Bu yazımda, yaşanmış bir öyküyü paylaşmak istiyorum.
*
Osman, orta gelirli bir ailenin dört çocuğundan biridir; iki ablası ve bir erkek kardeşi vardır. Babası, devlet memuru, annesi ise ev hanımıdır. Anne ve baba, çocuklarının terbiyeli, ahlâklı olmaları, Atatürk sevgisiyle yetişmeleri ve iyi eğitim almaları için çaba gösterirler.
Anne ve babanın çocuklarının okuması için her türlü özveride bulunmaları ve çocuklarının gayretli çalışmalarıyla önce büyük kız Feryal, hemşire olmuş, küçük kız Sibel ise öğretmen olmuştur. Bu arada Osman, ilkokul ve ortaokulu pekiyi dereceyle bitirmiş, hayallerini süsleyen subay olmak için askeri lise sınavına girmiştir. Osman, sınavın sonucunu heyecanla bekler ve sonunda beklediği müjdeli haber gelir.
Artık, hayalini kurduğu subaylık için ilk adım gerçekleşmiştir.
Evde bayram havası yaşanmaktadır.
Ahmet Bey, oğlu Osman'ı İstanbul'a götürür ve Kuleli Askeri Lisesi'ne kaydını yaptırır. Osman, eğitim göreceği okulunu görünce büyülenir ve çok çalışacağına, başarılı olacağına dair babasına söz verir. Osman, babasıyla birlikte memleketi Kütahya'ya geri dönerler.
Osman, okulunun açılmasını sabırsızlıkla bekler ve sonunda okulu törenle açılır. Askeri okul giysileri içinde oğlunu gören Ahmet Bey ise çok gururludur. Törenden sonra baba- oğul vedalaşırlar. İkisi de çok hüzünlü ama mutludur. Baba evine döner. Osman, ailesinden ilk defa ayrılmanın hüznü içindedir; gözleri dolar ama belli etmez. Hayalindeki subaylık mesleğine kavuşması için gurbete ve hasretliğe alışması çabuk olur.
İlk günden itibaren derslerine çok önem verir ve sınıfının en başarılı öğrencisi olur. Amacı, Mustafa Kemal Paşa gibi idealist bir subay olmaktır. İyi niyetli, dürüst, ahlâklı birisi olduğu için arkadaşları ve öğretmenleri tarafından çok sevilir. Aylar geçer ve öğretim yılı sonunda iyi bir dereceyle sınıfını geçer. Yaz tatilinde ailesinin bütçesine katkı sağlamak için berberin yanında çıraklık yapar. Osman'ın ablaları Feryal hemşire ile Sibel öğretmen, aldıkları maaşın bir kısmıyla evlerinin eski eşyalarını yenilerler. Ahmet Bey ve eşi çok mutludur.
Osman ve küçük oğlan Ali'de okur, meslek sahibi olursa daha da mutlu olacaklardır.
Osman, okulunun açılmasını yine heyecanla bekler. Okul açılacağı zaman İstanbul'a yalnız başına gider. Yine çok çalışır ve iyi dereceyle sınıfını geçer.
Ve.. Sonunda Osman, Kuleli Askeri Lisesi'ni okul 2.olarak bitirir. Osman'ın mezuniyet törenine gelen ailesi çok mutludur. O' da ailesinin mutluluk kaynağı olduğu için çok gururludur.
Artık, sırada Kara Harp Okulu vardır ve okula kaydı yapılır. Okulun ilk günü yapılan törende ailesi yine Osman'ın yanında yer alır. Ankara'daki Kara Harp Okulu'nda, Osman ve diğer öğrenciler, askerlik mesleğinin inceliklerini, savaş tekniklerini, teori ve uygulamalı dersleri çok iyi yetişmiş subaylardan ve komutanlardan alıyor; kendilerini her konuda yetiştiriyorlardı. Osman, derslerden fırsat buldukça Mustafa Kemal Paşa'nın 1. Dünya Savaşı'nda ve Kurtuluş Savaşı'ndaki cephelerde kazandığı savaşları anlatan kitaplar okuyor; Atatürk'ün askeri dehasına ve yaptığı devrimlere hayranlığı daha da artıyordu. Ailesi, onu küçük yaştan itibaren Atatürk sevgisiyle yetiştirmişti.
Ve... Sonunda Osman, Kara Harp Okulu'nu da okul 3. olarak bitirir. Osman, uzun boylu, yakışıklı ve çakı gibi bir subay olmuştur. Ailesinin onayıyla aşık olduğu Zehra öğretmen ile evlendi. Mesleği gereği ülkenin doğusundan batısına çeşitli yerlerde görevler yaptı ve rütbesi albaylığa kadar yükseldi. Bu sürede bir kız ve oğlan iki çocuğu oldu.
Ve sonunda 15 Temmuz 2016 'da hain FETÖ darbe teşebbüsü olur.
Albay, Osman'ın bazı komutanları, subay arkadaşları tutuklanır ve hapse gönderilir. Arkadaşları birer birer tutuklanmıştır ve şaşkınlık içindedir.
Albay Osman, tam bir Atatürkçü olduğu halde asılsız bir ihbarla görevinden uzaklaştırılır. Hapse girmez ama hayatı cehenneme döner. Mesleğinin zirvesindeyken dinci bir terör örgütü ile suçlanmak, görevinden olmak çok onuruna dokunur. Suçsuzluğunu kanıtlamak için çok uğraşır, davanın sonuçlanmasını bekler ama bu zorlu bekleyiş ailesini perişan eder. Düzgün ve onurlu bir yaşamları varken her şey alt üst olmuştur.
Osman, öğretmen olan eşinin maaşıyla geçinmeye çalışır.
Bu arada iki çocuğu da okuduğu için giderler daha da artmıştır.
En kötüsü de, hiç suçları olmadığı halde komşularının, dost ve arkadaşlarının vebalı gibi davranarak kendilerinden uzaklaşmalarıydı. Çevrelerinden iyice soyutlanmışlardı.
Oğullarının haksız yere görevinden olması anne ve babayı da çok üzmüştü. Üzüntüden hasta olan Safinaz anne daha fazla acıya dayanamadı ve hayatını kaybetti. Çok sevdiği eşini kaybeden Ahmet Bey' de üzüntüden kanser oldu ve bütün tedavilere rağmen o da bir yıl içinde hayata veda etti.
Osman Albay, hem çok sevdiği mesleğinden olmanın üzüntüsü, hem de kısa arayla anne ve babasını kaybetmenin acısı ile yüreği kor gibi yandı. Çok ağlamak istedi ama ağlayamadı... Gözyaşları içine aktı.
Osman Albay, eşi ve çocukları için dayanmak zorundaydı. İki yıl süren hukuk mücadelesini kazandı ve suçsuzluğu ortaya çıktı. Beraat etmişti ama sevinemedi bile. Çünkü çocuklarının okuması için hayatlarını yaşayamayan çok sevdiği anne ve babasını kaybetmişti.
Suçsuzluğu anlaşılan, tam bir Atatürkçü subay olan Albay Osman, çok sevdiği mesleğinden emekli oldu... Onuru kurtulmuştu, artık.
Acı ve ıstırap dolu iki yıl Albay Osman'ın ve ailesinin hayatından bir rüzgâr gibi geçti ama deldi de geçti.