Tweet |
PERSONEL ALIMININ NEDENİ “İHTİYAÇ”TI
Deniyor ki “Başkan, giderayak çok personel aldı. Yerel seçim öncesi bordroyu şişirdi.”
“Bakın, bir, hiçbir personeli kendi birimlerinden 'personel ihtiyacı var' talebi gelmeden, hani 'laf olsun, torba dolsun' derler ya o şekilde almadım. Hiç, hiç... İmara personel aldımsa İmar Müdürlüğünde yapmış olduğum toplantılarda işlerin aksadığını, işlerin randımanlı gitmediğini, statik işlerde aksamalar olduğunu, hizmetleri daha iyi vermemiz gerekirken veremediğimizi dile getirdiğimde çalışan personelimizin yeterli olmadığını, İmar Bölümünden yılda şu kadar yazı çıktığını, görülmekte olan davalar, şunlar bunlar için..., pat diye gelen yazıların çok olduğunu, haliyle eleman yetersizliği bulunduğunu dile getirmişlerdir. Neye ihtiyacımız var? Harita mühendisine. Hemen almışımdır. Neye ihtiyacımız var? Diyelim ki inşaat mühendisine. Onu almışımdır. İki, Datça'da çevre temizliğine biraz daha dikkat etmemiz gerektiğini, az da olsa eleştiriler aldığımızı, bana göre bir kentin en önemli göstergesi kentin temizliğidir, bu temizliği daha iyi yapmalıyız... demişimdir, Çevre Bölümüne. Çevre Bölümündeki arkadaşlar, 'Başkanım, şurada, şurada yetersiziz, oralarda şu elemanlara ihtiyacımız var, yoksa bu sayıdaki elemanla Datçalıların beklentisine cevap vermek mümkün değil' demişlerdir. Ona göre yeni eleman almışımdır. Hiçbir elemanımı 'Bu benim hala oğlum, dayı oğlum, amca oğlum, bu tanıdıktır, bu şudur, budur' gibi kendi kafamdan işe almadım.”
Yasa gereği belediyelerin bütçelerinin belli bir oranında maaş ödeyebileceği kadar personel alma zorunluluğu yok mu?
“Var; %33. Şirkette çalışanlarla birlikte %40.”
Datça Belediyesinde bu oran aşılmadı mı?
“Ben %44,5'a geldim.”
Çok değil. Söylentilere göre daha fazla.
“İnsanlar konuşuyor. Şu anda var ya aldığım insanların 5-6 tanesi belediyeden ayrıldılar.”
31 Mart Yerel Seçiminden sonra mı?
“Tabii”
PERSONELE ASTRONOMİK ZAM YAPMADIM
Neden?
“Sanki ben çok maaş vermişim filan...”
Onu da soracağım.
“30 bin TL. günümüzde bir ay için çok para değil ki”
Kiralar 20 bin TL. şu an Datça'da.
“Geçen yıl benim çalışan personelim 14-15 bin TL. maaş alıyordu.”
Bu maaşla oturdukları evlerin kiralarını ödeyemezler, eşleri çalışsa dahi...
“Bu insanların bu parayla geçinip, sağlıklı yaşayıp belediyede vatandaşa hizmet verme şansları var mı? Yok arkadaş, yok.”
Yok, açık konuşalım.
“Bu insanlar şu anda 30, 31, 32... bin TL. maaş alıyorlar.”
Datça'nın şu anki koşullarında yaşamlarını devam ettiremezler. Oturdukları evler kendilerine ait değilse yandılar.
“Ben bu insanlara çok para vermedim ki. İnsanlar düne kadar 5 bin TL. maaşla çalışıyorlarmış, şimdi bu 5 bin TL'yi birden 10 bin TL. yaptığın zaman '%100 zam yaptı' diyorlar. 10 bin TL. çok para değil ki. Asgari ücret 14 bin TL. idi, ben 16-17 bin TL. maaş veriyordum. Asgari ücretin %25 üzerinde veriyordum.”
Sanırım bu CHP'nin yönetimde olduğu bütün belediyelerdeki politikasıydı? Datça'ya mahsus bir şey değildi?
“Genel başkanımız, belediye başkanlarıyla yapmış olduğu toplantılarda 'Elbette hesabınızı kitabınızı yapmanız gerekiyor. İşçinizin, memurunuzun maaşını ödemeniz gerekiyor. Artı, kentte yatırım yapmanız gerekiyor. Asgari ücret çok iyi bir ücret değil. Kesinlikle asgari ücretin üstüne çıkın. Çalışan personelinizi mağdur etmeyin.' gibicesine konuşuyordu. Biz de çıkıyorduk. Ben asgari ücret 14 bin TL. iken 16-17 bin TL'ye çıktım. Asgari ücret 17 bin TL. oldu. Kardeşim, hayat şartları var ya TÜİK'in gösterdiği oranlarla gitmiyor. Vatandaşlara sorduğun zaman TÜİK'in hesaplarına inanan var mı? İnanmıyor. Bugün var ya açıklama yaptılar, 'Enflasyon %41,5' diye. %41,5 te kalır mı? %35'i hedeflemişler de %41.5 olmuş.”
ENAG açıkladı “%91” dedi.
“BENDEN SONRASI TUFAN” DİYE DÜŞÜNMEDİM
“Ben, hiçbir zaman 'Ben gidiyorum. Benden sonra ne olursa olsun.' demedim.”
“Benden sonrası tufan” demediniz?
“Demedim. Sonuna kadar belediyeye alacağım personelimin gerekli olup olmadığına baktım. Ben Aytaç (Kurt) başkanıma defalarca 'Bundan sonra yaşayacağın sıkıntılar bu. İşçinin maaşlarını ödemekte zorlanacaksınız.” dedim. Genel Merkezden bana defalarca 'Gürsel biz bu işi yine seninle düşünüyoruz. Yine seninle götüreceğiz.' demediler mi? Dediler. 'Yok. İstemiyorum.' dedim. Yine de 'Hazır ol.' dediler. Buna rağmen ben yine 'Ben gidiyorum.” diye düşünmedim. Bu insanlara 30, 31, 32, 33 bin TL. ayarında bir maaş verilmesi gerekiyordu. (*) Kendim de belediye başkanı olmuş olsaydım 'Ben bu parayı nasıl öderim? Ödeyebilir miyim?” demez, işçilere bu maaşı vermekten geri kalmazdım ya...”
Çünkü bu maaşlarla yaşayamazlar?
“Yaşayamazlar.”
İnsanların daha az bir maaşla Datça'da yaşama şansları yok.
“Yok, yok.”
Bu çalışanların bir kısmı Datçalı ya da Datça'da ev bark sahibi olan insanlar değiller.
“Kimse, kim konuşuyorsa, eğer 'Çok fazla vermiş' diyorsa, göndersin oğlunu, alınsın belediyeye, çalışsın. Çalışsın...”
Geçinip geçinemediğini görsün.
“İlan ediyordum, 'Belediyeye çöp toplamaya personel lazım' diye, birimleri sıkıştırıyordum, 'Arkadaşlar, zayıf kalıyoruz. Bakın sokakları dolaşıyorum. Sokaklarda var ya temizlik yeterli değil.' 'Başkanım, eleman yok' diyorlardı. İlan ediyordum, belediyeye var ya çalışacak insan bulamıyordum. Ben mi çıkacağım sokakların temizliğine? O bakımdan şimdi 'Gider ayak belediyeyi doldurdu, gider ayak gereksiz personel aldı.' diyorlar ya evet, gerçekten dediğin gibi sınırı çok aşarım, tamam ama böyle bir şey yok.”
30 bin TL. civarında maaş alan bir belediye çalışanı 2+1 ev kiralarının ortalama 20 bin TL. olduğu Datça'da yaşayamaz, haliyle evi barkı kendisine ait olmayan bir vatandaş gelip belediyede çalışmaz.
“Ev kiralarının 20 bin TL. olduğu bir yerde 30 bin TL. maaş çok değil ki. Bunları konuşanlar var ya işçinin sorunlarını, işçinin dertlerini en iyi şekilde yılbaşında görecekler; sözleşmeye oturdukları zaman. Eğer belediye çalışanını memnun etmesinler, belediyede çalışacak kimseyi bulamazlar. Ben ilan ediyordum ya bak yemin ediyorum, vallahi de billahi de çöpte çalışanlara “koku parası” (**) veriyordum, tek çöp işinde çalışsınlar diye.”
BORÇSUZ BELEDİYE Mİ OLUR?
Bu konuda yaşanan sıkıntıları belediye meclis toplantılarında yaptığınız konuşmalardan biliyorum.
“Kimse gelmiyor. Çalışacak insan bulamıyoruz. Dışarıdan bazıları diyor ki 'Efendim, başkan belediyeye borç bıraktı, gitti'. Borçsuz belediye mi olur? Yoksa belediye olarak iş yapamazsın. Şurada 5 m2 kaldırım işi yaptırıyorsun, bir bakıyorsun evdeki hesap çarşıya uymamış. Ben belediye olarak yapacağım bütün işlerin ihalesini Şubat ayında, yer tespitini Nisan ayında yapıyordum, işi Nisan-Mayıs aylarında bitirtmeye çalışıyordum. Nasıl, ne yapıyordum? Diyordum ki 'Mayıs ayında emlak vergisi gelecek. Ben bu emlak vergilerinden gelen parayla en azından müteahhitin parasını bu yıl öderim.' Bakıyorsun ki Mayıs ayında toplanan emlak vergileri çok düşük. Ne yapıyorsun bu defa? Müteahhit iş yapmış, parasını ödemek zorundasın.”
Ne yapıyorsun?
“Müteahhitin parasını buluyorum ama ne aksıyor? SSK priminin ödemesi aksıyor. Bir yerde insanlar şunu söylüyorlar: 'Devlet memurundan belediye başkanı olmaz.' Olur ama halk arasında böyle bir söylem var. Yani 'Belediye başkanı memur zihniyetli olmayacak. Esnaf olacak'.”
Esnaf yaratıcıdır, çünkü.
“Esnaf zihniyetiyle hareket ediyorsun, yaratıyorsun, ona güvenip onu oradan alıp şuraya koyuyorsun... ama bir bakıyorsun bir yerde tıkanıyorsun, yaratamıyorsun. Yaratamadığın zaman da 'Başkan belediyeyi borç batağına soktu.'” deniyor.
(*) Söyleşinin ileriki bölümlerinde başkanın anlattıklarından bu rakamların SSK primlerinin belirlendiği rakamlar olduğunu, çalışanın eline geçen aylık miktarın ise sosyal yardımlarla birlikte (3 ayda bir verilen ikramiye vs.) daha fazla olduğunu öğreniyorum.
(**) Toplu sözleşmede “Sorumluluk ve İş Riski Ödemesi” bölümünde.