan başta feldspat madeni olmak üzere boksit, zımpara taşı, mermer, kalsit, kuars, alüminyum gibi çeşitli kanserojen etkili madenler sevk edilecektir. Yakın yerlerde başkaca limanların mevcudiyeti nedeniyle madenlerin tozları gerek taşıma gerekse gemilere boşaltma sırasında hem yollara, hem denize, hem de hemen yanı başındaki site sakinlerinin üzerine yağmaktadır. Civar sakinlerinde kanser vakalarından ölenlerin sayısında artış görülmektedir. Eldeki limanın da yapılması ile kanser vakalarında artan ve katlanan etkiler görülecektir. Halk sağlığını yakından ilgilendiren bu konu da proje dosyasında yer bulamayan önemli konulardan bir diğeridir.

3-Liman faaliyetinin yaratacağı gürültü ve kirlilik sadece insan sağlığını değil, Ekolojik dengeleri de bozacak

4-Balıkçılığı etkileyecek, Balıkçılara denizde ağ atacakları yer kalmayacak. Balık popülasyonları yok olacak Tarihi tunç çağına kadar uzanan antik kentin civarında Liman Projesi ile birlikte İassos'un kadim balıkçılık Kültürü yok olacaktır. Proje dosyasında, "Milas bölgesinde madencilik, balıkçılık gibi sektörlerin oldukça gelişmiş olması ve bu sektörlerden elde edilen ürünlerin büyük oranda yurtdışına deniz yoluyla ihraç ediliyor olmasından dolayı, proje alanı yer seçimi konusunda başka bir alternatif arayışına gidilmemiştir." denilmektedir. Oysaki balıkçılık faaliyeti ile madencilik faaliyetinin ayna anda olması mümkün değildir. Proje ile balıkçılık faaliyeti zarar görecektir. Balıkçılık faaliyetinin zarar görmeyeceği yönünde dosyada hiçbir bilimsel çalışma yoktur. Hiçbir önlemden bahsedilmemektedir.  Birçok alternatif yer planlanması mümkün iken sermayenin talepleri doğrultusunda titiz bir araştırma yapılmadan en kolay alan proje alanı olarak belirlenmiştir. Kriter olarak doğa-insan-yaşam değil firmanın talepleri dikkate alınmıştır.

5-Turizmi doğrudan etkileyecek, milyonlarca dolarlık yatırımlar var bölgede. Turizmden ekmek yiyen insanlar var. Hayatı boyunca çalışmış emekliliğinde huzurlu dingin hayat yaşamak için bölgeye yatırım yapmış milyonlarca insan var, ataları burada gömülü yerli halk var. Kim girmek ister bulanık sulara, kim gelir bir daha bu bölgeye, kim yatırım yapar endüstriyel kirliliğe. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı gözden mi çıkartıyor bölgeyi? Halka Kalkın buradan gidin mi deniyor? Devletimizden halkına sahip çıkmasını bekliyoruz.

6-Doğaya ve çevreyi de doğrudan etkileyecek. Projelerde tüm önlemler şirketçe alınacak, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı da denetleyecek denilirse, buna inanmıyoruz, önümüzde kirli denizlere en iyi örneklerden biri de Güllük Körfezi var.  Denetlemeler iyi olsaydı, denizimiz bu derece kirli olmazdı.

7-Bölge Arkeolojık SİT alanıdır. Liman faaliyetlerinin kültür varlıklarına verecekleri zarardan dolayı, bu projeye onay ve ruhsat verilmesine karşıyız.

8-Turizm ve tarım alanı olarak ayrılmış bu bölgede sanayiye dönük faaliyetlerin yeri yoktur. Endüstriel faaliyetle Turizm ve tarım Yanyana bağdaşamaz.

9-Karia’nın önemli kenti İasos Eski Tunç çağına kadar uzanan medeniyetler beşiği KADIM BİR ÜRETİM HAVZASIdır. Bu kadim üretim havzasının endüstriyel faaliyetlerle yok edilmesine karşıyız.

10-Maden ve liman faaliyetlerinden dolayı oluşacak tozumadan Zeytincilik büyük hasar görecek.

ZEYTİNCİLİĞİN ISLAHI VE YABANİLERİNİN AŞILATTIRILMASI HAKKINDA KANUN (1)

      Kanun Numarası: 3573

      Kabul Tarihi: 26/1/1939

      Yayımlandığı Resmî Gazete: Tarih: 7/2/1939 Sayı: 4126

      Yayımlandığı Düstur: Tertip: 3 Cilt: 20 Sayfa: 174

       Madde 20 – (Değişik: 28/2/1995-4086/5 md.)

       Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede  

       zeytinyağı fabrikası hariç zeytinliklerin vegatatif ve generatif gelişmesine

       mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve  

       işletilemez. Bu alanlarda yapılacak zeytinyağı fabrikaları ile küçük ölçekli  

       tarımsal sanayi işletmeleri yapımı ve işletilmesi Tarım ve Köyişleri Bakanlığının   

       iznine bağlıdır.

       İlgili kanuna göre bu proje ilgili parselde yapılamaz

Anayasa M. 63 Hükmüne Göre, “devlet, Tarih, Kültür Ve Tabiat Varlıklarının Ve Değerlerinin Korunmasını Sağlar, Bu Amaçla Destekleyici Ve Teşvik Edici Tedbirleri Alır.”45. Madde De İse Tarım Ve Hayvancılık İle Uğraşanların Haklarıın Güvenceye Altına Almaktadır. Bu Maddeler projede İhlal Edilmiştir.

11-Üst ölçek planlar ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığının kıyılarla ilgili çalışmalarında ilgili alan (liman) işli değildir. Parsel düzeyinde yapılacak değişiklik, üst ölçek planların düzenini ve projeksiyonlarını bozacaktır. Böyle kapsamlı bir çalışmanın yine mahalle bazında çevresiyle birlikte ancak kapsamlı bir revizyonla gerçekleşebilir. Bu durum söz konusu olmadığından bu proje bu parselde uygulanamaz.

12-"Proje için inşaat ruhsatı alındıktan sonra, inşaata başlanmadan önce Ekolojik Rapor hazırlatılacaktır." denmektedir. Ekolojik raporun ÇED dosyasına dahil edilmesi gerekir. ÇED kurucu işlemdir.  Çevresel Etki Değerlendirme Olumlu kararı olmadan imar plan değişikliği yapılamaz. İnşaat ruhsatı alınmaz. İnşaata başlanamaz

13-Kıyı ve Tersaneler Mudurlugu Proje için Mekansal Planlama Genel Mudurlıgune olumlu görüş vermıstır ancak Ayıldız şırketının kendılerıne sundugu önceden modelleme ve fızıbılıte raporu olmadan, ve bu rapor İncelenmeden nasıl oluyor da görüş bıldırebılmıslerdır?

14-Projenin yerli sermaye ile yapılacağının garantisi yok.

15-Sürdürülebilirliği de yok

16-Liman gibi büyük projelerin devlet eliyle yapılması gerekir. Her kıyıda parseli olan şahıs, Yük ve Tahmil Limanı yapacağım diye halkın ve devletin karşısına çıkmaması gerektiğini düşünüyoruz. Çıkmamalı, çıkamamalı. Kanunlarla bu korunmalı

17-Liman projeleri anayol bağlantıları ile bir bütün olarak sunulur. Bu projede yol bağlantısı yok.

18-Halkın tek ve yegane plajı halkın elinden alınamaz. Kıyılar halka aittir .

19-Proje için gereken alt yapı anılan alanda yetersizdir, yol olsun elektrik olsun belediyelerimiz ve MUSKİ dahil tüm kurum ve kuruluşlarca olumsuz görüş verilmiştir. Ayrıca yeni limanın yükü, deniz trafiği, çevresine vereceği gürültü, toz emisyonu ve her yönüyle bölgeye ağır yük getirecektir. Bu yükü bu bölge kaldıramaz

20-Güllük Körfezine zaten bir maden yükleme limanı ağır geliyorken, ikinci bir Yük ve Tahmil Limanını körfez kaldıramaz. Ne insanların tahammülü var buna, ne de mevcut ekosistemin ve ulaşım ağlarının. Proje doyasında gemi trafiğinin yaratacağı KÜMÜLATİF ETKİLERDEN ve risklerden hiç söz edilmemiştir. Güllük Körfezinde başkaca limanlar mevcuttur.  Gemi trafiği, hem balıkçı ve gezi turları, hem özel kayık ve yatlar için çok ciddi bir tehditler oluşturmaktadır. Bugüne kadar birçok yük gemisinin de dümen kitlenmesine ve zor durdurulduğuna tanık olunmuştur. Ağır yük kaymasına bağlı gemi batması riski her zaman vardır.  Körfezde her an bir gemi kazasının olması kaçınılmazdır. Kanserojen maden tozları taşıyan gemilerin batması durumunda, yaşanacak çevre felaketini hakkında hiçbir çalışma yoktur. Herhangi güvenlik önleminden bahsedilmemektedir. Gemilerden boşaltılan sintineler, sızan makine yağları, pervane gürültüleri ve savruntuları, dipteki çapa tahribatları, bölgede savrulan zehirli maden tozları vb halihazırda çevreye büyük zararlar vermektedir. ÇED Raporunda bu risklere ilişkin hiçbir önlemden söz edilmemektedir. Kirliliğe bağlı deniz anaları istilası ve gemilere tutunarak gelen yerel olmayan zehirli balık popülasyonunda artış yaşandığı da gözlenmektedir.

21-Bölge arkeolojik sit alanı olması sebebiyle, denize yapılacak dolgu ve söz konusu iskeledeki faaliyetler, daha büyük gemilerin yanaşabilmesi için, deniz tabanında yapılacak tarama çalışması, liman çevresinin eksi 14 metre, 65 bin m2lik bir alanda derinleştirilmesi çalışmaları, çıkan binlerce tonluk hafriyatın yine denizde Güllük Dökü denilen alana boşaltılması, doğada geri dönülmez tahribatlara yol açacak, ekolojık dengeler bozulacak, ayrıca, kültür varlıklarına da zarar verecektir. Karşıyız. Proje dosyasında Dip tarama projesi ile ilgili kısımları mevzuata atıflar ile geçiştirilmiştir. Raporu hazırlayan ÇED firması mevzuat taraması yapmış ancak projenin hayata geçirilmesi anında oluşacak somut veriler hakkında hiçbir fizibilite çalışmasına yer vermemiştir. Çoğu husus atiye bırakılmıştır ve muğlaktır. Dip tarama projesinin deniz dibinde yaratacağı tahribat somut şekilde ele alınmamıştır. Ne çıkarsa denilmiş fizibilite çalışması yapılmamıştır. Herhangi bir öngörü yoktur. Tahmini rakamlar ve veriler vardır.

22-Artık günümüzde Arkeoloji ve jeofizik teknolojisi son derece ilerlemiştir. Arkeolojik aramalarda jeofizik, yoklama (sondaj) kazılarından önce başvurulan ve yeraltında gömülü kalıntıların yer, biçim, uzanım, derinlik özelliklerini üç boyutta veren bilimsel yöntemdir. Jeofizik aygıtlarla yeraltının hız, iletkenlik, yoğunluk, mıknatıslanma, sıcaklık gibi fiziksel değişimleri, yeraltına im (sinyal) yollanarak saptanmaktadır.

23- Proje kapsamında böyle bir ön hazırlık yapılmamıştır. Muğla Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü’nün 20.11.2020 Tarih Ve 10165 Sayılı Kararı son derece hatalıdır. Bu kararda "herhangi bir kültür varlığına rastlanılması halinde çalışmanın durdurularak Müze Müdürlüğü'ne haber verilecektir" denmektedir.

Bu karar, İlgili kurumun günümüz teknolojisinden haberdar olmadığını göstermektedir. Projenin yapım aşamasında, bölgede mevcut ve gün yüzüne çıkmayı bekleyen kültür varlıklarının zarar görmesi kuvvetle muhtemeldir. Zararın oluşmasına dair bir önlemden değil zarar gördükten sonra bir bildirimden bahsedilmektedir. Yerden gökten tarih fışkıran bu coğrafyada bu karar çağın gereklerine uygun değildir ve baştan savmadır. Baştan savma tutum nedeniyle binlerce yıllık tarih tehlike altındadır.

24-Limana giden yollar altyapıdan yoksundur. Tek bir kara taşıtının zor geçebileceği yollara sahip Kıyıkışlacık mahallesinde, yol genişletme çalışması da mümkün değildir. Kaldı ki böyle bir yol düzenlemesi mevcut sosyo-kültürel hayatı derinden yaralayacaktır. Kıyıkışlacık sakinleri çoğu yazlık sitelerde yaşayan, huzur için bu kasabaya yerleşmiş yurttaşlardır. Kasaba yerlisi diyebileceğimiz vatandaşlar ise küçük esnaflık yapmaktadır. Onlar için bölgede turizm başlıca gelir kaynaklarındandır. Böylesine bir liman faaliyeti, bölgede yaşayan tüm kişilere “artık burada yaşamayın” demekten başka bir anlam ifade etmeyecektir.

Her gün yollarında kanserojen yüklü kamyonların geçtiği gürültü ve tozdan geçilmeyen bir yerde artık huzurdan bahsedilemez. Limana giden mevcut yolların yeteriz oluşu ve yolların da aynı zamanda geliştirmeye müsait olmaması bu yatırımı yararsız kılacaktır. Kamu yararının burada bu proje ile tecelli etmeyeceği kanaatindeyiz. Mevcut kültür varlığı ile turizm potansiyeli yüksek bir bölgenin kamyon tozlarının boğulmasına müsaade etmek bölgenin göz göre göre yitirilmesi anlamını taşıyacaktır. Burada kamu yararı; vatandaşların huzurudur, turizm ve balıkçılık ile ülke ekonomisine fayda sağlayan yurttaşların yaşadıkları yere sahip çıkmasıdır.

Kaldı Ki proje dosyasında proje alanına en yakın konut, mülkiyet sınırına 75 m mesafede yer almakta olduğu söylenmekte (oysa 50 metreden fazla değil bu mesafe) ve " Gürültü seviyesinin kontrol altında tutulabilmesi için gürültü kaynakları olan iş makinelerinin periyodik olarak bakım-onarımları yaptırılacak, kademeli olarak çalışmaları sağlanacaktır." denilmektedir. Gürültü önlemi olarak dosyaya giren bu ifadeler inandırıcılıktan ve bilimsellikten uzaktır. Hepimizin şahit olduğu üzere tek amacı kar olan işletmelerinin gürültüyü iş makinelerinin periyodik bakımlarını sağlayarak kademeli çalıştırmak ile engellenmesini beklemek fazlaca iyimserlik olur.

25-Bölgede koruma altında olan Posidonya çayırları, soyu tükenmekte olan koruma altındaki canlılar ve endemik yaşam zarar görecek, yok edilecektir. Sulak alanlar havzası olan, binlerce canlıyı barındıran ev sahipliği yapan doğanın tam ortasına, Güllük Körfezi iç ve sığ denizimize yapılacak bu liman projesi, körfezin bağrına hançer gibi saplanacak bir projedir.

Bölge Posidonia Oceanica, bildiğimiz adıyla deniz eriştelerine ya da deniz çayırlarına ev sahipliği yapmaktadır. Akdeniz havzasına endemik bu deniz bitkileri, fotosentez yapan, çiçek açan, tohum saçan, "Akdeniz'in ciğerleri" denen bitkilerdir. Soluduğumuz havanın yüzde elliden fazlasının denizlerden geldiği bilinmektedir. Bu çayırlar, kıyı ekosistemleri içinde en çok oksijen üreten bitkilerdir. Bilimsel araştırmalara göre, bu erişteler her gün metrekare başına 14 ila 20 litre oksijen üretmekteler. Aynı zamanda, ciddi miktarda karbondioksit emerek hem havayı temizlemekte hem de iklim değişikliği etkilerini azaltmaktalar. Kökleri sayesinde deniz tabanının dayanıklılığını artırarak deniz erozyonunu da önlemekteler. Onlarca tür balığa ve deniz kabuklularına sığınak olmaktalar. Bu çayırlar kirliliğe karşı çok hassas olduklarından, kıyı sularının kalitesi hakkında önemli bir göstergedirler. Kirlilik, kıyıdaki yapılaşmalar, taban taraması yapan balıkçılık gibi etkenler bu bitkilerin hızla azalmasına neden olmaktadır. Bunlar proje dosyasında hiç yer almamışlardır.

26-Proje dosyasında Akdeniz ve Ege Denizi’nin kumlu çakıllı bölgelerinde yaşayan Pina Midyesine (Pinna Nobilis) ait hiçbir veri yoktur. Bu tür 60 metre derinliğe kadar sığ ve derin sularda bulunurlar. Genellikle Posidonia, deniz çayırlarının arasında görülürler. Son dönemde toplu ölümleri ile basına yansıyan bu türün varlığına, zarar görüp görmeyeceğine dair hiçbir veri yoktur. Pinna Nobilis, IUCN kırmızı listesinde yer almakta olup koruma altındaki bir türdür.

27-Projede belirtildiği üzere bölge nesli tükenmekte olan bir çok balık türüne ev sahipliği yapmaktadır. Bunlardan başlıcası Yılan Balığı (Anguilla anguilla)'dır

İklim değişikliği, kirlilik, aşırı avlanma, habitat kaybı, akarsulara inşa edilen barajlar gibi faktörler nedeniyle yılan balıkları tükenmektedir. Özellikle 1980’lerin sonlarından bugüne türün küresel ölçekte sayısı yüzde 90 oranında azalmıştır.

Dünya Doğayı Koruma Birliği ‘nin (IUCN), tükenme riski küresel ölçekte yüksek olan türleri sınıflandırdığı Kırmızı Liste’ye göre yılan balıkları kritik tehlikededir. (critically endangered). Kısaca “CR” sembolüyle anılan bu tehdit seviyesi, türlerin, vahşi yaşamdaki tükenme tehlikesinin had safhada olduğunu göstermektedir. Kırmızı Liste’de türler için CR’nin üzerinde sadece iki tehlike seviyesi vardır. EW, vahşi yaşamda soyu tükenmiş türler, EX ise tükendiği kuşkuya yer bırakmayacak delillerle ortaya konmuş türler için kullanılıyor. Buna göre doğada halen yaşayan yılan balıkları, bu türün vahşi hayattaki son temsilcileri.

Projenin, bölgede varlığı sabit olan yılan balıklarının doğal yaşam alanlarına nasıl bir zarar vereceğine veyahut verilecek zararın nasıl bertaraf edileceğine dair herhangi bir veri yoktur. Ancak bizler biliyoruz ki Proje nesli tükenmekte olan bu türün yuvalarının üzerine yapılacaktır.

28-Nesli Tükenmekte olan bir diğer tür ise Orkinos'tur. Dünyanın en çok talep gören balıklarından olan mavi yüzgeçli orkinos, aşırı avcılık ve deniz kirliliği nedeniyle son 10 yıldır nesli tükenme tehlikesi altındadır. Aynı zamanda Lüfer balığı deniz kirliliğinden olumsuz etkilenmektedir.  Karagöz İstavirti, Sinağrit, Orfoz türleri de korunması gereken türler arasındadır. Yine, Proje dosyasında yapılacak projenin nesli tükenmekte olan ve korunması gereken bu türlere ne ölçüde etkide bulanacağı bu etkilerin nasıl bertaraf edileceğine dair hiçbir veri yoktur. Proje dosyasında basit bir literatür taraması yapmakla yetinmiştir.

29-BİRLEŞMİŞ MİLLETLER AKDENİZ FOKUNUN (MONACHUS         MONACHUS) TÜRKİYE’DE KORUNMASI ULUSAL EYLEM PLANINA Göre Akdeniz Fokunun görüldüğü yerler arasında Milas Ve Güllük de sayılmıştır. Bu kıyı şeridinde deniz alanında kalan tüm adalar, adacıklar ve taşlar Akdeniz fokunun doğal yaşam alanlarıdır.

Yine rapora göre; Akdeniz foku üreme ve dinlenme mağaralarının ve yetişkin erkeklerin yaşadığı burun ve kayalık alanların sıkı koruma altına alınması için bu yaşam alanlarını yapılaşmadan koruma altına alacak düzenlemelerin yapılması gerekir. Mevcut statülerden, “Av ve Yaban Hayatı Koruma Sahası” veya “Av Yaban Hayatı Geliştirme Sahası”35 veya 1. Derece Doğal SİT alan ilan edilmesi ile habitat bozulması veya tahribatına neden olan yapılaşma, betonlaşma ve imarlaşmadan korunmasının sağlanması yoluna gidilmelidir.

Dosyada Akdeniz Foklarına ait bir çalışma yoktur. Neticesinde de fokların yaşam   alanlarında meydana gelecek tahribata dair önlemlerden bahsedilmemektedir

30-Bu proje Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın yürüttüğü, SIFIR ATIK MAVİ DENİZ projesine taban tabana zıt bir projedir. İstilacı türleri balast sularıyla taşıyan gemilerin iç denizlere girmesini istemeyen Sıfır Atık Mavi Deniz Projesi varken Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız bir yandan bu projeyi yürütürken iç ve sığ denizde ikinci bir maden limanı projesine nasıl izin verecek? İzin verilmemeli Bizler, Bu kirliliğe, yok oluşa izin vermek istemiyor, durdurmaya çalışıyoruz. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’mızın “Sıfır Atık Mavi Deniz” projeleri ışığında, gelecek kuşaklara temiz bir dünya bırakabilmek, sürdürülebilir koruma/kullanma dengesi içeren projelerin geliştirilip, denizlerimizin ve kıyılarımızın devlet eliyle korunmasını istiyoruz. Yaşadığımız doğayı korumak hepimizin aslî görevidir. En başta da devletimizin görev ve sorumluluğundadır. Devletimizin en önemli organlarından Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızdan da beklentimiz budur.

Hali hazırda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın haritalarında Güllük Körfezi denizi kirlilik derecesi TURUNCU renkte yani çok kirli deniz kategorisindeyken (İzmir Aliağa KIRMIZI en kirli) bu proje gerçekleşirse denizimizin Kırmızı En Kirli kategorisine girmesi fazla sürmeyecek.

Projenin Yer Seçimi, Projenin Maaliyeti ve İşletmeye Alınması Konusundaki Aykırılıklar:

Projenin Yer Seçimi:

ÇED raporunda bahsedilen arazi, proje amaçlarını karşılamaktan yoksun ve rastgele seçilmiştir. Herhangi bir üst ölçekli imar planlarıyla uyumlu değildir. Bu büyüklükte bir proje bir kamu kurumunun uhdesinde olmalı bir vatandaşın ya da şirketin yetkisine bırakılmamalıdır. Planlara uydurulmaya çalışılmaya çalışılmaktadır. Aynı zamanda hali hazırda bölgede yürüklükte olan planlarda da bir dizi revizyonu ve tadilatı gerektirmektedir. Kurumların gereksiz yere vaktinin çalınması ve enerjisinin harcanmasına neden olmaktadır. Kurumlarımızın bu ekonomik değeri yüksek enerji sarfiyatının ileride tazmin etmesini bekleriz.

Proje 3. Derece Arkeolojik Sit alanı sınırları içindedir. Rapor da bahsedilen yük tahmil ve tahliye iskelesine ait avan projenin, Muğla Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 23.09.2020 tarih ve 9863 sayılı kurul kararı ile uygun bulunduğundan bahsedilmektedir. Anılan kurumdan alınan kazı izniyle de alanda herhangi bir tarihi esere rastlanmadığından bahisle projenin uygulanmasında bir sakınca bulunmadığı belirtilmektedir. Hâlbuki Muğla Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu bölgede konut projesine ruhsat verir gibi yeteri derecede uzmanlığı olmamasına rağmen herhangi bir kamu kurum ve kuruluşu görüşüne gerek duymadan nasıl olur da Geçiş Dönemi Koruma Esasları ve Kullanma Şartları doğrultusunda bir yük tahmil ve tahliye iskele projesini uygun bulmuştur?

Geri sahasında ve denizde yapılması düşünülen iskele için onaylı bir imar planı olmadan bu Avan Proje onayı mümkün değildir. Bu karar hukuksuzdur. Ayrıca raporun muhtelif yerlerinde avan projesi kurulca uygun bulunan denilerek ayrıca bir hukuksuzluğun ilanı yapılmaktadır.

İskele liman ve çekek yerleri vb. yapıların uygulama ve avan projeleri Ulaştırma ve Haberleşme Bakanlığı Tersaneler ve Kıyı Yapıları Gen. Müd. ve Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğü koordinasyonun da ÇED ve imar planı onayını müteakip yapılmaktadır.

Raporda dile getirilen Geçici Yapılaşma Şartlarına bir diğer husus da 2863 sayılı Kanunun 17. Maddesine atıfla “...talebe konu Yük Tahmil ve Tahliye İskelesi Avan ve Uygulama Projelerinin de uygulaması koruma amaçlı imar planı şartı aranmaksızın geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartları doğrultusunda yapılabileceği belirtildiğinden bahisle herhangi bir onaylı imar planı şartı aranmamaktadır…” Raporda bahsedilen ekonomik etkileşimi yüksek bir projenin nasıl olurda geçici yapılaşma şartlarına bağlanarak izini verilmiştir. Bu proje geçici yapılaşma şartlarından da değerlendirilmeyecek büyüklükte ve kapasitededir.

Raporun anılan kısımlarına itirazımızı bildiririz.

Planlama ilkesi bağlamında hazırlanan teklif imar planları Çevre Şehircilik Bakanlığımızın hazırlamış olduğu ve süreci devam eden 1/50.000 ölçekli Muğla İli Bütünleşik Kıyı alanları Planına tamamıyla aykırıdır. Zaten raporda bir dizi hususlar; “... Muğla 1/25000 ölçekli Nazım İmar Planı Revizyonunun N19-a4 paftasında, “Turizm tesis alanı”, “Büyük Kentsel Yeşil Alan”, “Kırsal nitelikli yerleşme alanı”, “Deniz alanı” ve “3. Derece arkeolojik sit alanı” olarak planlı alanda yer almaktadır…”

İasos Antik Kenti gibi değerlerimizin de etkileşimde olduğundan da belirgin bir şekilde bahsedilerek zaten teklif edilen planın hiçbir ilke kaideyle uyulmayacağı rapor yazarları tarafından da dile getirilmiştir. Bu projenin anılan alanda planlanması salt coğrafi yakınlığından dolayı zorlama olduğu açıktır.

“…iskele alanından yüklerin hızla gemilere yüklenmesi veya gemilerden indirilen yüklerin depolama alanlarına hızla ulaştırılması konusunda bir sıkıntı oluşturması beklenmemektedir. Proje alanına ulaşım; 17.950 m uzunluğunda planlanmış ve herhangi bir yerleşim içerisinden geçmeyen yol ile yapılacaktır. Bu yol ile karayolu bağlantısının sağlanması; hızlı, kolay ve güvenilir bir şekilde yükün nakliyesini sağlanacaktır…”  raporda yukarıda bahsedilen bu husus bir paragrafla geçiştirilmiş olup yalın bir taahhütle giderilmeye çalışılmıştır.

Projeye erişimin orman yolundan yapılacağı bahsedilmektedir. Hâlbuki orman yolu tanımı gereği sadece ormana hitap eden ve acil durumlarda yangına müdahale amaçlı kullanılacak kamyon arasöz gibi araçların geçişine uygun bir yatay genişliktedir. Projede kullanılacak araçların Türkiye Karayolları standartlarında min. yatay genişlikleri itibariyle en az 15 m. olarak planlanacak bir yoldan ve düşey kesitte ise seyir emniyeti açısından % 3-4 arası min. açıyla seyir uygun olan bir yoldan yapılmalıdır ki. Bölge de bu yolun planlanmasına ilişkin bir değerlendirmeye rastlanmamaktadır. Bölge dokusuna ve tabiatına uygun olamayacak bu yolun kaldı ki kimin tarafından nasıl yapılacağı maliyetlerinin ne olacağına ilişkin her hangi bir hususa raporda yer verilmemiştir.

Türkiye Cumhuriyeti sınırlarında limanlarımıza erişimin Ulaştırma ve Haberleşme Bakanlığımız Karayolları Genel Müdürlüğü kuruluş kanununda görevi olarak tanımlanmış olup bu türden yapılan limanlara erişimin hangi tür yoldan erişim sağlandığı bilinmektedir. Yatırım programı ile yapıldığı bir diğer husustur. Kaldı ki bölgede bu yolun yapılması durumunda da bölgenin endüstriyel alana dönüşmemesi için artık bir neden kalmayacağı bilinmelidir.

Raporda sunulan teklif imar planları gerek 1/1000 uygulama imar planı ve gerekse 1/5000 ölçekli nazım imar planı yapılırken bölgenin ekonomik gelişimine yönelik öngörülerle planlar bir projeksiyonla belirlenir, yapılır ve sunulur. Bu projede belirtilen kıstaslarda bir ekonomik ön görü planlama ilkeleri ile ne kadar uyumludur ya da projenin ekonomik büyüklüğü nedir yıllara göre seyri nedir. Raporda her hangi bir fizibilite sunulmamıştır.

Projenin Maliyeti ve İşletmeye Alınması:

Raporda “…Ayyıldız Yük Tahmil ve Tahliye İskelesi inşaatının 12 ay içerisinde tamamlanması planlanmaktadır. Tesisin 2022 yılı içerinde işletmeye açılması hedeflenmektedir. İşletmeye alınmasından sonra ilk yıl kapasitenin % 75’i; ikinci yıl % 90, üçüncü yıl ve sonraki yıllarda da % 100 kapasite ile çalışacağı düşünülmektedir….”  denilmektedir.

Bu denli ekonomik değeri yüksek belirtilen işletmenin kimin tarafından nasıl işletileceğinden bahsedilmemiştir.

Eğer raporu sunan şirket işletme programını hazırladı ise; bu şirketin bu projeyi işletecek yeterli kabiliyete ve yetkinliğe sahip olup olmadığına ait bir bilgi yoktur.

Bu şirket taşımacılık şirketi midir maden şirketi midir? Ticaret faaliyet belgesinde ne yazmaktadır. Şirket faaliyetlerinde Limancılık faaliyeti var mıdır? Ana faaliyet konusu nedir?  Deniz taşımacılığı yapmış mıdır? Rapor bu kısımlarıyla eksiktir.

Raporda ”…Yük tahmil ve tahliye iskelesi ve dip tarama projesinin toplam yatırım bedeli; proje-etüt ve izin, tarama ve boşaltma, kazık, beton, teknik altyapı ve üst yapı işlerine ait bedeller toplamı olan 95.000.000 TL olacaktır…” denilmektedir.

Bu yatırımın nasıl karşılanacağına dair herhangi bir ekonomik fizibiliteye raporda değinilmediği gibi kimin tarafından karşılanacağının da garantisi ya da garantörü bilimemektedir. Yani projenin nasıl hayata geçirileceği konusu belirsizdir. Raporu sunan firma tarafından karşılanacaksa bu şirketin yıllara göre faaliyet gelirleri dahil bir incelemeye tabi tutulmuş mudur? Kredibilitesi nedir? Yurtiçi finansmanla mı yurtdışı finansman kaynağı ile yapılacaktır. Eğer yurtdışı kaynakla yapılacaksa bilinmelidir ki Kabotaj Kanunu gereği limanlarımızın Marmara denizi ile boğazlarda, bütün kara sularında ve bunlar içinde kalan körfez, liman, koy ve benzeri yerlerde, makine, yelken ve kürekle hareket eden araçları bulundurma; bunlarla mal ve yolcu taşıma hakkı Türk yurttaşlarına verilmiştir. Yabancı işletmeye açık değildir.

Raporda uluslararası bir taşımacılıktan bahsedilmektedir. Söz konusu ise Ticaret Bakanlığından Gümrük mevzuatı açısından elen alınıp değerlendirilmiş midir?

Raporda yalnızca “…Bir ülkenin sınır komşuları ile arasındaki geçişlerin sağlandığı yerler sınır (hudut) kapısı ya da gümrük kapısıdır. Yük Tahmil ve Tahliye İskelesi’ne en yakın hudut kapısı Güllük Hudut Kapısı olarak isimlendirilmektedir. Gümrükleme, dokümantasyon ve yük bilgileri Milas Havalimanı Gümrük Müdürlüğü nezdinde yapılacaktır…” denilerek konu basite indirgenmiş olup gemiler ve liman tesisler dahil gümrük alanı olarak belirlenmeli ve ISPS koda tabi olup “Uluslararası Gemi Ve Liman Tesisi Güvenlik Kodu Uygulama Yönetmeliği” kapsamında ele alınması gerekmektedir. Rapor bu hususta her hangi bilgiden yoksundur. Bu raporun ne denli basit ele alındığının bir göstergesidir.

Raporun anılan kısımlarına itirazımızı bildiririz.

Görüldüğü üzere anılan tüm bu gerekçelerden ötürü bu türden bir projenin bir kamu kurumunun uhdesinde yürütülmesi yatırımı vb. dahil tüm iş ve işlemeleri Ulaştırma Bakanlığımız uhdesinde yürütülmeli bir vatandaşın ya da şirketin yetkisine bırakılmamalı ve gerekirse ihale edilerek işletmesi sağlanmalıdır.

Sadece Kıyıkışlacık, Zeytinlikuyu, Boğaziçi, halkı değil, Güllük Körfezi halkı  

   olara bu projeye tamamen karşıyız; bu projeye onay ve ruhsat verilmesini 

   HALK İSTEMİYOR

 

Projeye bir çok uzman kişi ve kuruluş olumsuz görüş bildirmektedir. Milas belediye Başkanlığı; bölgenin alt yapı yetersizliğinden bahsetmektedir. Proje ile bölgedeki turizm etkinliklerinin ve kıyı kullanımlarının zarar göreceği, liman projesinin doğal tahribata yol açacağı, 4 km. Mesafedeki karşı kıyıda bulunan limanla birlikte gemi trafiğinde ciddi bir artışa neden olacağı, bölgenin arkeolojik sit olduğu ve kültür varlıklarının zarar göreceği gibi sebepler ile itirazlarını dile getirmişlerdir. Milas Belediye'nin itirazlarının ile bizlerin itirazları kesişmektedir. Ancak Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü tüm bu itirazları görmezden gelmiştir. Kurumlar arası uyumsuzluk kurumlara güveni sarsacağı gibi müdürlüğün hiçbir itirazı dikkate almaması da Anayasa'nın 56 maddesine aykırılık teşkil etmektedir.

Yukarıda belirttiğimiz tüm itirazlarımız ve sebeplerimiz ışığında proje alanının üst ölçekli imar planlarında getirilmiş işlevlendirme biçimi, konumu, durumu, çevresel kullanımları gibi hususları da dikkate alınarak planların mevzuatta belirlenen esaslara, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına uygun olmadığı, oluşacak insan, araç ve yapı yoğunluğunun bölgenin mevcut ulaşım bağlantılarına, ticari e sosyal dokusuna zarar vereceği aşikardır. Bahsedilen tüm hususlar uzman ve tarafsız bilirkişi heyetince gerekirse yapılacak keşif neticesinde net bir şekilde ortaya konacaktır.

SONUÇ VE İSTEM:

LÜTFEN SESİMİZİ DUYUN! Bizler limanlara karşı değiliz, ancak, bu proje her yönüyle, Körfezin bu konumuna hiç de uygun olmayan bir projedir. Götürüsü getirisinden çok DAHA FAZLA olacak, en önemlisi çevresindeki HALK MUTSUZ OLACAKTIR.

Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde, Limanların açık denizlerde, insanların yaşam alanlarından uzak alanlarda projelendirilmesini devletimizden beklemekteyiz. Sadece halk değil uzman kişiler, kurum ve kuruluşlar da bu projenin bu parsele uygun olmadığı görüşündeler. Hatta anayasal haklara, uluslararası kanunlara, imar yasalarına da uygun olmadığı bilinmektedir. Devletimizin görev ve yetkilerini halkının yararına kullanmasını, halkının yanında olmasını beklemekteyiz.

KIYIKIŞLACIK’TA YAPILACAK YÜK VE TAHMİL İSKELESİ (LİMANI) PROJESİNE KARŞIYIZ İSTEMİYORUZ. LÜTFEN BIRAKIN İASOS CENNET KALSIN. BIRAKIN GÜLLÜK KÖRFEZİ HALKI MUTLU VE HUZURLU YAŞASIN.

İŞ BU 11 (ONBİR) SAYFALIK TUTANAĞIN İDK TOPLANTISI KAYITLARINA GEÇİRİLMESİNİ ARZ EDERİZ.

SAYGILARIMIZLA,

İasos Mahalle Meclisi Derneği Başkanı

Hülya Canko-Scobie

 

 




Bu haber 2413 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER ÇEVRE Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI