Bugun...



Mesele tek bir fotoğraf karesi değil

Geçtiğimiz haftayı önümüzdeki sürecin hangi riskleri barındırdığını gösteren iki olayla kapadık. Bunlardan biri Özdağ ile Soylu arasındaki polemikle gün yüzüne çıktı, diğeri ise İmamoğlu’nun Karadeniz gezisine Nagehan Alçı, Ertuğrul Özkök gibi isimlerin davet edilmesi ve birlikte fotoğraf vermesiyle patlak verdi. Birbirinden çok farklı bu iki hadise, sağcılığın her formunun memleketi nasıl kuşattığını gözler önüne seriyor.

facebook-paylas
Tarih: 09-05-2022 10:52

Mesele tek bir fotoğraf karesi değil

GÜVEN GÜRKAN ÖZTAN

Geçtiğimiz haftayı önümüzdeki sürecin hangi riskleri barındırdığını gösteren iki olayla kapadık. Bunlardan biri Özdağ ile Soylu arasındaki polemikle gün yüzüne çıktı, diğeri ise İmamoğlu’nun Karadeniz gezisine Nagehan Alçı, Ertuğrul Özkök gibi isimlerin davet edilmesi ve birlikte fotoğraf vermesiyle patlak verdi. Birbirinden çok farklı bu iki hadise, sağcılığın her formunun memleketi nasıl kuşattığını gözler önüne seriyor.

Türkiye merkez ve uç sağında büyük bir itiş kakış var. AKP’nin sağda bıraktığı boşluğu doldurma, dahası ANAP tipi köhnemiş bir merkez sağcılığı diriltme sevdası öylesine iştah kabartıyor ki Millet İttifakı’nın önemli isimleri birbirleriyle kıyasıya bir rekabet içine giriyor. CHP’nin “merkez” aşkı, İyi Parti’nin, DP’nin, DEVA’nın hatta Gelecek Partisi’nin merkez sağı temsil etme iddiası tuhaf bir benzeşme hali yaratıyor. Özal’ın dört eğilimi birleştirme tezinin güncel hali olan helalleşme, herkesi kucaklama, “endişeli muhafazakârları” kazanma söylemi muhalefetin diline pelesenk olmuş durumda. Hal böyle olunca sosyal demokratlar Erbakan anmasında boy gösteriyor, Türkeş’i ve Özal’ı hayırla yad ediyor iken; İmamoğlu gezisine AKP döneminin tetikçilerini davet etmekte beis görmüyor.
***
İmamoğlu’nun otobüs fotoğrafı ve sonrasında yaşananlar salt bir “iletişim kazası” olsaydı bu durum çok çabuk telafi edilebilir ve tartışma bu denli büyümeden sönümlenirdi. Böyle olmamasının nedeni, İBB sözcüsü ve İmamoğlu’nun açıklamalarıyla o “kazaların” “zincirleme” yaşanması da değildi. Aksine, bizzat iktidar tarafından yok sayılan yurttaşların zihninde muhalefetin siyasi istikametine, seçime giden yolda kılavuzluğuna ve menziline dair soru işaretlerinin oluşmasıydı.

Erdoğan’ın ve partisinin 20 yıllık tarihindeki belki en büyük “başarısı” muhalefete kendi siyaset yapma biçimini kabul ettirmek oldu. Bugün muhalefet, her ne kadar aksini iddia etse de, siyasi zafere ancak “AKP gibi yapmakla” ulaşılabileceğine kani olmuş durumda: Bol bol meydan okuma, aşırı özgüven, her iki cümlenin birine yedirilen dini referanslar, “halktan biri gibi” davranma adına sığ bir popülizm, kesif bir anketçilik… Ancak es geçilen önemli bir nokta var. İktidara karşı biriken öfke, yalnızca şahsi antipatiden kaynaklanmıyor aynı zamanda yurttaşların büyük bir kısmının tepkilerini yok sayan, onlara üstten bakan bir siyaset biçimine duyulan itirazdan kaynaklanıyor. Bunun bir benzerini muhalefetten görmeye kimsenin tahammülü yok. Üstelik bu kadar bedel ödemişken.
***
Kimse her an kavga edelim demiyor, lakin milyonlarca insan “uzlaşma fetişizmi” adına adalet duygusunun katledilmesine razı olmadığını haykırıyor. İktidar tetikçiliği yaparak demokratların hapse atılmasına, en haklı toplumsal taleplerin kriminalleştirilmesine neden olan böylece iktidara can suyu verenlere alan açılmasını istemiyor. Kendine parmak sallanmasını değil acılarının, kaygılarının, taleplerinin dikkate alınmasını arzu ediyor. Bu haklı isteğin, hiç de birilerinin iddia ettiği gibi iktidarın ekmeğine yağ sürmediğini dolayısıyla kimseden “akıl almaya” ihtiyacı olmadığını biliyor. Bugün Nagehanlara yarın Selvilere verilecek payenin AKP’siz bir AKP, Erdoğansız bir Erdoğan yaratma riski barındırdığını haykırıyor. Tam da bu nedenle, haklı haykırışın susturulması değil tek adam rejiminden demokratik çıkış için satır başına yazılması, bir uyarı olarak baş tacı edilmesi gerekiyor.

İktidarın genelde muhalefetin, özelde İBB’nin üzerindeki akıl almaz baskısı tüm demokratları öfkelendiriyor. İmamoğlu’nun gerici odakların İBB’den beslenmesini engellemesi, AKP yönetiminde yaşanan İslamcı-muhafazakâr dayatmaya son vermesi takdirle karşılanıyor. Dolayısıyla mesele “bağcı dövmek” değil, “duygusal yatırım” yapılmış bir siyasetçiye dair hayal kırıklığı da değil. Pragmatizme mahkûm olmayan, “ben bilirim” tavrına teslim olmayan, muktedir tarafından “elde bir” olarak görülmeyen başka bir siyasete özlem…

O fotoğraf karesine ve ardından gelen açıklamalara tepkilerin adresi yalnızca İBB başkanı ya da sözcüsü olarak görülmemeli, Millet İttifakı’nın tüm karar alıcıları üzerine alınmalı. Meclis muhalefeti, bu tepkileri dar politik hesapların tuzağına düşmeden anlamaya çalışırsa “bir musibet bin nasihatten iyidir” lafı nihayet karşılığını bulur. Yeninin ancak sağcı mitlerden, reflekslerden ve “güç bendecilikten” kurtularak inşa edilebileceği idrak edilebilir.

Kaynak: BirGün Gazetesi, 09.05.2022

Link: https://www.birgun.net/haber/mesele-tek-bir-fotograf-karesi-degil-387000




Bu haber 910 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KONUK YAZAR Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI