Bugun...



Pembegül 14 Numarada (2)

"Tamam çocum. Hadi gidelim. Emine abla gusura bakma hasta oluk geez(Herhalde). "Yok. Hasta deel. Gafası galdırmadı bizim gonuşmaları. Bilirim ben" Emine, Hatice'nin yanına gidip sarıldı. "Get gızım. Bayguş düneyesi buralardan get te heç uğrama. Bizim dünnemizin kirini galdıramazsın sen." Öptü Hatice'nin yanaklarından.

facebook-paylas
Tarih: 16-08-2024 21:29

Pembegül 14 Numarada (2)

ALİ GÖNENLİ / ÖYKÜ

"Gızım.Gara böcüüm.Hadi gayfaltıya. Okula gidecen"

  Gülerek gözlerini açtı Hatice.

"Günaydın annem. Unutmuşum okulu mokulu."

"Hadi hadi. Galdır guru g.tünü. Elini yüzünü yu"

   Yavaşça kalkıp, yatağını topladı. Elini yüzünü yıkayıp, annesinin bahçeye hazırladığı kahvaltı masasına oturdu. Hiçbir zaman üçüncü sandalyenin olmadığı ahşap masaları maviye boyanmıştı. Onlar evden çıkmaya yakın, evde çalışan kadın geldi.

"Bu sene ortaokul bitecek. Nasibolusa seneye liseye gidecen. Lise dedim de... Metin getti mi İzmir'e"

"İki gün önce gitti anne. Bizim burdaki endüstri meslek lisesini de birincilikle kazanmış. Ancak o İzmir'i tercih etti."

  Hatice'nin Metinden uzaklaşması, başlarda canını sıksa da, zamanla alıştı. Ortaokulu, lise bir ve ikiyi başarıyla geçti. Bu dönemlerde, kendisiyle yakınlık kurmak isteyen tüm girişimlere hayır yanıtı verdi. Son sınıfa geçtiğinde, mahalleden bir delikanlı sürekli rahatsız etmeye, yolunu kesmeye başladı. Evlerini taşıdılar. Ancak, genç peşini bırakmıyordu. Bu nedenle Elif, her sabah kızını okula götürmeye başladı. Bir sabah ikisinin önünü kestiler.

"Düşündün mü teklifimi?"

  Korku ve öfkeyle yanıtladı Hatice.

"Önce de söyledim. Düşünecek bi durum yok. Beni rahatsız etme.

  Elif girdi konuşma arasına.

"Yavrım bunnar mı dediklerin?"

"Evet anne"

"Ooo. Annen mi? Dedi genç. Kabadayı tarzında devam etti.

"Benimde annem sayılırsın. Ver elini öpeyim teyze"

"Oşt köpek. Ön ayaklarını geri çek. Gırarım onnarı. Gızım söyleceeni söylemiş. Gızımın yanından geçmecen bundan soona"

  Genç her istediğini alan birisi gibi konuşma şeklini değiştirdi birden.

"Olur. Yanından geçmem, üstünden geçerim"

  Cümlesi bitmeden yere devrildi. Elif, cebinde hazırladığı sustalıyı ardı ardına gencin böğrüne saplamıştı. İkinci gence de sapladığını gören üçüncüsü çoktan kaçmaya başlamıştı. Elif yolun kenarından aldığı büyükçe bir bordür taşını, ilk bıçak sapladığı gencin kafasına vurmak üzere havaya kaldırdı.

"Bi dene gahba garı çocuğu gaybolup getse bu dünneden noolu ki?"

  Hatice annesinin önüne geçip, ellerini tuttu.

"Anne tamam, tamam. Nolursun yapma. Lütfen polis çağıralım? At onu elinden Ben sensiz ne yaparım? Anne nolur?"

  Öfkeyle taşı yere vurdu. Yaralarının üzerine eliyle bastıran gence dönüp yüzüne tükürdü.

"Gızıma duva et. Çıktığın yere sokacaadım seni"

  Ardından çevrelerine toplanmış kalabalığa döndü.

"Ne bakıyonuz? Ayı mı oynuyo?"

  Tüm geceyi nezarethanede geçirdiler. Sabaha karşı genelev sahibi kadınla adamları geldi.

"Geçmiş olsun Pembegül. Aferin gız sana. Orospunun namuslusu da yaman olurmuş"

  Başını Haticeye çevirdi.

"Bu mu adam öldürecek gadar sevdiğin gızın"

  Evet anlamında başını salladı.

"Pekte gözelimiş"

"Abla sabah sabah böyle gonuşma. Biliyon huyumu "

"Biliyom biliyom. Ben hallettim işleri. Çocuklardan biri eve bırakacak sizi. İki üç gün işe gelme sen. Bi kaç gün Pembegülü özlesinler. Get nere gedersen. Anan gile get bence"

   Eve varana kadar karar verilmişti. Köylerine gideceklerdi. Nazilli’den Aydın'a, sonra Söke’ye, son olarak Milas arabasına bindiler. Söke ovasından Didim kavşağına kadar ip gibi uzanan uzun bir yol vardı. Çocukluğunu, genç kızlık dönemlerini anlattı Hatice’ye. Pamuk çapasına, toplamaya çok gelmişti bu ovaya. Yediği en tatlı karpuz, pamuk toplama zamanında soğuk vurmuş karpuzdu. Didim kavşağından sonra dolambaçlı yollardan gitmeye başladılar. Bafa gölünün eskiden deniz kenarı olduğunu söyledi kızına. Koca kayalıkların olduğu karşıdaki dağ, Beşparmak dağlarıydı. Bi de Kapıkırı köyü vardı. Eskiden kalan isimleri vardı. Ancak hiç aklında kalmamıştı. Çok salep, teynel (defne) toplamışlardı. Yağmur zamanı sümüklü böcük. (Salyangoz)Mersenet köyünden sonra Bafa’ya, ardından tüneli geçip Selimiye ye vardılar. Çok eskiden tanıdığı kasap ölmüştü. Oğlu işletiyordu. Bolca et ve sucuk aldı. Anasına basma, babasına sigara ve rakı aldı.

"Anne teyzemlere uğrayacak mıyız?"

"Yok gızım. Şeytan görsün yüzlerini. Ebengile gedelim hemen"

  Pazarlık yapmadan bir taksiye bindiler. Yarım saat sonra köyleri Dibekdereye varmışlardı. Elifin anası, onları görünce ağlayıp çırpınmaya başladı. Sarılıp sarılıp yanaklarından öpüyordu.

"Gara guzularım. Ne eyi ettinizde geldiniz. Ölsem de gam yemem. Gurban olduum yaradanıma.

  Hatice de duygulanıp ağlamaya başladı. Sarıldı nenesine. Bir kaç yıl koynunda yatıp alıştığı vücudun kokusunu çekti ciğerlerine. Nenesinin her öpüşüne, aynı şekilde karşılık veriyordu.

  Elif babasının yanına gidip elini öpüp başına koydu.

"Nasılsın baba"

"Eyiyim gızım"

  Başka hiç konuşmadılar. Elif, dışa vurmasa da, babasına duyduğu öfkeyi hiç bir zaman kafasından atamıyordu. Kendisini geneleve satan adamla zorla evlendirmişti. Yaşadığı hayatın ilk sorumlusu babasıydı. Anasına karşı sevgi ve acımadan başka bir duygu hissetmiyordu. O da vücudunu satmıştı geneleve düşmeden.

  Akşam yemeğini evin bahçesinde hazırlayıp yediler. Babasının kestiği horozu, acılı kanlı kavurma yapma görevi anasına düştü. Getirdiği rakıyı, babası hemen içmeye başlamıştı. Olgun bir kavunu meze olarak kaşıklıyordu. Hatice hariç, hepsi sigara ve rakı içtiler. Elifin babası erkenden sızdı kaldı. Geç saatlere kadar, bol ağlamalı, az gülmeli sohbet ettiler. Yaşlı kadın, evin giriş odasına yer yatağını yazdı. Kızını bir tarafına, torununu bir tarafına alıp yattı.

  Hatice öğleye doğru uyandı. Dedesi kahveye gitmiş, evdekiler sohbet ediyordu. Yanaşıp nenesine sarıldı. Buruşuk yanaklarını, işaret ve orta parmağı arasına sıkıştırıp makas aldı. Ardından öptü.

"Günaydın anneannem. Nasılsın?"

"Eyiyim gurban olduum eyiyim. Uyuyubildin mi bayti? Gel gayfaltı et. Soona köyü gezersiniz acık. Aaşama galmaz gederik dedi anan."

  Hatice kahvaltısını yaparken diğerleri kahvelerini içtiler. Nenesi Haticeye dönüp sordu.

"Gözel prensesim gocaman olmuşsun. Anacaazın okuyacak benim gız dedi. Ne olacaan okuyup ta?"

"Nenecim avukat olmak istiyorum. Bu sene sınavlara girip kazanırsam eğer "

"Ol gızım ol. Avukat ol da bizler gimi annında gara lekeyinen dolaşma"

  Hatice elindeki lokmayı sofraya bırakıp nenesine sarıldı. Sarsılarak ağlamaya başladı.

"Sen benim için tertemizsin nenem. Öyle deme"

 Sofrayı topladılar. Ardından köyü dolaşmaya çıktılar. Dibekdere Milas İzmir karayolundan bir kaç kilometre içeride kurulmuş, çoğunluğu çingene olan bir köydü. İçinden geçen yol Labranda dağına kadar devam ediyordu. Köy çıkışına doğru yürüdüler. Elif'in annesinin, köye dönüp geldi dediği Emine ablasının yanına uğrayacaklardı. Yeni yapıldığı belli olan evin bahçe kapısını aralayıp girdiler. Sesini duyurmak için bağırdı Elif. Varsa köpekten korunmak için de.

"Emine ablaa. Emine ablaa."

 Oldukça kilolu bir kadın çıktı geldi içerden. Elif'i tanıyıp sarıldı.

"Hoş geldin Elif'im. Gız gocamışsın sen.

"Gocadım abıla. Hayat çiinedi geçti üstümden"

"Bi seni mi ayı gancık. Benim halımı görmüyon mu? Keletir gimi g.tüm,  gavun gimi memelerim oldu. Alttan yemeyi bırakınca, üstten yemeye başladım durmadan. Gayfa yapıyım size. Oturun hura."

  Kahveleri getirdiğinde başıyla Hatice'yi işaret ederek sordu.

"Bu sülün yavrısı senin mi?"

"Heye abla benim her bi şeyim. Yavrım. Bütün dünnem( dünyam)Hatice adı.

"Maşşallah guzuma. Adı da tam cingen adı. Gendi de tam cingen gözeli"

  Hatice’yi kendine doğru çekip öptü yanaklarından.

"Gel gurban olduum. Gözeller gözelim. Benim gözümde anan gimisi yoktur bu gedende (çevrede). Herkes onun orasbılıını meteder ben insannıını.

  Hatice'nin katılmadığı sohbetleri uzun sürdü. Emine, yaşadıklarını hatırladığı tüm ayrıntıları ile anlattı. Biriktirdiği paranın bir kısmıyla bu evi yaptırmıştı. Kalanları bankaya atmış birazda altın biriktirmişti. Bahçede bir kaç tavuğu vardı. Domates biber ekmişti. Kahrını çekecek bi boynuzlu bulursa onunla yaşayacaktı. Bir ara başını Hatice’ye dönüp sordu.

"Gızım anam okuyo dedi senin için. Ne olacaan?"

"Avukat"

"Afferin gözelime. Biz girmişik ıhı bunnumuza gadar b.kun içine. Sen baytim gurtar gendini.

  Hatice konuşulanlara katlanamaz olmuştu. Bahçe duvarına doğru gidip, böğürerek kusmaya başladı. Elif telaşla kızının yanına koştu.

"Gızım nooldu? Hasta mısın?"

  Kahvaltıda yediklerinin hepsini çıkarmıştı. Bahçedeki çeşmeye gidip elini yüzünü yıkadıktan sonra annesine döndü.

"Anne nolursun gidelim buralardan"

"Tamam çocum. Hadi gidelim. Emine abla gusura bakma hasta oluk geez(Herhalde).

"Yok. Hasta deel. Gafası galdırmadı bizim gonuşmaları. Bilirim ben"

  Emine, Hatice'nin yanına gidip sarıldı.

"Get gızım. Bayguş düneyesi buralardan get te heç uğrama. Bizim dünnemizin kirini galdıramazsın sen."

  Öptü Hatice'nin yanaklarından.

  O gece, Nazilli'deki evlerinde birbirlerine sarılarak uyudular.




Bu haber 3195 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÜLTÜR-SANAT Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI