Geçen hafta, Marmaris'ten Rodos'a 4 günlük (26-29 Ekim arasında) bir tatil için bir tur ile gittik. Gezi izlenimlerimi aktarmadan önce gidilen yerler hakkında bilgi vereyim:
*
Rodos, Ege Denizi’ndeki Oniki Adalar'ın en büyüğü ve Yunanistan'ın en doğusunda yer alan adası. Rodos, Türkiye kıyılarına en yakın noktası olan Bozburun Yarımadası'ndan 18 km. mesafededir. Rodos şehri, Yunanistan'ın Oniki Adalar idari bölgesinin ve Rodos ilinin merkezidir.
Dünyanın 7 harikasından biri olan Rodos heykeli(Kolossos) MÖ 280 yılında Dorlar tarafından liman girişine inşa edilmiştir. Rodos heykeli, MÖ 226 tarihindeki büyük depremle yıkılmıştır. Rodos şehrinin Tapınak Şövalyeleri tarafından inşa edilmiş kalesi ve Ortaçağ'dan kalma mahallesi, 'UNESCO Dünya Mirası Listesi'ndedir. Ayrıca Ada'da bir Türk azınlık bulunmaktadır.
Bitki örtüsü de Türkiye'nin Ege kıyılarına daha çok benzerlik gösterir. Ada'nın Rodos dışındaki en önemli yerleşimi, güneydoğu sahilindeki Lindos Antik kentidir.
Rodos Adası'nın adı, eski Yunanca: Rhodon (gül)'den gelir ve bazen güller adası olarak anılır.
Rodos şehri, adanın kuzey ucundadır ve aynı zamanda antik ve modern ticari limanların bulunduğu yerdir.
Rodos Adası'nın şekli mızrak ucuna benzer. 79,7 km. uzunluk ve 38 km. genişlik ile toplam alanı yaklaşık 1.398 kilometrekaredir. Deniz sahili 220 km’dir.
Tarihçe
Rodos Kalesi, ilk olarak Miladi 7. Yüzyıda bir hisar olarak inşa edildi. 1309 yılında Hospitaller Şövalyeleri Rodos Adası'nı ve diğer birkaç Ada'yı istila ettikten sonra kaleyi bir karargâha ve Büyük Efendileri için bir saraya çevirdiler. 14. Yüzyılın ilk çeyreğinde ve daha sonra 1481 depreminden sonra yine tadilat gördü.
Ada, 1522'de Osmanlı İmparatorluğu tarafından 6 aylık ciddi bir kuşatma sonunda ele geçirilince, saray bir karargâh ve kale olarak kullanıldı. Rodos'un İtalyanlar tarafından istilası sırasında 1937-40 arasında İtalyan mimar Vittorio Mestrurino sarayın tasarlanan yerlerini restore etti. İtalyan Kralı 3. Viktor Emanuel'in tatil yeri oldu. Sonrasında da faşist lider Mussolini'nin tatil yeri oldu.
10 Şubat 1947 Paris Barış Antlaşması'na göre yeni kurulan İtalya Cumhuriyeti tarafından, 12 Ada’nın Yunanistan’a devri kararlaştırıldı. 1948'de Rodos ve diğer adalar, anlaşıldığı gibi devredildi. Saray bir müzeye dönüştürüldü ve bugün milyonlarca turist tarafından ziyaret edilmektedir.
Symi(Sömbeki)Adası.
Symi, Ege Denizi ile Akdeniz'in birleştiği yerde küçük ancak arkeolojik, mimari ve doğal güzelliklere sahip bir adadır. Oniki Ada'lar içinde yer alan Symi, Datça Limanı'na 8 kilometre, Bozburun Limanı'na ise 6,5 km. uzaklıkta bulunur. Rodos ile uzaklığı 41 km’dir. Yüzölçümü, 65.754 kilometre karedir.
Symi Ada'sının ana kasabası Symi'dir. Geçim kaynağı: balıkçılık, süngercilik, ticaret ve turizmdir.
Osmanlı idaresinde Ada'ya verilen 'Sömbeki' ismi, burada üretilen ve sünger avcılığında kullanılan, 'Sömbek' adı verilen gemilerden gelmektedir. Sağlamlığı ve hızlılığı ile ün yapmış olan 'Sömbekler' bir dönem Ege Denizi'nin en tercih edilen deniz taşıtları olmuştur.
-Symi Ada'sı yakınındaki bir körfezde bulunan, Başmelek Mikail adına yaptırılan Panarmitis Manastırı, bir Yunan Ortodoks Manastırı'dır. Her sene 8 Kasım günü, Baş melek Mikhail onuruna bir yortu(şölen) düzenlenir. Hem Symi halkı hem de çevredeki adalardan gelenler Aziz Mikhail adına ayinler yapar ve doyasıya eğlenirler.
-Symi Adası'nın ismi "Syme" adlı bir su perisinden gelir.
-Genellikle iki katlı ve gökkuşağının yedi rengiyle boyalı Symi evlerinin en önemli özellikleri mimarisidir. Çatı altında kullanılan daire biçimli "öküzgözü" denilen tepe pencereleridir. Bu pencereler, Symi evlerinin nazar boncuklarıdır.
2. Dünya Savaşı'nda zarar gören, göçlerle birlikte sahipsiz kalan bu evler 2000'li yılların başından itibaren aslına uygun olarak onarılmaya ve hayata döndürülmeye başlamıştır. Günümüzde evlerin rengi ve kullanılacak malzeme gibi her türlü uygulama, Koruma Kurulu’nun vereceği özel izinle gerçekleştiriliyor.
*
Dört günlük Rodos Gezisinin ilk gününde, Rodos- Eski Şehir'de (Old Town), Hipokrat meydanı ve çeşmesi, Yahudi Meydanı'ndaki tarihi eserleri, Süleymaniye Camii'ni, Osmanlı dönemi kütüphanesini ve tarihi hamamını, Büyük Üstad Sarayı'nı, Şövalyeler Caddesi'ni, Arkeoloji Müzesi'ni gördük. İlkçağ ve Ortaçağ'dan, Bizans ve Osmanlı döneminin eserleri bugüne kadar korunmuş. Sokakları, caddeleri ve çarşıdaki dükkânları doğal haliyle ve küçük doğal taşlarla bezenmiş ve turistlerin çok ilgisini çekiyor.
Symi liman şehri; ilginç mimarisi ve rengârenk evleriyle, heykelleri ve otantik çarşısı, lezzetli deniz ürünleri, Yahudi Anıtı ve renk renk çiçekleri, çok ilginç bir mimarisi olan Panarmitis Manastırı'ndaki, Başmelek Mikhail'in gümüş ikonu ve çok ilginç resimler, hepsi insanları büyülüyor.
Rodos'un Antik şehirlerinden Lindos'un daracık ve siyah- beyaz doğal taşlarla bezeli sokaklarındaki şirin dükkânları, 400 basamak merdivenle çıkılan Akropolis'deki tarihi eserler, tepeden deniz ve şehrin manzarası muhteşem. Ayrıca kedileri de çok mutlu ve turistlerin sevgisinden onlar da payını alıyor.
Küçük bir ada olmasına rağmen, yaz-kış demeden milyonlarca turist çektiği için döviz geliri de çok fazla olan Rodos ve Symi Adaları'nda yaşayan insanların refah düzeyi yüksek ve gelecek kaygısı yok.
Köylerinde ise mandalina ve portakal bahçeleri, zeytinlikleri, sebze bahçeleri korunmuş durumda.
Rodos gezisinin bana düşündürdükleri:
- “27 tane Antik kenti olan Milas, niye tur programlarına dahil edilmiyor?” diye soru işareti oluştu.
-“Tur arabaları için yeraltı ve yer üstü otopark alanları niye yapılmıyor?” diye düşündüm.
-“Mozole'nin küçük bir örneği olan Gümüşkesen Anıtı 10 yıldan beri niye ziyarete açılmıyor?” diye düşündüm.
-Yahudilerin yaşadığı evler 'Anı Evi' olarak niye düzenlenmiyor; Yahudi Mezarlığı düzenlenerek inanç turizmi niye canlandırılmıyor?
-“Milas'ın eski mahallelerindeki (Hacıilyas ve Hisarbaşı- Hocabedrettin) yüzlerce yıllık evler restore edilerek, butik otel haline niçin getirilmiyor? ; tarihi dar sokakları beton yerine niye doğal taşlarla bezenmiyor?” diye düşündüm.
- “Tarihi Balavca Deresi, üstündeki beton ve çirkin dükkânlar kaldırılarak doğal görünümüne niçin kavuşturulmuyor?” diye düşündüm.
-“Tarihi camiler, medreseler, köprüler, evler, niçin restore edilmiyor?” diye düşündüm.
-“Bu kadar zengin tarihi geçmişe sahip olan Milas'ta niye bir arkeoloji müzesi niye yok?” diye düşündüm.
- “Niye Tarihi Kentler Birliği Milas'ta yapılmıyor?” diye düşündüm.
- “Ege Bölgesi'nin en büyük pazarına sahip olan Milas'ta, 'Otantik Salı Pazarı' niye eski haline getirilmiyor?” diye düşündüm. Eskiden turistler gruplar halinde Salı Pazarı'nı ziyaret ederlerdi.
-“Milas Kent Konseyi aktif hale getirilerek Milas'ın sorunlarına çözüm getirmeli” diye düşündüm.
- “Milas'ın reklamı, tanıtımı ulusal ve uluslararası alanda niye yapılmıyor? Halk TV'nin 'Görkemli Hatıralar' programı Bodrum'da en az beş defa yapıldığı halde Milas'ta niye hiç yapılmadı?” diye düşündüm. 'Yerel yönetimler bu konuda çok hassas olmalı' diye düşünüyorum.
-Halkçı belediyecilik anlayışı gereği söz verildiği gibi Milas, halkla birlikte yönetilmelidir.
Milas'ın layık olduğu yere çıkması; tarih, doğa, kültür, inanç turizminin gelişmesi; tarım, ticaret, hayvancılık gelirlerinin artması dileklerimle.