ZEKAİ TÜRKMENOĞLU / TİP Milas İlçe Yönetim Kurulu Üyesi / Eski Sendikacı

Sendikacı Kemal Özcan’ın 11 Ağustos 2022 tarihli 'habermilas.com'da çıkan “Madencilerin Yüz Karası” başlıklı köşe yazısına yanıtımdır.

'Çevrecilerin ve siyasilerin tuzları kurudur ama o işsiz kalma ihtimalinin ne demek olduğunu çok iyi bilir' demiş, sendika ağası yazısında.

ÇEVRECİLERİN TUZU KURU DEĞİL BE AĞA

'Siyasileri' bilmiyorum ama çevrecilerin tuzu kuru değil be ağa. Bunu 'Sendika ağalarının tuzu kurudur' diye düzeltelim isterseniz. Ağaların 'tuzunun ne kadar kuru olduğunu bizi 'Soma gerçeği' net bir şekilde gösterdi. Öyle kuru ajitasyonla yürümüyor bu işler ağa. Kapitalizmin kar uğruna her şeyi yaşam alanları ve yaşamın kendinin de dahil olmak üzere yok ettiğini sen benden iyi biliyorsun. Ama o rahat koltuğuna yaydığın baseninle, payına düşen üç beş kırıntı ile yetinip, kapitalizmi savunmakta hiç bir sakınca görmüyorsun, hem de devrimci bir jargonla. İşsiz kalma ihtimalini yüreğinde hissedenleriz ağa. Senden farkımız sen bu korkunun ticaretini yaparsın biz çözün önerileri sunarız.

Bundan 40-50 yıl önce buralarda termik yoktu. Hiç kimde açlıktan ölmedi. Ne zamanki köylünün topraksızlandırılmasına karar verdi kapitalizm ve uluslararası emperyalizm. Önce dünyanın en kaliteli şark tütünlerinin yetiştirdiği topraklarda tütüne kota kondu, sonrasında tütünden olduğu gibi vazgeçildi, o zaman başladı sorun be ağa. Köylü mülksüzleştirildi, tütün fiilen yasaklandı, sonra çevre yağması geldi. Yani açlıkla terbiye edilip siz gibilerin eline teslim edildi köylüler işsizleştirilip aç bırakılarak. Şimdi de işsizler ordusuna yeni neferler katılmalı zeytinlikler de yok edilip, sizde TİS sürecinde demelisiniz ki işçilere; 'bakın binlerce aç işsiz var sırada bekleyen imzaladığımız TİS en iyisidir', sonra yapışın koltuklarınıza.

SORUNUN ÖZÜ KAPİTALİZM VE EMPERYALİZMDİR

Çalışanların çevre köylerinden olması bundandır uyanık ağa. Sorunun özü kapitalizm ve emperyalizmdir. Senin var olmanın nedeni de aynıdır. Varlığını ' kapitalizmin varlığına armağan etmen de 'ondandır.

Kendine o kadar kaptırmışsın ki patronlarını ve kapitalizmi savunmaya, dönüp sormuyorsun bile 'öneriniz nedir buralar kapatılırsa çalışanlar evine ekmek götürenler ne yapacak' diye. Çünkü derdin işçi, çalışan değil senin derdin patronlarını savunmak. Öyle koşullanmış şartlanmış beynin, burada da TİS sürecinde de. Çözüm önerileri sunuluyor defalarca ama sen görev aşkıyla görmüyorsun bile bunları. Yazmayacağım bu önerileri burada o basenini kaldır da rahat koltuğundan, araştır birazcık.

BOŞ KONUŞUYORSUN BE AĞA

Boş konuşuyorsun be ağa. 'Bu santrallerin temelleri atılırken, bu ocaklar açılırken siz nerelerdeydiniz?' diye sormuşsun. Biz buralarda gücümüzce tütünün yasaklanmaması, köylünün topraksızlaştırılmaması için mücadele ediyorduk. Sen nerelerdeydin be ağa? Köylüler işcileşsin de, ben de tüccarlık yapayım diye mi planlar yapıyordun?

Görmüyor musun fosil yakıtlar dünyayı yok ediyor? Yarın çocuklarımıza torunlarımıza yaşanabilir bir dünya bırakamama korkusu senin yüreğini sızlatmıyor mu? Bu kadar mı gözünü kararttı patronlarını savunma içgüdün.

O senin çizdiğin çevreci mizanseni senin hastalıklı hayal gücünün uydurması be ağa. Göster o bahsettiğin standartta yaşayan bir çevreciyi somut örnekle. Ama ben sana senin gibi yüzlerce ağa gösteririm bahsettiğin gibi yaşayan. Mesela senin sendikadan aldığın ücret nedir ağa? Ekstra getirdiğin faturalar hariç giydirilmiş ücretin nedir ağa? Açlıkla korkuttuğun işçilerin ortalama ücreti nedir Ağa?

HAYDİ SOMA İÇİN BİR SINIF DAYANIŞMASI GERÇEKLEŞTİRİN

Sen işçileri çok düşünüyorsun ya, bak Soma da aynı işkolunda işçiler hala alamadılar tazminatlarını. Hadi bir sınıf dayanışması ör de Soma’daki kardeşlerimizin tazminatlarını almasına yardımcı ol. Hani önemli ya senin için işçiler ağa. Dayanışma örneğini gösteriver bize ağa. Bak feldspatta yüzlerce işçi çalışıyor örgütsüz, sendikasız. Bir el atta sendikaya kavuşsun kardeşlerimiz. Ha orada işveren destekli örgütlenme olmuyor ama. Dişini tırnağını takarak örgütleyeceksin sendikayı. Ne dersin ağa?

'Bu santrallerde çalışanlar olarak işimizi, ekmeğimizi ve çocuklarımızın geleceğini canhıraş savunuruz, savunmaya da devam ederiz.' demişsin be ağa. Güzel de demişsin. Biz de diyoruz ki bu santrallerde çalışanlarla beraber tüm insanlık olarak yaşam hakkını, sağlıklı çevreyi canhıraş savunuruz kimseyi de aç ve açıkta bırakmadan.

BİZ, SAĞLIKLI BİR ÇEVREYİ CANHIRAŞ SAVUNURUZ

Çözüm önerilerimizi ısrarla yazmayacağım ağa, araştır birazcık işverenini çanhıraş savunacağına. Ya birden aklıma geldi, işveren devletten aldığı teşvikten sana bir şeyler düşürüyor mu ağa? Sırf o teşviklerle zeytine dayalı kaç tesis kurulur ve kaç işçiye istihdam sağlanır biliyor musun ağa? Farklı doğaya ve çevreye zarar vermeyen başka enerji kaynakları var mıdır sence ağa? Yoksa elimiz mahkûm mu fosile?

Sen kapitalizmin işçilere dayattığı açlık korkusunun ekmeğini yersin ağa, ama biz 'gündüzleri sömürülmeyen geceleri aç yatılmayan' yaşanabilir bir dünya hayal ederiz. Onun için işçi kardeşlerimizle işsizlik korkusunun olmadığı yaşanabilir bir dünyanın kavgasını veririz.

'Bu santrallerde çalışanlar olarak işimizi, ekmeğimizi ve çocuklarımızın geleceğini canhıraş savunuruz, savunmaya da devam ederiz.' demişsin be ağa. Güzel de demişsin. Biz de diyoruz ki bu santrallerde çalışanlarla beraber tüm insanlık olarak yaşam hakkını, sağlıklı çevreyi canhıraş savunuruz kimseyi de aç ve açıkta bırakmadan.

'Var mı bir çözümünüz?' demişsin ağa, tehditler savurarak. Çözümümüzün olduğunu çok iyi biliyorsun. Öyle tehditlerle bu işler olmaz. Demokrasiye saygı duyacaksın, insanların yaşam hakkına saygı duyacaksın. Üç paralık çıkarın için gerçekleri çarpıtıp işçi ile köylüyü karşı karşıya getirme gayreti içinde olmayacaksın.