|
Tweet |
Y. Mimar Meral OĞUZ BOL / Muğla Serbest Mimarlar Derneği Başkanı
OKTAY EKİNCİ: YÜCE GÖNÜLLÜLÜĞÜN MİMARI
Oktay Ekinci’yi anlatmak için kelimeleri ne kadar dikkatle seçersem seçeyim, tam anlamıyla içime sinen bir ifadeye ulaşmakta hep zorlandım. Belki de nedeni, O’nun yaşamımda yalnızca bir meslek büyüğü değil, aynı zamanda bir dönüm noktası, bir yol gösterici, bir okul oluşuydu. O, sadece Muğla’ya gelişime değil; köklerimden bağlı olduğum yerde yeniden kök salışıma, meslek anlayışımı, hayata bakışımı ve koruma bilincimi şekillendirmeme de vesile oldu.
Antik Yunan’da “erdemli insan”ın on iki özelliği olduğuna inanılırmış. Bunlar arasında doğruluk, adalet, saygı gibi değerler yer alırmış. Ama içlerinden biri, Aristoteles’e göre “kişiyi taçlandıran asıl erdem”miş: Yücegönüllülük. İşte Oktay Ekinci, bu erdemin yaşayan örneklerinden biriydi. Kendisini tanır, sınırlarını ve olanaklarını bilirdi. Tehlike ve baskı altında bile soğukkanlılığını kaybetmez, kişisel çıkarlarını göz ardı ederek toplum yararına çalışmaktan mutluluk duyardı. Biz onu bu yüzden çok sevdik, bu yüzden unutamadık.
Kullandığı bazı sözcükler bile onun karakterine dair ipuçları verirdi: En çok kulağımda kalanlardan “Ötürü” ve “özgün” kelimeleri mesela... Her şeyin bir dayanağı olmalıydı ona göre.
Yaşamında anlamsız hiçbir şeye yer yoktu. Söylemlerinde olduğu gibi eylemlerinde de özgünlük vardı. Kararları, bakış açıları, üslubu, hatta inatçılığı bile kendine özgüydü.
Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şube Başkanlığı döneminde, sevgili Yılmaz Kuyumcu Hocamızın da katkılarıyla hayat bulan ve “Uygarlıkların İzinde Ülkemiz Üniversitemiz” felsefesiyle Anadolu’nun çeşitli yerleşmelerinde yürütülen “Galata Gönüllü Çalışma Grubu” ile başlattığı kültürel yürüyüş, yalnızca bir koruma programı değil, aynı zamanda bir meslek ahlakı öğretisiydi. Bu gönüllü oluşumun ilk çalışmalarından biri Muğla Saburhane Mahallesi üzerineydi. Henüz ikinci sınıf öğrencisiyken, Kayaköy’de bir toplantıda ya da Atatürk Kültür Merkezi’nde — önceden haberimiz bile olmadan — ansızın görevlendirilerek sunum yapmaya onun teşvikiyle çıkmış biri olarak, bugün dahi o ‘gaza getirme’ ustalığını gülümseyerek anarım. O, biz “çırak”larına yalnızca bilgiyi değil, cesareti ve sorumluluğu da öğretirdi.
Yıldız Teknik Üniversitesi’nden sonra ve eş zamanlı olarak ikinci okulum dediğim Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi; Büyükparmakkapı Sokak’taki lokal, eski Sular İdaresi binası arkasındaki atölyemiz, Yıldız sarayı dış karakol binası çatıları altında Galata Gönüllüleri ile başlayan kültürel yolculuğumuzda, yalnızca kentlerimizi değil, kendimizi de yeniden tanıdık. Bu çalışmalar sayesinde, bir yapının duvarları arasına sığmayan hikâyeleri, sokakların belleğini, mahallelerin kimliğini okumayı öğrendik. Oktay Abi’nin bize kattığı en kıymetli şeylerden biri de bu duyarlılık oldu.
Muğla’ya geldiği dönemlerde ofisime eli kolu dolu gelirdi: Oda yayınları, bildiriler, slaytlar, kişisel notlar… Hatta bir keresinde kütüphanesinden ayırdığı bazı kitapları “Sen bunların kıymetini bilirsin” diyerek vermişti. O, biriktirmenin ve aktarmanın değerini bilen bir arşivciydi. Bugün 20 yıl önceki bir toplantının tutanaklarını arşivimde hiç zorlanmadan bulabiliyorsam, bu sistematik onun mirasıdır.
Etkin yazışma yapmayı da ondan öğrendim. En sıradan dilekçeyi bile adeta bir makale gibi ele alır, konuyu çok yönlü işler, metnin kilit yerlerini ‘bold’ yazarak konunun özetini bir bakışta verir. Bu yöntem, benim meslek pratiğime de işlemiş bir Oktay Ekinci mirasıdır.
Mesleğimize olan bakışını “Gelecek kuşakların geçmişten referans alma haklarını korumak” cümlesiyle özetlerdi. O yüzden yaptığı her işi yalnızca bugünün değil, yarının da sorumluluğu olarak görürdü. “Yaşayan Muğla” anlayışıyla, içinden yaşanarak korunan bir kent hayali kurdu. Bu hayalini bir Muğla evini sahiplenerek somutlaştırdı. Sevgili eşi, Muğlalı Zehra Hanım’la birlikte kurdukları bu yaşam, Muğla’nın koruma sürecine bir model, bir umut oldu.
“Yaşayan Muğla”yı sadece bir kavram değil, bir yaşam biçimi olarak benimsedi. Bu doğrultuda, Muğla Belediyesi tarafından kamulaştırılan Şerefliler Evi, Özbekler Evi gibi yapıların kamusal işlevlerle yeniden hayata kazandırılması yönündeki çabaları destekledi. Çünkü onun için koruma, yalnızca geçmişi saklamak değil, geleceğe nefes alacak alanlar bırakmaktı.
Kimi zaman, korumacılıktan ve kültürden nasibini almamış kimi çevreler tarafından kinayeyle anılsa da, Muğla’ya gelişimle birlikte “Oktay Ekinci’nin çırağı” olarak anılmak benim için her zaman büyük bir onur oldu. Çünkü bu çıraklık yalnızca bilgi aktarımı değil; adanmışlık, kararlılık, sorumluluk, meslek etiği ve nezaketi içeren çok daha derin bir bağın ifadesiydi.
Oktay Ekinci bir konuşmacı olarak da büyüleyiciydi. Müthiş bir pratik zekâ, etkileyici bir hitabet ve hazırcevaplılık… Yeri geldiğinde piyano, saz çalan, şarkı söyleyen bir tek kişilik orkestra, ama aynı zamanda ciddi bir mücadele adamıydı. “İlahi adalet”, “ilahi tesadüf” gibi kendine özgü ifadelerini hicivle kullanır; doğaya ve kültüre ihanetin mutlaka bedelinin olacağını söylerdi. Ve ne tesadüftür ki, yıllar önce Sarıgerme’de mücadele ettiği alanda, vefat ettiği günlerde yaşanan büyük bir hortum felaketi, bu sözlerin bir yankısı gibiydi. Cenaze törenindeki seçkin kalabalığın içinden bir ses, onun için şöyle demişti: “Sol önemli bir hatibini yitirdi. Soldan artık böyle hatipler çıkmıyor.”
Aramızdan ayrılmadan kısa bir süre önce, Muğla’daki evinde gerçekleştirdiğimiz ziyaret, birlikte geçirdiğimiz son saatler oldu. Ressam Ayten Taşpınar’ın “İlk Otuz Yıl: Muğla’da Cumhuriyet Gelinleri” kitabı üzerine yaptığımız o derinlikli ve titiz sohbet, onun yaşam boyu süren disiplinli üretkenliğinin en sade yansımasıydı.
Bugün hâlâ onun bıraktığı yoldayız. Her projede, her mücadelede, her yeni nesle aktarılacak kültürel mirasta onun sesini, onun izini duyuyoruz. Onun projesi, “aydınlık ve uygar bir ülkede yaşamak ve yaşatmak”tı. Yetiştirdikleri olarak bizler, o projeyi tamamlamaya çalışan yürütücüler olmaya çalışıyoruz.
Sevgili Oktay Abi, ışığın hep bizimle. Ruhun şad olsun…
***
EDİTÖRÜN NOTLARI:
OKTAY EKİNCİ KİMDİR(1952-15 Ekim 2013)?
Mimarlar Odası’na uzun yıllar mesleğin farklı alanlarında önemli katkılarda bulunan, özellikle tarihi yapı ve çevrelerin korunması konusundaki kapsamlı çalışmaların öncüsü olan, yaşamını ülkemizin doğa ve kültür değerlerinin korunmasına adamış Oktay Ekinci, Mimarlar Odası’nda 31. Dönem (1988-1990) MYK’nda II. Başkan, 32. Dönem(1990-1992) MYK Üyesi, Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi 32. ve 33. Dönem (1992-1994/1994-1996) YK Başkanı, Mimarlar Odası 36.-37 Dönem(1998-2000/2000-2002) ve 39. Dönemde (2004-2006) ise Genel Başkan olarak görev yapmış, 1980’lerden başlayıp vefat ettiği 15 Ekim 2013’e kadar Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarı olarak sürekli yazılar yazmış, 2007’den beri “İmar Dosyası” programını hazırlamış; 1993’de İstanbul, Erzurum, Antalya ve Muğla Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulları’nda görev yapmıştır. 1995 yılı Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başarı Ödülü, Mimarlar Odası’nın “Kayaköyü Barış ve Dostluk Köyü” kampanyasındaki etkin çalışmaları nedeniyle 1996 yılı Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü ve 2001 yılı Uluslararası Kültürel Varlıkların Restorasyonu ve Korunması Çalışmaları Merkezi (ICCROM) Onur Ödülü sahibidir. Mimarlar Odası Genel Merkezi 2012’den beri verdiği Basın Ödülleri’ni 2018 ve 2020’ yıllarında Mimarlar Odası Oktay Ekinci Basın Ödülü adıyla vermektedir.
Nevzat Çağlar Tüfekçi’nin notu:
OKTAY EKİNCİ ayrıca 1997 yılında kurulan MİLAS ÇEVRE VE KÜLTÜR DEĞERLERİNİ KORUMA-TANITMA VAKFI’nın 57 kişilik kurucuları arasında yer almış, Milas’ın kültürel mirasının korunması için epeyce fikir öne sürmüş, düşünce ortaya koymuş, yazılar yazmıştır. ÇEKÜL Vakfı Başkanı Metin Sözen’le birlikte Milas’ta inceleme gezileri düzenlemişlerdir. Milas evleri ve konaklarını koruma ve yaşatma çalışmalarına o zamanlar başlanılmış olsaydı, geçen 28-30 yılda bugün için bu konuda çok yol alınmış olurdu… Milas bir Safranbolu, bir Beypazarı konumunda olabilirdi… Geçen zaman hep Milas’ın kültürel mirasını oluşturan eski evler ve konakların aleyhine işledi; çoğu yıkıldı, yandı veya yakıldı! Daha niye bekleniyor?