Bugun...



Deprem Hepimizin Duygularını ve Hayata Bakışını Değiştirdi

dı, Yusuf Unay. 1949 doğumlu. Emekli beden eğitimi öğretmeni. Merkez üssü Kahramanmaraş olan deprem sırasında eşi Neval ile birlikte Antakya'da, kendi evlerindeymişler. Depremin 3. günü (8 Şubat) Datça'dan yola çıkan ve 4. günü sabaha karşı Antakya'ya varan kızları Derya Duran tarafından önce Mersin'e ve bilahare Datça'ya getirilmişler. Biz sorduk, onlar, depremde yaşadıklarını anlattılar.

facebook-paylas
Tarih: 21-02-2023 04:36

Deprem Hepimizin Duygularını ve Hayata Bakışını Değiştirdi

MEHMET ERDAL / DATÇA

Adı, Yusuf Unay. 1949 doğumlu. Emekli beden eğitimi öğretmeni. Merkez üssü Kahramanmaraş olan deprem sırasında eşi Neval ile birlikte Antakya'da, kendi evlerindeymişler. Depremin 3. günü (8 Şubat) Datça'dan yola çıkan ve 4. günü sabaha karşı Antakya'ya varan kızları Derya Duran tarafından önce Mersin'e ve bilahare Datça'ya getirilmişler.

Kendi olanakları ile Datça'ya gelen depremzede bir ailenin ağzından depremi, deprem anında ve sonrası günlerde yaşadıklarını, tanıklıklarını, Datça'ya yolculuklarını, bugünlere ve geleceğe dair beklentilerini... öğrenmek için kızlarının ve damatlarının evlerinde Yusuf ve Neval Unay çiftine sormaya başladım.

Aslen Antakya'nın Altınözü ilçesinin bir köyündenmişler. 1958-60'lı yıllarda Antakya'ya göçmüşler. Samandağ yolu üzerindeki Elektrik Mahallesine yerleşmişler. Geldiklerinde, o mahallede köylerden gelmiş birkaç aile varmış. Samandağ yolunun karşı tarafı Armutlu Mahallesi imiş. Yerleştikleri mahallenin adının “Elektrik Mahallesi” olmasının nedeni, o mahallede elektrik santrali olmasındanmış.

1974-1998 yılları arasında Fevzi Çakmak Ortaokulu ve Lisesinde öğretmenlik yapmış. Emekli olduktan sonra çok amaçlı bir spor salonu açmış. Deprem anına kadar bu işi yapıyormuş.

 DUR, ARTIK DUR!

Depremin olduğu akşamı anlatabilir misiniz?

“Dairemizin bulunduğu bina 7 katlı ve 14 daireliydi. Biz 5. katta idik. Deprem olmadan önce saat 03.30 civarında uyandım. Kalktım. Gidip bir bardak su içtim. Geldim. Uzandım. Saat 04.17 gibi birden gürültü oldu. Kalktım. Oturdum. Her taraf sallanmaya başladı. Yatak odasında baştan sona L harfi gibi yerden tavana kadar dolap vardı. Acayip sesler çıkartarak sallanıyordu. Ben hala oturuyordum. Hanım arka tarafımdaydı. 'Tamam. Dur artık, dur!' diye bağırmaya başladı. Durmuyor...”

Kime bağırıyor?

“Depreme. (Eşi Neval söze giriyor; 'Can havliyle' diyor.) Sonra, durulur gibi oldu. Kalktık. Yürümeye başladık. Bir baktık duvardan kum, oda dışındaki dolap üstündeki salça kavanozları yerlere düşüyor. Elektrik kesildiği için hiç bir şeyi göremiyoruz. (Eşi, 'İyi ki o karanlıkta, yere düşen o kavanozların üstüne basmadık' diyor.) Eğer o kavanozların üstüne bassaydık ayaklarımız filan giderdi. Dairenin kapısından çıktık. Yan dairedeki komşu bizim dairenin kapısına vuruyormuş. Biz o gürültüde elbette bunu duymadık. Komşu, yalnız yaşayan bir kadındı. İki çocuğunu kucaklamış. Üzerinde sadece atleti vardı. Biz yavaş yavaş aşağıya indik.”

Yanınıza bir şeyler almadınız mı?

(Eşi, 'Aklımıza bir şey gelmiyor ki o telaş içerisinde' diyor.) “Rastgele el attım ve bu üzerimde gördüğün şeyi aldım. Evdeki eşyalardan bir tek bu gördüğün kaldı bana.”

Merdivenden? Asansörden?

“Merdivenden. Merdivenin her tarafında dökülen tuğlalar vardı. Elektrik kesik olduğu için çalışamazdı zaten, ondan öteye asansör deprem nedeniyle aşağıya düşmüş. Elimde, şu gördüğün fener var, onun ışığında yavaş yavaş aşağıya indik. Aşağıda insanlar feryat figan bağırıp çağırıyorlar; birisi anam!, ötekisi babam!... diyor.”

Bulundukları apartmanın bahçesi filan yokmuş. Doğrudan yola çıkılıyormuş. Yolda onları gören gençten bazı tanıdıkları “Hocam nerede kaldınız?” filan demişler. “Biz buradayız. Geldik.” demişler. Gördükleri baraka gibi bir yere yönelmişler. Birisi, “Burası güvenli değil, Sosyete Pazarı'nın olduğu yere gidin” demiş. Oraya yönelmişler. Onların bulunduğu binadaki herkes çıkmış; içeride kalan ve deprem sırasında ölen kimse olmamış.

SOSYETE PAZAR YERİ

Böylesi afet anlarında toplanmak için gösterilen bir yer varmış; “Orası yazlık” diyor. Üstü açık bir yermiş. Depremin olduğu gün hava çok soğuk olduğu ve bardaktan boşanırcasına yağmur da yağdığı için insanlar gayri iradi olarak üstü kapalı olan Sosyete Pazar Yerine doğru yönelmiş. Yöneldikleri pazar yeri evlerine çok yakınmış ama yine de yağmurdan sırılsıklam olmuşlar. Pazar yeri 20 dönüm civarında bir yermiş. Evlerinden çıkabilenler 15'er 20'şer kişilik gruplar halinde toplaşmaya ve bulabildikleri malzemeler ile ateşler yakıp ısınmaya çalışıyorlarmış.

Deprem anına yönelik el fenerini, düşen kavanozları, yağmuru anımsıyorsunuz. Peki binadan çıktıktan sonra yıkılan binalar filan gördünüz mü?

“Bir bina yıkılmıştı. Yıkılan binanın üst kısmından birisi el feneri yakıp söndürerek yardım istiyordu. Kimse çıkamadı. Yardım edemedi. O apartmanda 5-6 kişi öldü.”

Sosyete Pazar Yerinde sabahlıyorlar. Gün ağarıyor. “Bir baktık, en güvendiğimiz, yıkılmaz denilen bir bina vardı, yıkılmış. Adı neydi?..” deyip eşine bakıyor. Anımsayıp “Beyaz Gül Apartmanı” diyor. “O apartman 7 kattan 3 kata inmiş. O apartmanda da belki 9-10 kişi öldü.”

6 Şubat günü Sosyete Pazar Yerinden ayrılıp dairelerinin bulunduğu yere gidiyorlar. Komşularına ait baraka/gecekondu gibi bir yerde komşularıyla birlikte kalmaya başlıyorlar. (Kızları Derya o barakaya ve içindekilere dair fotoğraflar gösteriyor.) 7 ve 8 Şubat günleri o barakada kalıyorlar. 9 Şubat günü sabaha karşı kızları Derya ile o barakada buluşuyorlar.

KENDİ YAĞIMIZLA KAVRULDUK

6, 7 ve 8 Şubat günleri Devlet'in askeri, polisi, Kızılay'ı, AFAD'ı... size yardım etmek üzere oraya geldi mi? Bu konuda bir gözleminiz var mı? O sürede ne yiyip içtiniz? Nasıl ayakta kalmaya çalıştınız?

“Ne Devlet ne de başka kimse geldi; kimse gelmedi. Kendi yağımızla kavrulduk. Gittik açık olan marketlerden alış veriş yaptık. Bazı marketlere girildi deniyor ya işte o marketlere girdiğini sandığımız bazı gençler kucaklarında getirdikleri yiyecekleri içecekleri soğukta aç açına bekleşip duran bizlere dağıttılar. O yiyecekler ve içecekler ile ayakta kalmaya çalıştık. Bazılarımız, eğer evleri yıkılmamış ve alt katlarda oturuyorlardı ise evlerine girip alabildikleri yiyecek ve içecekler ile geliyorlardı. Ben de 2. gün bir ara eve girip hanımın ilaçlarını alıp geldim. Bir kez de, Derya geldikten sonra, hanımın dereceli gözlüğünü bulup getirmek için çıktım; bulamadım. Bir-iki eşofman bulup getirdim. Ne yapayım? Başka çarem yoktu?”

Bazı TV'lerde bazılarının bazı mağazalara girip yiyecek ve içeceklerin dışında TV, çamaşır makinası vb... aldıklarına dair haberler çıktı, görüntüler yayınlandı?

“Biz görmedik. Kimsenin günahını almayayım.”

Peki, deprem nedeniyle yıkılan binaların altında kalan insanlara yardım eden herhangi bir kurtarma ekibi gördünüz mü? Enkaz altında kalan o insanlara kimler yardım etmeye çalıştı?

“Kimse yardım etmedi. Yıkımdan kurtulanlar yıkım altında kalan yakınları için yardım isteyip durdular; 'annem, babam, eşim, çocuğum... burada' diye bağırıp çağırdılar. Kimse yardıma gelmedi.”

 DERYA DATÇA-ÇİNE-ANTAKYA YOLCULUĞUNA ÇIKIYOR

Derya, deprem olduğunda sen Datça'daydın. TV'lerden depremi öğrendin. Sonra?..

“6 Şubat günü depremin olduğunu duyduk. O gün ve 7 Şubat günü telefon ile ulaşmaya çalıştık, zar zor ulaşabildik. 'Yerinizde kalın, kıpırdamayın' dedim. Sonra Aydın/Çine'deki dayım ile görüştüm. 8 Şubat günü otobüs ile yola çıktım. Çine'ye vardım. Aynı gün saat 15.00 gibi bir arkadaşın aracı ile Antakya'ya hareket ettik. 9 Şubat günü saat 05-06 gibi Antakya'ya vardım.”

Anneni-babanı almak için mi?

“Elbette. Hedefimiz oraya varıp olaya hakim olmak ve anne-babayı deprem bölgesinden çıkarmaktı.” (Derya'nın eşi Mehmet Emir söze giriyor: 'Giderken pikabın arkasını Çine'den yiyecek içecek olarak tıka basa doldurdular' diyor.)

Derya, buradan Çine'ye, oradan da özel bir araç ile Antakya'ya gidebilme imkanın olduğu için oraya gidebildin. Sen bir inşaat işçisi olsaydın böyle bir imkanın olacak mıydı?

“Olmazdı”

Oraya giderken hangi yollardan gittiniz? Yoların durumu nasıldı?

“Konya yolu kapalı olduğu için Denizli-Antalya-Alanya üzerinden gittik. Adana taraflarında yollar patlamıştı. Çok sıkıntılıydı. Yardım götüren tırlar, ambulanslar... nedeniyle trafik çok yoğundu. Saat 05'te Belen'deydim. Antakya girişinde yollar açılıyordu. Şehrin içerisine girmek için ise çok çaba sarf ettik.”

 DEVLET'İN RESMİ KURUMLARINA AİT HİÇ BİR İZ YOKTU

Derya, sen 9 Şubat günü sabaha karşı oraya vardın. Siz Antakya'dan ayrılmadan önce bulunduğunuz bölgede Devlet'e ait görevli araç vb. herhangi bir şey gördün mü?

“Yok. Gündüz mahalle aralarını dolaştım. Gelen tırlar, Antalya ve İstanbul Büyükşehir Belediyeleri'ne ait yardım getiren tırlardı. Bu tırları çok net gördüm. Çorba da dağıtıyorlardı. 9 Şubat gününden önce bu tırlardan gelenler var mıydı bilemem.” Baba Yusuf Unay söze giriyor: “Ben görmedim” diyor.

Yusuf hocam, hani anons filan yapıldı mı “Şuraya şu yardımı getiren tırlar geldi” gibi? Böyle bir anons duydunuz mu?

“Yok, yok. Duymadık. Belki meydana bir-iki tır gelmiş olabilir ama bizim haberimiz olmadı.”

OLANAĞI OLAN BAŞININ ÇARESİNE BAKTI

Derya'nın olanağı vardı ve sizleri alıp götürmeye geldi. Sizin dışınızda kendi olanakları ile deprem bölgesi dışına çıkanlar, çıkmaya çalışanlar var mıydı?

“Olanağı olan, örn: aracı olan aracına binip, aracı olmayıp parası olan araç kiralayarak köyüne, bir yakınının yanına, Adana, Tarsus, Mersin gibi daha uzak yerlere çekip gidiyordu.”

Hiçbir imkanı olmayan?

“Orada kaldılar.”

Derya, annesi, babası ve aileden anneanne, teyze gibi 4 kişi daha Mersin'den dayılarının bir kiralama şirketinden kiralayıp yolladığı iki binek araca binerek Mersin'e doğru yola çıkıyorlar. Mersin'e geliyorlar. Mersin, yakın olduğu için, ailenin toplanma alanı imiş. İki gece orada kalıyorlar. Ailenin bir kısmı Aydın/Çine'ye gidiyor. Derya, annesi ve babası bir otobüse binerek Datça'ya geliyorlar. Derya “Bir şey eklemem gerekiyor: Samandağ'ın Koyunoğlu köyünde yaşayan teyzem ve ailesi korktukları için köylerinden ayrılamadılar. Onlar yenice oradan ayrılabildiler.”

Mersin'e vardığınızda buradaki gibi AFAD'a varıp kayıt yaptırdınız mı?

“Yaptırmadık”

AFAD'A KAYIT DATÇA'DA YAPTIRILDI

Datça'ya ilk geldikleri gün gidip AFAD'a kayıt yaptırmışlar. Aynı gün Belediye'nin yardım merkezine uğramışlar. Oraya da isim, adres vb. bilgileri vermişler.

Hatay bölgesinde kişisel olanakları çerçevesinde deprem bölgesi dışına çıkabilenler çıkıyor, muhtemelen depremin yaşandığı diğer illerde de benzer gelişmeler yaşanıyor ve onlar da vardıkları yerlerde AFAD'a kayıt yaptırıyorlar. Bir başka deyişle, Devlet'in elindeki bilgiler AFAD'dan aldığı bu bilgiler. AFAD, deprem bölgesi dışına çıkış yapılırken kayıt tutmadığına göre deprem bölgesi dışına kendi olanakları ile çıkan ama halihazırda gidip kaydını yaptırmayanlar olup olmadığını, var ise bunların kaç kişi olduklarını bilmiyor. Haliyle, Devlet'in deprem bölgesi dışına çıkanlara dair verdiği bilgiler eksik bilgiler. Yani, gerçek sayı, açıklananın çok üstünde de olabilir. Keza, deprem bölgesi dışına çıkanların kaç tanesinin Devlet olanağıyla çıktığı, kaç tanesinin gittikleri yerlerde Devlet'in sağladığı olanaklar çerçevesinde yaşamlarını sürdürmeye çalıştığı da bilinmiyor. Anlattıklarınızdan böyle bir sonuç çıkarıyorum.

“Devlet'in depremzedelerin deprem bölgesine giriş çıkışlarında hiç bir rolü yok.”

Dahası bazı büyükşehir belediyeleri Devlet'ten daha önce deprem bölgesine ulaşıp depremzedelere el uzatabilmişler.

“Evet”

DEVLET'TEN BEKLENTİMİZ

Buraya geldiniz. Kızınızın, damadınızın ve kendi olanaklarınız ile burada yaşamaya çalışıyorsunuz. Devlet'ten ne bekliyorsunuz? Devlet sizin için ne yapmalı?

“Hiçbir şey beklemiyoruz.”

Nasıl? Evini, yurdunu terk edip buralara gelmişsiniz. Devlet'ten hiç bir şey beklemiyor musunuz?

(Derya) “Datça'da, eğer Belediye kendi içinde koordine olup bu yardım faaliyetini örgütlemeseydi 6 Şubat gününden beri depremzedelere yapılan bu yardımlar da olmazdı.”

(Baba) “Devlet'ten beklediğimiz bizim evlerimizin bir an önce yeniden yapılması ve Antakya'ya dönmemizin sağlanmasıdır. Devlet'ten bunu bekliyoruz. Eşyalarımız gitti, onları temin edip bizlere vermesini bekliyoruz. Devlet şunu vereceğim, bunu vereceğim diyor. Hiçbir şey belli değil. İçinde oturacağımız, barınacağımız evimizi istiyoruz.”

Devlet, her aileye şu kadar para yatıracağız, şu kadar kira yardımı yapacağız diyor; sizin hesaplarınıza bu paralar yattı mı?

“Şu ana kadar hiç bir şey yok.”

Şu ana kadar laf var ama icraat yok...

(Anne) “Ben kira yardımı isterim. Ben evime gitmek istiyorum. Evimi isterim.”

 ANTAKYA'YI BİRLİKTE AYAĞA KALDIRACAĞIZ

Bu deprem sıradan bir deprem değil. Hatay tarihte birçok kez yıkılmış ama her defasında yeniden ayağa kalkmış. Yeniden inşa edilmiş. Bu büyük depremi yaşayanlar olarak burada kalma, geriye gitme... konusunda duygularınızı öğrenmek istiyorum. Ne düşünüyorsunuz?

“Burada kalma niyetimiz yok.”

(Anne) “Tabi ki evime dönmek istiyorum. Evimi istiyorum. Yardım istiyorum. Bunlar gelmez ise biz açız.”

Yani, Devlet sizin (depremzedelerin) geriye gitmenizi sağlamakla yükümlü. İşin doğrusu bu.

(Anne) “Hatay'ı yeniden inşa edeceğiz.”

Hatay'a döneceğiz yani?

(Anne) “Gözüm kapalı hem de. Barınabileceğim bir yerim olsa hemen şimdi gitmek isterim.”

Datça'da, sıfırdan yeni bir hayat kurmak istemiyorsunuz yani?

“Hayır, hayır, hayır...”

Antakyalılarda geriye dönme konusunda bir tutku var. Bunun nedeni ne?

“Hayatımız orada. Orada doğduk. Orada büyüdük. Bu yaşa geldik. Ben kopmak istemiyorum Antakya'dan. Asla.”

(Derya) “ Benim kızım 24 yaşında. İzmir'de okuyor. TIP 4. sınıf öğrencisi. Depremi yaşamadı ama yaşattılar. Şöyle söyleyeyim: Kızım, normal şartlarda yurt dışına gitmek istiyordu. Şimdi, ne olursa olsun, ben görevimi Antakya'da yapacağım, diyor. Asla bırakıp gitmem, Antakya'ya yardım edeceğim, orayı birlikte ayağa kaldıracağız, diyor. Bu bile bana yeter. Artık bizim duygularımızı sen anla.”

Deprem onun duygularını değiştirdi

“Evet”

Bu deprem hepimizin duygularını değiştirdi

“Evet”

 




Bu haber 759 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER TOPLUM Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI