Bugun...



Bir Soğuk Demirci Ustasının Gözünden Datça'da İnşaat İşleri (3): İstenirse, Deprem Bölgesinde Sapasağlam Bina Yapmak Mümkündür!

Bir Soğuk Demirci Ustasının Gözünden Datça'da İnşaat İşleri (3): İstenirse, Deprem Bölgesinde Sapasağlam Bina Yapmak Mümkündür! İşlerinin yoğunluğu nedeniyle, söyleşiye bir süre ara vermek zorunda kalmıştık. 22 Nisan Salı günü Kentpark'ta kafede otururken çıka geldi; işleri erken bitmiş. Kaldığımız yerden devam ettik.

facebook-paylas
Tarih: 24-04-2025 00:06

Bir Soğuk Demirci Ustasının Gözünden Datça'da İnşaat İşleri (3): İstenirse, Deprem Bölgesinde Sapasağlam Bina Yapmak Mümkündür!

MEHMET ERDAL

YAPISAL SORUNLAR, YAPIYI YAPANLARIN SUÇUDUR

Diyelim ki bir vatandaş bir yapı firmasından bir ev ya da bir iş yeri satın aldı. Sonrasında, kullanım sürecinde, diyelim ki binanın depreme dayanıklılığı, elektrik, su tesisatı, çatı izolasyonu, sesin geçirgenliği gibi, yani binanın yapımından kaynaklanan bazı şikayetler söz konusu oldu. Bu tür sorunlardan sorumlu olan kim ya da kimlerdir? Bu konuda nelere dikkat edilmiyor da bu sorunlar yaşanıyor?

“Bu konuda zemin etüdü çok önemli; yani, jeolojik durum. Ona göre temel kurulacaksa, projenin güçlü olması lazım. Yalıtımın çok iyi olması lazım. Mesela, şimdi yapılan yeni binalarda, yalıtımda sıkıntı olmuyor. Bu akan, kokan... sorunlardan çıkan ekstra masraflar, yapıyı yapan insanların suçudur. Mesela, tesisatçı, iyi yapmıyor, 'Bir daha para kazanırım' diyor. Tadilatta, daha çok para kazanılıyor...”

Binanın sahibi ya da yapan firma göz mü yumuyor bu duruma? Diyelim ki sen bir su tesisatçısı ya da elektrikçisin, duvar ustasısın, her neyse... yapının sahibi, firma ya da o binanın yapımını denetleyenler sana “Malzeme bu. Bunları kullanacaksın.” demiyorlar mı?

“Öncelikle, malzemenin kaliteli olması gerekiyor. Eğer malzemede bir sorun varsa, bunda yapımcı firmanın da suçu vardır; kaliteli malzeme alması lazım. Ondan sonra, yapan insanların iyi denetlenmesi lazım. Mesela, kaba inşaatta tek sorumlu, yapı denetimdir. Proje uygulanırsa, yapı daha güzel oluyor. Mesela, şimdi kolonlarda patlamalar oluyor. Çok büyük emek sarf ediyoruz. Mesela, çirozlar (kolonun etrafını saran kancalı demirler) atılıyor. Kolonlar, hep ortadan patlıyor. Eskiden, filizlerin tabanına konuyordu. Şimdi, ortada birleşim oluyor. Bunları aslında resimle göstermek lazım, fotoğrafını çekip. Öyle konuşmak lazım. Bunlar çok önemli. Çatı aktarması, çatıda olan şeyler veya bir kat aşağıya iniyorsun, izolasyon iyi yapılmıyor..”

Binaların zemin katları nem alıyor, çokça tanık olduğum bir sorun bu.

“Nem alıyor tabii. Yalıtımı güzel olursa, orada sıkıntı olmaz. Biz mesela, Datça merkezde bir bina yaptık, orada hep sıkıntı oldu. Demek ki yalıtımı iyi yapılmadı. Tekrar kazıldı, tekrar yapıldı, bir sürü emek harcandı. Bu, aynı zamanda milli servet kaybıdır. Anlıyor musun abi? Bunlara dikkat etmek gerekiyor. İyi denetim olmadığında sorunlar yaşanır.”

Yapı denetim firmaları görevlerini iyi yapmıyorlar mı?

“Onlar, kaba inşaat aşamasında yapıyorlar. Kaba inşaat aşamasında mesela, geliyor adam, temeli yapmışız. Demir, 20 cm. Atıyorum, 20 cm atmışsındır, buna dikkat edilmesi gerekiyor. Anlıyor musun? Her şey yerli yerinde yapılırsa, projeyi tam okursan, zaten sıkıntı yok.”

Proje çiziminden kaynaklanan bir sorun yok değil mi?

“Proje çizimlerinde de şu var: Bu çizimler, bilgisayara yükleniyor. Bilgisayarda 2-3 tane program var; hafif, orta, en yüksek var. Burası Datça, burası 1. derecede deprem bölgesi olan bir yer. Datça'da, bu nedenle en yüksek programdan projelerin çizilmesi gerekiyor.”

Öyle olmuyor mu?

“Öyle oluyor ama değişik değişik firmalar çizdiği için, bir bakıyorsun bir yerde yaptığın iş, öbür tarafta daha hafif programla çizilmiş. Proje o.”

 

PROJELER, ZEMİNE BAĞLI OLARAK ÇİZİLİYOR

Datça bir deprem bölgesi olduğundan, aslında projenin de bu gerçeğe uygun olarak yapılması lazım.

“Tabii, bir de şimdi, mesela, adam diyor ki, 'zemin etüdü bunu gösteriyor' diyor. Adama da bir şey diyemiyoruz. Bir yerde mesela taş zemin üzerine oturuyor, orasının zemin etüdü ona göre yapılıyor. Öbür taraf dolgu toprak ya da bataklıktır diyelim, en sıkıntılı olan yerler oralarıdır, çok güçlü olması gerekiyor, şimdi yapımına başlanan Kazım Yılmaz İlkokulunda olduğu gibi. Orada, çok güzel işlemler yapılıyor. Düşün yani, bir aya yakın sadece yalıtım yapılacak. Beton sıkılacak, sıkıntı olmasın diye.”

Sen bir demir ustasısın. Diyelim ki demir aralığı 20 cm olması gerekirken 22 cm oldu. Bu senden mi kaynaklanıyor, işte işin kolayına kaçtığın için yoksa yapım firması sana “Bunu 20 cm yerine 22 cm yapsan da olur” mu diyor? Bu, nasıl oluyor?

“Olur mu? Böyle bir durum olursa, bu projeden kaynaklanır. Mesela, bir tarafta yaptığın iş 20 cm arayla radyan döşeme, öbür tarafta bakıyorsun 25 cm.”

Bunu kim belirliyor?

“Program. Projeyi diyor ki 'Burasının zemini sağlam. 25 cm kurtarır.' Bu aralık bizim içimize sinmiyorsa, biz onu güçlendiriyoruz, inşaatı denetlemeye gelen yapı denetim de bu durumdan çok memnun kalıyor. 'Biz Fethiye'de de iş yapıyoruz. Böyle güzel iş yapan yok' diyor.”

Senin yüzüne karşı böyle diyen oldu mu?

“Tabii.”

Yani, sen bu konuda iyisin?

“Mesela, Datça merkezde bir arkadaşın binasını yapıyorduk. Balkonun genişliği çok uzundu. Balkona, 8'lik demir verilmiş, en ince demir. Bina sahibi gelince, ona 'Senin bu iş, benim içime sinmiyor. Bu demiri kullanırsak balkon ileride sallanabilir. Ben burada 12'lik demir kullanacağım' dedim. 'Ben ne isterim daha, sen bunu söylüyorsan?' dedi. Biz projeyi tam olarak uygulasak, belki ileride o balkon sallanacak, sarkacaktı. Böylesi inisiyatifimizi kullandığımız olaylar oldu, yapımcının güven duygusuna dayanarak.”

 

ÇALIŞAN, PROJEDE BİR EKSİKLİK GÖRDÜĞÜNDE BUNU SÖYLEMELİ

Anladım. “Çalışan bir eleman bir eksik gördüğünde bunu dillendirebilmeli” diyorsun?

“Tabii ama bazıları da diyor ki 'Sen projeden daha mı iyi biliyorsun? Projede ne yazıyorsa onu uygula.'”

O durumda sizin yapacağınız bir şey yok herhalde?

“Yapacak bir şey yok da içimize sinmiyor.”

İçinize sinmiyor ama nihayetinde siz orada çalışan bir elemansınız.

“Evet.”

Sahibi ya da yapımcı “Bunu yapacaksınız.” dediğinde onu yapmak zorundasınız. Yani, sen uyarını yapıyorsun. Bu bir demirci olarak sadece senin için mi yoksa diğer branşlar için de geçerli mi?

“Mesela, tesisat döşenirken, su tesisatlarını kastediyorum, ana kirişlerin içerisinden boru geçiyor. Bunların yapılmaması lazım. Bu, kirişin gücünü kırıyor. Kenardan geçirmeleri lazım. Elektrik kabloları geçirilirken çok fazla bir sorun yok. Su tesisatçısı mesela banyoya boru koyacak, bunu kenardan koyması lazım. Kirişin içerisinden de geçiriyor. Onu gördükleri zaman denetim mühendisleri diyorlar ki 'Kardeşim, bu böyle olmaz.” Yine de yapıyorlar mı? Yapıyorlar. Bunun da söyleyeyim, bu söyleşi vesilesiyle. Kirişin gücünü kırıyorlar.”

Böylece, o binanın depreme dayanıklılığı zayıflıyor.

“Bir de gürültüden bahsettin. Üst kattaki karyola gıcırtısından alt katta rahatsız olanlar var.”

Bu durum neden kaynaklanıyor?

“Şundan: Biz inşaatçıların tabiriyle 'kara döşemede' kesinlikle ses geçiyor. Benim kendime yaptığım ev çok eski bir proje olduğundan, öyle yaptık ve ses geçiyor. Şimdilerde tavanlarda asmolene dönüldü. Asmolende ses yok. Asmolen yalıtımlı. Ses geçmiyor.”

Şimdilerde köpük görünümlü malzeme de kullanılıyor.

“Daha önceleri köpük de yoktu. Asmolen vardı, böyle briketten yapılan. Onları hatırlarsın. Sonra buna dönüldü. Bunlar ses geçirmiyor.”

 

MALZEMEDEN ÇALMAK İSTESEN DE ÇALAMAZSIN

Malzemeden çalma” olayından söz ediliyor. Bu nedir? İnşaatlarda malzemeden çalma olayı var mı hakikaten?

“Şu anda, kesinlikle böyle bir şey yoktur. Çalamazsın, çünkü, taa Fethiye'den yapı denetim geliyor, anlıyor musun abi, bakıyor, kontrol ediyor. Böyle bir şansın yok; çalmak istesen bile çalamazsın. Malzemeden çalma olmaz da yap-sat'larda genellikle ucuz malzeme kullanılıyor. Aslında bunların kullanılmaması gerekiyor.”

Bu ucuz malzemenin kullanımı bir elektrik ya da su tesisatçısının işi alabilmek için daha ucuz fiyat vermesinden, yani fiyatı kırmasından mı kaynaklanıyor?

“Olabilir. Aynı işi yapan 3-5 kişi fiyat veriyor, inşaatın sahibi ya da yapımcısı 'En ucuza yaptırayım' diyerek en ucuz fiyatı verene işi veriyor.”

Bu durumun nedeni, işi alabilmek için verilen ucuz fiyat”, diyorsun?

“Tabii. Yapımcı firma aslında diğer teklif vereni de seviyor ama 'Bu, ucuz veriyor. Sen de o fiyata yap, iş senin' diyor. Diğeri 'Tamam' derse işi alıyor, 'Beni kurtarmaz. Yapamam' deyince de işi alamıyor.”

Ben iyi malzeme kullanıyorum, o fiyat beni kurtarmaz” diyor. O daha dürüst.

“Tabii.”

Yapımcı firma ise işin karını düşünüyor... “Ben inşaatı ucuza mal etmeliyim” diyor. Ona vermiyor. Bir de diğer yapımcı firmalarla rekabet ediyor.

“Mesela C-25, C-30, C-35 betonlar var. Eğer sen C-35 yerine C-30 dökersen biraz ucuz diye, orada da sorun olur.”

 

PROJEYE RAĞMEN SIKINTILI DURUMLAR OLMAZ” DİYEMEM

Hangi betonun hangi durumda kullanılacağı inşaata göre mi yoksa yapımcı firmanın cebindeki paraya göre mi değişiyor? Mesela, 3 katlı bir binaya ya da tek katlı bir binaya, yine diyelim ki sert zemine yapılan ya da dolgu toprak üstüne yapılan bir binaya ayrı ayrı kalitede beton mu dökülüyor, yoksa bunu belirleyen yapımcı firmanın cebindeki paranın miktarı mı?

“Aslında, nerede hangi kalitede betonun kullanılacağı projede yazıyor. 'Burada C-35, şurada C-30 kullanacaksın' diyor.”

Yapımcı firmanın buna uymadığı oluyor mu?

“Firma uyuyor. Dedim ya 3 tane program oluyor. Proje aşamasında projeyi neye göre yaptırdınsa her şey ona göre otomatik olarak yazılıyor.”

Anlattıkların çerçevesinde, 1. derecede deprem bölgesi olan Datça'da en iyi malzemeden inşaatların yapılması lazım, bütün kurallara uygun yapılması lazım, dolayısıyla bu durum inşaatların maliyetlerini artırır.

“Doğru.”

Peki, projeye rağmen sıkıntılı durumlar oluyor mudur?

“Oluyordur. Bize denk gelmiyor ama oluyordur.”

Olmaz” diyemiyorsun?

“'Bize denk gelmiyor.' diyeyim.” Gülüyor.

Anladım. Yapı denetim firmaları böyle bir şey olduğunda bunları yakalayabilir mi?

“Numune alınıyor, abi. Beton dökülürken numune alınıyor. Alınan numune laboratuvara gidiyor.”

Siz demir aksamını yaparken de kontrol ediyor değil mi?

“Tabii. Mesela, bazı demir fabrikaları haddehane malı demir üretiyorlar.”

Haddehane malı” ne demek?

“”Haddehane malı, parça ya da hurda demirleri eritiyorlar, tekrar üretiyorlar. O üretilen demirler çelik gibi oluyor. Kırılıyor. Üretilen ve inşaatta kullanılan demirin bir esneme payı olması lazım. Bak, çok güzel bir konuya değiniyoruz.”

Demirin “haddehane malı” olup olmadığını yapı denetim firması bilebilir mi?

“Tabii, Çünkü senden numune alıyor. Yani, inşaat başlamadan, 'Bana' diyor '1 metrelik 2 tane 10'luk, 2 tane 12'lik, 2 tane 8'lik, 2 Tane 14'lük demir kes.' Bu alınan numunelere göre onay veriyor ya da vermiyor. Biz, mesela, burada bir devlet kurumuna ait binaları yaparken bize çok sert bir demir geldi, biz çalışırken kırılıyordu. Kabul etmedik. Hemen değiştirildi.”

Şimdi sözünü ettiğin o binalarda kullanılan demirler iyi.

“Tabii canım. Sonradan iyi demir geldi. Öncesinde geleneler gitti.”

Bu demiri, geldiği anda inşaatı yapan firma bilemiyor mu?

“Bilemez abi.”

Demiri gönderenler “yerse” diyerek mi gönderiyorlar?

“Tabii. Yani, mesela Türkiye'de en iyi demiri Aliağa ile İskenderun Demir Çelik Fabrikaları üretir ama bir de korsanlar var. Yani, korsan firmalar var.”

Haddehane malı” demirler, o korsanlarda mı üretiliyor?

“Tabii. Aliağa ve İskenderun'da sorun yok. Onlarda olmaz, çünkü onlar yurt dışına da ihracat yapıyorlar.”

YAPI DENETİM FİRMASININ DATÇA'DA OLMAMASINDAN MUZDARİPİZ

Datça'da yapı denetim firması var mı?

“Yok, maalesef. Fethiye'de, Bodrum'da, Muğla Menteşe'de var. Datça'ya oralardan geliyorlar. Sadece bir tane değil, değişik değişik firmalar var.”

Bu durumda her gün gelemiyorlar?

“Gelemiyorlar. Bu da bizim muzdarip olduğumuz bir durumdur. Mesela, biz işi bitiriyoruz, işi teslim ediyoruz, diyelim ki pazartesi günü, yapı denetim o gün gelmesi gerekir ki beton dökülebilsin. Gelmiyor. Perşembe günü geliyor. Bu durumda her şey duruyor. Biz haliyle mağduriyet yaşıyoruz. Çalışamıyoruz. İşi teslim ediyoruz, yapı denetim gelip kontrolünü yapacak ki beton dökülecek, inşaat devam edecek.”

Yapı denetim firmasının Datça'da olmamasının faturası çalışanlara da çıkıyor?

“Çok büyük handikap. Datça'da güçlü insanlar var, iyi mühendisler var, keşke hep bir araya gelseler, yapı denetimi de sağlasalar.”

Neden yapmıyorlar?

“Bilmiyorum. Maliyet mi fazla oluyor, başka bir şey mi lazım...”

Diyelim ki beton örneği alındı...

“Alınan örnekler, nerede incelenecek ise oraya gidiyor. Fethiye ise Fethiye'ye, Ankara ise Ankara'ya gidiyor.”

Alınan örnekler dayanıklılık testini geçince mi beton dökülüyor? Yoksa dökülüyor, testi geçemeyince yapı denetim gelip “Yıkın” mı diyor? O süreç nasıl işliyor?

“Numune gidiyor. İnşaat devam ediyor. Bir sıkıntı olursa gereken yapılıyor.”

Hiç öyle bir olay oldu mu?

“Oldu da söyleyemem.”

Neresi olduğu yazılmamak kaydıyla anlatıyor: Her Datçalının ve Datça'ya gelen tatilcilerin bir gün mutlaka önünden geçtiği büyükçe bir bina yapılırken böyle bir olay olmuş, beton testi geçememiş ve o inşaatın birinci katı yıkılıp yeniden yapılmış. Böyle bir durum olduğunda yapımcı firmanın adı zedeleniyormuş.

O nedenle de firmalar o konuda hile hurda yapamıyorlar.

“Yapamıyorlar.”

Bu konuda belediyenin bir rolü var mı?

“Bazı yerlerde belediye fen işleri kontrol ediyor.”

Belediyelerin böyle bir denetleme görevleri var mı?

“Tabi. Mesela, Betçe bölgesi tarafındakileri belediye denetliyor.”

Neden öyle?

“Onu ben de bilmiyorum. Projeye bakıyorum, 'sorumlu, belediye' diyor.”

Bunun neden böyle olduğu üzerine konuşuyoruz. Bir sonuca varamıyoruz.

(Bu konuda bilgi almak için İnşaat Mühendisleri Odası Datça Temsilcisi Ege Curacı'yı aradım. Ege Curacı, inşaat alanı 200 m2'den az ise oranın denetlemesini belediyenin yaptığını söyledi.)

BEN HİÇ “KİRACI” OLMADIM

Bu bölümü bitirirken bir olay anlattı ve mutlaka yazmamı istedi.

“Ben Datça'da hiç kiracı olmadım. Mehmet Taşkıran adında, bir abimiz vardı; balıkçılık yapıyordu. (Şimdilerde Yat Limanı yapılmaya çalışan yerde bir zamanlar var olan Azganlı Koyu'nda balığa çıkmış, denize düşmüş ve rahmetli olmuş. Çok neşeli birisiymiş.) Onun, şu an oturduğum evimin olduğu yerde bir arsası vardı. Bir gün bana dedi ki, yıl 2018 gibiydi, '3-4 arkadaş birleşin, o arsamın üzerine bana bir daire yapın, kendinize de birer daire yapın.' Birkaç arkadaş birleştik. Mehmet abinin arsasının üzerine bir bina yaptık. Bir daireyi anahtar teslim Mehmet abiye verdik. Diğer arkadaşlarımın da durumları iyi idi. Onlar da hemen içerisine girdiler. Benim durumum iyi değildi. Bir yıl sonra içerisine girip oturabildim. Datça'da iyi bir deprem olmuştu, o depremde komşular bağıra çağıra sokağa çıkıyorlar, ben şöyle pencereden dışarıya baktım, 'Abi, sen ne yapıyorsun orada?' dediler. 'Ne oldu?' dedim. 'Deprem oluyor' dediler. Ben depremi fark etmemişim. Biz yaptığımız için çok sağlam bir binaydı.”

Demek ki istenirse bir deprem bölgesinde sapasağlam bir bina yapmak mümkün?

“Tabii. Üstelik bizim evin olduğu yer bataklıktı.”

(Devam edecek)

 




Bu haber 1837 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER TOPLUM Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI