Tweet |
MEHMET ERDAL / DATÇA
İlk anma etkinliği, saat 12.00'de, İskele Mahallesi Mezarlığında gerçekleştirildi.
Can Yücel'in mezarı başında toplanan kalabalığa kısa bir konuşma yapması önerilen DKSD'nin kurucularından ressam İbrahim Çiftçioğlu, “Önceden hazırlansam iyi idi”, diyerek söze başladı; içinden geldiği gibi doğaçlama, çok güzel kısa bir konuşma yaptı.
Can Yücel'in evini ya da mezarını görmeye gelenlere dair gözlemlerini anlatmakla başladı konuşmasına: “ Bir tek kitabı var mı sende? Yok. Peki, niye geldin? Yani niye geldin? Türbe mi? Yahu, gerçekten, bu, bir yanımızın Batı'ya yönelirken bir yanımızın Doğulu toplum olması, işte böyle bir şeydir. Bir arkadaş anlatmıştı: Birisi de gelmiş Can Dündar'ın evi nerede, diye, sormuş. Böyle bir şey olabilir mi?
Ama şu bir gerçek; fiziki olarak yaşamıyor olsa da ürettikleriyle, nükteleriyle, popüler olarak çoğaltılmasıyla, insanımızın, özellikle daha duyarlı, güzel ve mutlu bir dünyadan yana olan, sanatla, edebiyatla dünyanın güzelleşeceğine inanan insanların kalbinde, yüreğinde her geçen gün biraz daha büyüyor, biraz daha, altı kalınca çizilecek kadar isim olarak kalıyor.”
Hâlihazırda, Karaköy'de, belediyeden kiraladığı ve atölyeye dönüştürdüğü eski bir yapı içerisinde üretmeye devam eden sanatçı, Can Yücel ile ilgili anımsadıklarından ve yurtdışında iken birlikte yaşadıklarına dair anılarından söz ederek konuşmasına devam etti.
“Can Yücel üzerine zaman zaman burada konuştum. Mezarının taşı kırıldığında, bütün mahkeme süresi boyunca izledim. Her çıktığımda, mahkemeden, konuşmalar yaptım; hatta adliyedeki polis memuru alışmıştı, hocam, bugün konuşma yapacak mısın, diyordu.
Örgütlülüğe kesin inanan birisiydi. Partiye kesin inanırdı. Ama parti fetişizmi yoktu. Kafasına yatmadığı zamanda, o partiye, elinin tersini göstermesini bilen birisiydi. Benim için en önemli yanlarından birisi, Can abinin politik reflekslerinin çok hızlı olmasaydı. Yani her şeye çok hızlı tepki, tavır gösteriyordu, ilginçtir.”
Sanatçı kişiliği ve Datça'ya kazandırdıklarıyla Datça'nın çok değerli kazanımlarından birisi olan İbrahim Çiftçioğlu, konuşmasını, Can Yücel ile Zürih'ten Paris'e yaptıkları bir tren yolculuğunda yaşadıklarını anlattıktan sonra şu sözleriyle bitirdi:
“ Sadece kendi ülkesinin değil, gerçekten, yeryüzünde insanlığın büyük evlatlarından birisidir. Eğer, insancıl yanımız, devrimci yanımız, dayanışma yanımız varsa, insanlık ailesinin bu büyük evlatları sayesindedir... Can baba ile en azından tanış olmak, tanış olmasak bile onunla bir zaman diliminde aynı coğrafyada yaşamış olmak, en azından kitaplarının şu anda ulaşılabilir olması ve bizim okuyabilir olmamız, büyük bir mutluluk, büyük bir övünçtür. Fili tarif eder gibi herkesin Can babası kendinedir. Siz fili nereden yakaladıysanız, onu oradan görürsünüz...”
İbrahim Çiftçioğlu'nun ardından Şair ve yazar Emin Şir ile Sezai Sarıoğlu, sırasıyla Can Yücel'in şiirlerinden bazılarını okudular.
Sezai Sarıoğlu, şiir okumanın yanı sıra, bir anısını anlattı: Can Yücel'in naaşının şu an anma etkinliğinin yapıldığı mezara konulması sırasında, Can Yücel'in bir torunu, Can Yücel'in eşi Güler Yücel'in eteklerine tutuna tutuna mezarın yanına kadar gelir ve Güler Yücel'e dönerek, “Dedemi nereye ektiniz?” der...
Bu sözleri duyduğum an gözlerim o an mezarı başında yapılan bu anma etkinliğine katılan Can Yücel'i sevenlere döndü...
Mezar başındaki anma etkinliği bittikten sonra, isteyenler Eski Datça'daki Orhan'ın Kahvehanesindeki etkinliğe katılmak üzere yola koyuldular...