Bugun...


YÜKSEL IŞIK

facebook-paylas
Yerel Seçim Yaklaşırken…
Tarih: 26-11-2023 01:06:00 Güncelleme: 26-11-2023 01:06:00


CHP Genel Başkanı Özgür Özel’i dinledim.

Dedi ki, "Karanlık bir güç 'Biz buradayız, icap ederse katilimize de sahip çıkarız' diyor. Bu kürsüden o derin güçlere diyoruz ki 'Biz buradayız. Biz iyi, cesur, temiz insanlar birbirimize sahip çıkacağız. Gözünüzün içine baka baka buradayız diyoruz."

Ne güzel bir ifade!

İnsanı umutlandırıyor.

İyi, cesur, temiz insanlar” olarak, umudu gerçeğe dönüştürecek bir iradenin oluşmasını istiyoruz.

Bu iradenin somutlaşacağı adımlardan biri de yerel seçimler olacaktır.

CHP seçim takvimini açıkladı.

Gerekçesi, “etkin ve verimli şekilde hazırlanmak” olarak belirlenmiş.

Elbette önemli bir gerekçe bununla birlikte bu gerekçenin realize olması bazı şartlara bağlı. Bunların başında belediyecilik manifestosu geliyor. Dolayısıyla nasıl bir belediyecilik istediğini ifade edecek bir manifestosunun varlığı, belirlenecek olası aday açısından doğru yöntem olabilir.

VAR MI BİR ÖYKÜNÜZ?

Soru şu; CHP’nin bir yerel yönetim öyküsü var mı?

Öyküsü varsa onu senaryolaştıracak yönetmenler ve o senaryoda rol alacak aktörler bulabilmek daha kolay olur.

Kabul ediyorum, her şey üst üste geldi, takvim sıkışık.

Bununla birlikte ölçüleri, kriterleri, ilkeleri belirlenmemiş bir sürece herkesin “seçilme hakkı” gerekçe gösterilerek, aynı torbaya konulması ne kadar hakkaniyetli, merak konusu.

Alanında uzmanlaşmış bir kamu çalışanıyla bir müteahhit, aynı sürece nasıl dahil edilecek? Mevcut olanaklar ve fiili ilişkiler, bu eşitliği bozacak nitelikte değil mi?

CHP, tertemiz bir sayfa açıp, bu sayfanın başına nasıl bir yerel yönetim öyküsü istediğini anlatmakla başlamalı ve o öyküyü birlikte yazabilecek aktörlere müracaat çağrısı yapması gerekmez mi?

Olmadı.

Gene de bazı başarılı sonuçlar ortaya çıkabileceği olasılığını yabana atmıyorum.

Geçen hafta Politik Yol’daki yazısında Mahmut Aslan, https://www.politikyol.com/chp-ve-parti-ici-demokrasi/ başlıklı yazısı, bana ilham verdi.

Şunları yazmış:

“Belediyecilik, yalnızca asfalt atmak, yol yapmak, çöp toplamak değildir; halkçı belediyecilik, kentlinin yönetme sürecine doğrudan katılmasına olanak veren ve kentlinin taleplerini daha şikayet haline dönüşmeden yerine getiren bir belediyeciliktir. Dolayısıyla adayların titizlikle belirleneceği bir çerçeve bugünden belirlenmeli ve her bir adayın, eğilim yoklamasına girmeden önce bir ön elemeden geçirilmesi sağlanmalıdır.”

KRİTER NEDİR, NE OLMALIDIR?

Muhtemelen bu cümleler, kentin çöpünü topladığı, yolunu asfaltladığı, yeşil alanını düzenlediği yahut imar planını yaptığı için övünen ve partisi tarafından başarılı bulunan belediye başkanlarını işaret etmek için yazılmış.

Bu bir başarı mı?

O halde neyi başarı kriteri olarak alacağız?

Kabaca şöyle özetlemek mümkün:

Kentin ve kentlinin bugünkü gündelik hayatını ucuz, rahat, güvenli ve çekilebilir hale getirmek ve geleceğini güvence altına almak.

Bir başka ifadeyle bugünkü görevini aksatmadan yarınki muhtemel risklerin önüne geçebilecek bir vizyona sahip olmak.

Bugünkü görevi rutin görevlerdir ve yasasında tanımlanan bu görevleri yerine getirmeyen AK Partili yahut MHP’li belediye başkanı dahil herkes bu görevini yerine getirmekle mükelleftir.

Övünülecek bir taraf yok yani…

Kent planlamaları yapılırken, gelecek öngörüsü dikkate alınır; muhtemel yoğunluğa göre altyapı-üstyapı hesaplanır.

Peki İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de, Kocaeli’nde yahut Bursa’da göğü kapatan binalar böyle mi planlanmış?

Göğe merdiven dayamış devasa binaların hemen hepsinde plan tadilatına gidilmiş olması bir rastlantı mıdır?

Ankara’dan örnekler verelim; AK Partili başkanın yönettiği Keçiören’de, MHP’li başkanın yönettiği Etimesgut’ta göğe doğru yükselen binalarla, CHP’li başkanların yönettiği Yenimahalle ve Keçiören’de yükselen binalardan elde edilen kent rantlarının nasıl kullanıldığına hiç kafa yordunuz mu?

Kent rantı, en genel anlamıyla kentin hakkıdır; kentin ulaşımının kolaylaştırılmasına, gündelik hayatın çekilir hale getirilmesine, çocuklarının güvenli geleceği için harcanması gereken bir birikimdir ve esas sahibi, o rantın sağlanması için imza atan yetkililerde ve belediye meclisi değil; halktır.

Plan değişikliği sonucu verilen imar yoğunluğu, bir ihtiyaçsa bu ihtiyacın gerekçesi kent sakinlerine anlatılabilmiş mi?

BEDBAHTIZ AMA UMUTSU DEĞİL

Örnekler çoğaltılabilir ama meramım, kentlerin kötü yapılaşması ve buradan elde edilen haksız kazançların nerelere gittiğini sorgulamaktan çok dünyaya soldan bakan bir partinin kente dair bakış açısını anlatan bir Yerel Yönetim Öyküsüne duyulan ihtiyacı hatırlatmaktır.

Bir öykünüz varsa o öykünün ana fikri doğrultusunda o öyküyü gerçekleştirecek aktörler bulabilirsiniz. Ankara ve İstanbul belediye başkanlarının halk nezdinde bir karşılıklarının olması, kendilerine ait bir öyküleri oluşudur.

Bir öykünüz yoksa hepsi bir tornadan çıkmış adaylar bulmakta zorlanmazsınız; o zaman da örneğin Antalya’nın CHP’de mi kalacağı, tekrar AK Partili bir başkana mı teslim edileceği tesadüflere bağlıdır.

Gene de “zararın neresinden dönülürse kardır

En iyisi gene Nazım’a sığınalım; onun dizeleriyle meramımızı anlatalım:

 

“… dağlar, taşlar ayıplamayın bizi,

kurtlar, kuşlar bizi ayıplamayın,

bizi ayıplamayın komşular;

öfkeden ağlanasıya sersem,

gaddarcasına bedbahtız

fakat asla umutsuz değil.”



Bu yazı 12715 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI