MEHMET ERDAL / DATÇA    

Yer yer sloganların atıldığı basın açıklamasında, özet olarak şunlar dile getirildi:

     “Gezi, bugün yaşadığımız tek adam rejiminin nüvelerinin atıldığı dönemin daha başındayken itiraz olarak gelişen isyanın adıdır.  Toplumsal farklılıklarımızın yok edilerek tekleştirici ideoloji ve onun orantısız şiddetine karşı, orantısız zekâ ile karşılık verildiği tarihi anın adıdır, Gezi. 

     Emekçilerin küçülen ekmeğine karşı direnişe geçtiği, kadınların özgürce yaşamak talebini haykırdığı, gençlerin geleceğime ve yaşam tarzıma dokunma, ezcümle bütün halkların doğanın talanına dur dediği, meşru, onurlu bir direnişin destanı olarak tarihin duvarına yazıldığı gündür. Gezi, haklı ve meşru bir direnişin şarkısı, resmi, şiiri olarak sanata dönüştürülen güzel günlerin bütünüdür. Gezi,  özgür ve eşit bir dünya tahayyülünün hayalet gibi bu semalarda dolaştığının işaret fişeğidir. Dokuz yıl geride kalmış olmasına rağmen bugün Gezi’den korkmaları bundandır.

           25 Nisan 2022 günü Gezi parkı davasında verilen vahim kararla yargının "adalet dağıtıcı olmaktan" çıkıp siyasal iktidarın baskı aracına dönüştüğü ve adaletsizliğin kurumsallaştığı artık hiçbir şekilde örtülmeyecek kadar çıplak hale gelmiştir.

         Bu ülkede adalet, bizzat yargıçlar eliyle bir kez daha yerle yeksan edilmiştir.

        İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, 1637 gündür keyfi bir biçimde tutuklu olan Osman Kavala’nın hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs gerekçesiyle -takdir indirimi olmaksızın- ağırlaştırılmış müebbet cezası; Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Can Atalay, Mine Özerden, Yiğit Ali Ekmekçi ve Tayfun Kahraman'ı ise hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım etmek gerekçesiyle 18'er yıl hapis cezası ile cezalandırılmalarına hükümetti. Mahkeme ayrıca bu yedi kişinin duruşma salonunda derhal tutuklanmasına karar verdi.

       Bu kabul edilemez kararlarla cezalandırılan arkadaşlarımızın şahsında,  sadece yaşadığımız ülke için değil tüm yeryüzü için adalet talep eden milyonlarca gezici cezalandırılmak, sindirilmek, korkutulmak istenmiştir. 

       Datça'dan bir kez dahaİ “Hepimiz Gezideydik, hepimiz geziciyiz, Gezi yargılanamaz!” diyoruz.

      Dokuzuncu yılını geride bıraktığımız, Gezi bu ülkenin eşitlik ve özgürlük mücadelesinin parlak sayfalarından biridir. Gezi sürecinde siyasi iktidardan güç alan kolluk kuvvetlerinin vahşi şiddeti nedeniyle yitirdiğimiz, Ethem Sarısülük ile Medeni Yıldırım'ı öldüren polis ve jandarma kurşunlarını, Ali İsmail'e yönelen ölümcül tekmelerini, Abdullah Cömert'i, Ahmet Atakan'ı, Berkin Elvan'ı yaşamından koparan biber gazı fişeklerini, Hasan Ferit'i vuran mafya bozuntularını ve Mehmet Ayvalıtaş'ı bizden alan pervasızlığın hukuksuzluktan güç aldığını biliyor ve unutmuyoruz. Gezi sürecinde, yargılanması gerekenlerin cezasızlıkla ödüllendirildiklerinin tanığıyız. Katillerin ve arkasındaki siyasi gücün er ya da geç hak etikleri cezayı alması için "Bu daha başlangıç; mücadeleye devam!" diyoruz...”

     Basın açıklaması, “Her yer Taksim, Her yer direniş” sloganı atılarak sona erdi.

     Basın açıklamasından sonra Gezi ile ilgili bir belgesel gösterimini izlemek isteyen Geziciler, Hacı Bektaş Anadolu Kültür Vakfı'nın binasına gittiler.