Bugun...



Gök Musa Gızı Fatma (1)

-Dedesinin bi denesi... Gel bakıyım bura. Sol eliyle gel işareti yaptı Gök Musa. Torunu Şarban, paytak paytak yürüyüşle dedesine doğru hızlıca yürüdü. Dedesinin her çağırışında bir ödül alacağını öğrenmişti.

facebook-paylas
Güncelleme: 01-02-2024 23:55:04 Tarih: 28-01-2024 00:33

Gök Musa Gızı Fatma (1)

ALİ GÖNENLİ / ÖYKÜ

-Dedesinin bi denesi... Gel bakıyım bura.

 Sol eliyle gel işareti yaptı Gök Musa. Torunu Şarban paytak paytak yürüyüşle dedesine doğru hızlıca yürüdü. Dedesinin her çağırışında bir ödül alacağını öğrenmişti. Fatma, anasıyla birlikte erkenden kalkmış, ocağı yakıp bakır çaydanlığa suyu koymuştu. Bahar gelse de, sabahları soğuk olduğu için, yan tarafındaki bıçak saplanan yer sızlıyordu. Anası bunu bildiğinden soğuk zamanlarda kızının dışarı çıkmasına gönlü razı gelmiyordu.

Gök Musa torununu kucağına alıp alnının ortasından öptü.

-Gadersiz, gözel torunum zabaan hayır ossun. Gel dedeyin gocaana eyice yerleş. Bak deden saa ne getirik Yataandan.

Elini cebine atıp iki şeker uzattı torununa. Gözleri ışıldadı Şarbanın.

-Deddem... deyip Gök Musa ya sarıldı. Dedesinin yanaklarını öptü.

-Bak, bak, bak... diyerek nenesi girdi içeriye. Senin deden varısa nenen yok mu çikin gancık. Beni mi gısgandırmaa çalışıyonuz. Sen şeker verirsen, bende tepteze süt veririm gızıma. Bakır tasa doldurduğu sütü torununa doğru uzatıp, boşta kalan eliyle gel işareti yaptı. Dedesinin, kafasıyla git işareti yapmasıyla, aynı paytak yürüyüşle nenesine koştu.

 Fatma, odanın bir köşesine oturmuş, dudağının kenarından atamadığı hüzünlü bir gülümseme ile onları seyrediyordu. Böğründeki yara iyileşmiş, soğuklarda sızlasa da umursamaz olmuştu. Babası, kızının başına gelen bu felaketi koyun sürüsünün neden olduğunu düşünerek hepsini yok pahasına satmıştı. Bolca süt veren iki inekleri vardı artık.

-Güzel gözlü gızım gel bakıyım yanıma. Seniynen bi şey gonuşacam.

  Şaşırdı Fatma. Babası çok seyrek konuşurdu kendisiyle. Geldi babasının dizine yakın yere oturdu.

-Hayırdır baba?

  En çok korktuğu olay, istemediği bir adamla babasının onu evlendirmesiydi. Babası, başkalarının kendileri hakkındaki söylediklerini çok önemsiyordu. Onun için dürüstlük, namus, inanç gibi değerler çok önemliydi. Bu yüzden babası her an kendisini kocaya verebilirdi. Aldığı terbiye nedeniyle evlendirme kararını baba verebilirdi. Buna itiraz hakkı yoktu. Kendisi tek olsaydı umursamazdı. Çocuğunun geleceği Fatma için hayatından bile önemliydi. Hele de kızı okuryazar olabilse, eline geçen yazılı kayıtları okurdu anasına. Çocuğuna kötü davranacak bir üvey baba düşüncesi onu kahrediyordu. Hiç evlenmese razıydı.

-Gızım bak... sesiyle irkildi.

-Seni nagadar sevdiimi bilirsin.

  Gülerek torununa baktı.

-Hele de hu toparlaa senden bile çok severim.

(Çocuğum sevilsin de varsın benden fazla sevilsin) diye geçirdi içinden.

-Emme gelgelim hayat öyle deel. Bu yavrıcaazın bu babası var. O gahba garı çocuğunun Sarıcaovada olduu habarı geldi. Hindi (şimdi) senden bi şey isteecem. O adam senin gocan.

  Fatma bıçağın yeniden saplanması kadar bir acı hissetti.

-Bu çocuun babası.Seni Sarıcaovaya göndereceem.

  Ağlamaya başladı Fatma.

-Etme baba, gulun kölen oluyum. O namıssızın bana neettiini biliyon. Guru ekmek yedir beni oralara salma.

  Gök Musa da duygulanmıştı. Ağlamamak için yutkundu. Boğazı düğümlenmişti.

-Ah gözel gızım. Ben ister miyim yaban ellere seni yollamayı. Gel gelelim Allah bize ar namıs deyi bi şey vermiş. Onarrsız biz nasıl yaşarık. El içine nasıl çıkarık. Heç duyuyon mu, torunuma (dul garı çocuu, piç) dediklerini?

-Hemi biliyom, hemi duyuyom baba. Senden böyük adamların, beni almaya çalıştıklarını, gendilerine garı yapmaya çalıştıklarını sen biliyon mu? Ar namıs deyenlerin çoğu onnar.

  Babasına bunları nasıl söylediğine kendisi de inanamadı. Yüzünü anasına çevirdi hemen.

-Biliyom gızım biliyom. O sebepden de get diyom.Dooru mu yannış mı bilemedim bende. O namıssız gabıl etmezse gelirsin evime. Gendin gelmek istersen de gabıl ederim. Yeter ki torunumun bi babası olduu bilinsin.

 Konuşamadılar daha fazla. Fatma o gece sabaha kadar ağladı. Bu konuşmanın ardından, bir ay kadar sonra, Gök Musadan yaşça büyük bir tanıdıkları Fatmaya talip oldu. Üstelik karısının üzerine kuma olarak. Köyün zenginlerinden olduğu için, kendisinden o kadar emindi ki, Gök Musa'nın yüzüne tüküreceğini aklına bile getirmemişti.

Bu sefer kararlıydı. Fatma ve torununu Yatağana kadar götürüp Aydın'a giden bir cipe bindirdi.

-Gözel gızım sen benim tek yavrımsın. Gelgelim ar namıs belesi oldu bu iş.

  Fatma'nın ağlaması, çevredekilerin bile yüreğini sızlatıyordu.

-Ah babam ah. Namısı elden geden benim. Namıssıza geden gene benim. Bu nasıl iş gafam almadı getti. Gendimden geçtim, bu yavrım needecek o yaban ellerde.

   Araba hareket ettikten sonra Gök Musa'nın gözyaşları akmaya başladı. Dönüş yolunda Kapubağ’a uğradı. Gençliğinden bu yana teklifini kabul etmediği Yaşar’dan, bu sefer üç litrelik şarap aldı. Karısı, hayretler içinde sabaha kadar Gök Musa'nın şarap içmesini seyrettim.

-Hay gidi goca Allah'ım. Göndereceen cehennem; evlediminen, torunumun hasratından daha fazla mı acı verecek?




Bu haber 1637 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÜLTÜR-SANAT Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI