Tweet |
MEHMET ERDAL
Hoşbeşden sonra “Ne sormak istiyorsun?” dedi.
SAHİLLER BELEDİYELERE YA DA MİLLİ EMLAK'A VERİLMELİ
Datça Belediye Meclisi Eylül Ayı Olağan Toplantısında Aytaç (Kurt) başkan meclise bir öneride bulundu; dedi ki “Datça Sahillerinin kullanım hakkının Datça Belediyesi'ne tahsisi için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'na başvuruda bulunmak istiyorum. Ne düşünüyorsunuz?” Toplantıda hazır bulunan CHP, MHP ve AKP'li meclis üyeleri bu öneriye oy birliğiyle “Tamam” dediler. Bu konuda neler söyleyebilirsiniz?
“Ben her zaman şunu dile getirmişimdir: Sahillerin iki kurum tarafından korunması ve kullandırılması gerekir. Birincisi, belediye: Sahillerin temizliğini belediyenin yapması gerekiyor. Halk tarafından kullanılmasını belediyenin düzenlemesi gerekiyor. Bu nedenle sahillerin sorumluluğu bakanlıkta ya da başka kurumlarda olmamalı. İkincisi, Milli Emlak...”
Büyükşehir Yasasından önce Milli Emlak'ta değil miydi?
“Öyleydi. Hatta ondan da önce belediyelerdeydi. Sonra Milli Emlak'a geçti.”
Ben bunu bilmiyordum.
“Bakın, sahilleri kim kullanıyor? İşletmeciler kullanıyor. İşletmecilerin iki kurumla ilişkisi vardır; bu iki kurumla da ilişkilerini iyi tutmak zorundadırlar. Yani bu iki kurumla bir tartışmaya, bir ayrışmaya, bir kavgaya girmek istemezler. Birisi Maliye'dir, çünkü vergi tahakkukunu o kurum yapıyor, işletmeleri orası denetliyor. İkincisi belediyedir. Öncelik sırasında işletmeler açısından belediye birinci, Maliye ikinci de olabilir. Sahillerin kullanım hakkı bu iki kurumdan birisinde olursa o kurum sahillerin kullanım şeklini halkın iradesine göre, halkın isteğine göre düzenlemeye çalışırlar, düzenlerler. Belediye zaten halkın isteğine göre düzenlemek zorunda. Çünkü belediye halkın adına orada görev yapıyor, birinci önceliği halktır. Elbette esnaflar da halkımızdır, esnaflarımız düşmanımız değildir. Esnaf da yaşadığımız yörede 'halkımız' dediğimiz insanlardır ama esnafımız öncelikle bir yerde kendi çıkarı için sahili farklı şekilde kullanmaya kalkabilir. Halk ise normal bir vatandaş gibi sahili hakkı olan şekilde kullanmak ister. O bakımdan sahillerin kullanım hakkı öncelikle belediyelere, belediyeler olmaz ise Milli Emlak'a verilmeli. O bakımdan ben 'Sahilleri bize verin, bize vermiyorsanız Milli Emlak'a verin. Yasayı başka türlü çıkarmayın.' dedim ama merkezi hükümet sahilleri Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na bağladı. Bakanlık sahilleri istediğine kullandırıyor. Ben Datça Sahillerini halkın adına kullandırmak için yazılı talepte bulundum...”
İKİ KEZ TAHSİS YA DA İHALEYE KATILMA TALEBİNDE BULUNDUM
Sizin döneminizde ilk olarak 15.05.2020 tarihinde Datça Sahillerinin Datça Belediyesi'ne tahsisi ya da ihaleye katılma talebinde bulunulmuş ama bakanlık bu dilekçenize yanıt bile vermemiş. 20.12.2021 tarihinde bir kez daha başvurmuşsunuz, bakanlık bu dilekçenize “Tamam, ihaleye çıkıldığında ihale tarihini bildireceğiz” yanıtını vermiş ama Datça Sahilleri ile ilgili bir daha ihale filan yapılmamış. İki dilekçenizi de görmüştüm.
“Sahilleri MUÇEV'e ihalesiz kiraya verdiği için ilgili bakanlık aleyhine dava açmıştık, mahkemeyi kazandık. Bakanlık mahkeme kararına rağmen MUÇEV ile yaptığı önceki sözleşmeleri iptal etmedi, devam ettirdi ama mahkeme kararından sonra ihalesiz de veremedi. İkinci dilekçemizden sonra 'İhaleyi Datça Belediyesi alır' diyerekten hiç ihale yapmadılar.”
Siz ilk dilekçenizde hem “tahsisi” hem de “ihaleye katılmayı” talep ediyorsunuz?
“Sahiller 'tapulama dışı, tapulama harici' yerlerdir, haliyle Devletin hüküm ve tasarrufu dahilindeki yerler olarak kabul ediliyorlar. 'Tahsis' dediğimiz, tapulama dışı bu yerlerin kullanım hakkının bir protokol ile belli bir süre için bir kuruma vs... verilmesidir. Geçmişte, 2010 yılında, Çevre ve Koruma Kurumu gelip burada muhtarlar ile bir protokol yaparak Yaka ve Mesudiye Sahillerini o muhtarlıklara tahsis etmişti, onun gibi. O tahsiste şart şu idi: Sahiller temiz tutulacak. Halkın kullanımı sağlanacak. İşletmeciler belli bir ücret karşılığı sahilleri kullanabilecek, şemsiye koyabilecek. ÖÇK (Özel Çevre Koruma) Bölgesi olan Datça Yarımadası'nın temizliği için bakanlıkça verilen çöp kamyonunun akaryakıtı, bakımı ve çalışması sağlanacak, şöförün maaşı ödenecek... Bu çerçevede 10 yıllığına bu sahiller muhtarlıklara tahsis edilmişti.”
Yaka 10 yıllıkmış ama Karaincir daha kısa süreliğine tahsis edilmiş...
“Karaincir'de yok. Orada Perili Köşk vardı. Perili Köşk'den yüksek bir kira istediler. Emecik Muhtarı Hüseyin (Harıpçı) 'Sahile bir büfe koymama izin verirseniz kiralarım, büfe izni vermezseniz olmaz.' dedi. İzin verilmediği için orası tahsis edilmedi.
Anlattığınıza göre tahsis sadece Yaka ve Mesudiye'de olmuş?
“Sadece bu iki yerde oldu.”
Palamutbükü'nün liman bölgesi Çeşmeköy'ün ya orada yok mu?
“Yok. Yani bir protokol ile bu yerlerin kullanım hakkını yazarız, işte Mesudiye Sahili, Kurubük Sahili, Palamutbükü, Kargı Koyu, Taşlık, Karaincir... Buraların kullanımının, işletmelerin olduğu yerlerin kullanımının belediyede olması gerekir...”
Sizin talebinizin içeriği bu idi?
“Bu idi.”
Sizden önce Milli Emlak'taydı. Büyükşehir Yasaından sonra Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na geçti...
“Milli Emlak'tan sonra ÖÇK'ya geçti. ÖÇK'yı kaldırdılar, Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'na bağladılar. Daha sonra Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na geçti.”
KUMLUK PLAJI'NIN KULLANIMI YENİ BİR OLAY DEĞİLDİR
Çok fazla ayrıntıda boğulmadan, “Datça Sahillerinin Datça Belediyesi'ne tahsis talebi ilk sizin belediye başkanlınız döneminde yapıldı” diyebilir miyiz?
“Tabii. Kumluk Plajı'nın bu şekilde kullanılması bugün ortaya çıkmış bir sorun değildir. Kumluk Plajı'nın işletmeler tarafından kullanılması 1995-96'larda başlamıştı. 1999'da ben Datça Belediye Meclisi'ne girdiğimde de Kumluk Plajı'na işletmeler masa atıyorlardı. Hatta biz bu konuda 2000 yılında belediye meclisinde bir karar aldık. Dedik ki 'Burasının kullanım hakkı öncelikle vatandaşındır. Vatandaş burada denize girebilecek, güneşlenebilecek, şezlong atabilecek, şemsiye koyabilecektir. Vatandaşların denize girme saatleri dışındaki zamanda, ki o da akşam üstü saat 18.30 'dur, bu saat ile gece saat 24.00-01.00 arası gibi işletmeler buraya masa sandalye koyup burasını kullanabilir'.”
Belediye bu hakkı hem vatandaşa hem de işletmelere tanıdı?
“Tanıdı.”
Benim bu kararı bulup yayınlamam gerekiyor. Önemli.
“2000 yılında böyle bir hakkı tanıdık. Güneşin durumuna göre vatandaşın denize girme ve işletmelerin masa sandalye atma saatlerinin değiştirilebileceğine dair bir karar da almıştık.”
Belediye o günlerde işletmelerden işgaliye bedeli gibi bir ücret alıyor muydu işletmelerden?
“Yok. Sadece Kumluk Plajı'nın ortak kullandırmanın düzenlemesi yapılmıştı. O tarihlerde sahillerdeki tasarruf hakkı Milli Emlaktaydı. Daha doğrusu Mal Müdürlüğü (Maliye) bakıyordu. Sonradan yetki Çevre ve Şehirciliğe geçince Çevre ve Şehircilik buraları kiraya verdiği zaman işletmeler 'Buraları bizim kiraladığımız bölge. Biz buralara ücret ödüyoruz' deyip bu defa masalarını, sandalyelerini çekmemeye başladılar. Kaç defa zabıta kanalıyla 'MUÇEV ile yapmış olduğunuz protokolü bana gönderin' diye Çevre ve Şehirciliğe yazı yazdım, yazdıkları protokolü bile göndermediler. 'Kiralama bir protokol ile yapılmış ise verin bana bu protokolü, ben bileyim. Ben ona göre uygulamayı denetleyeyim.' dedim. Onu bile yollamadılar.
SAHİLLERİN KULLANIM HAKKI YASAYLA BELEDİYELERE BIRAKILMALI
Bana göre, sahillerin kullanım hakkının bırakın Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca belediyelere verilmesini, yasayla sınırları içerisinde bulunduğu belediyelere bırakılması gerekiyor. Belediyeler sınırları içerisinde bulunan sahillerin temizliğini yapmalı, halkın en iyi şekilde kullanmasını sağlamalı; başka türlüsü mümkün değil. Sahiller ile ilgili çıkardıkları yasa çok doğru bir yasa değil. Villa Datça'nın yanındaki otelin adı neydi?”
PALAIA Otel.
“O. Bir yazı getirdi bana, 'Başkanım, biz sahili kiraladık' dedi. Baktım, kiraladığını söylediği yer 264 m2 civarında. Yetki bende olsa ve kiralama için bana gelse 'Arkadaş, sen 264 m2 yeri kiralamak istiyorsun. Kusura bakma, ben burada, bu ilçede halkla işletmeler arasında, halkla belediyeler arasında bir ayrışma, bir karşı karşıya gelme gibi bir durumun oluşmasını istemiyorum. Bırak burası halka kalsın' derdim. Vermezdim, yani. Bakanlık burada bu yer ile ilgili halkın hassasiyetini bilmiyor. Datça'da insanlar ne iş yapıyor, Datça halkı ne istiyor, bilmiyor. Çıkarmış bir yasa, Nasrettin Hoca'nın 'Parayı veren düdüğü çalar' dediği gibi 'burayı belli bir ücret karşılığı kiraya verdim' diyor. Bakanlık Datça'da yaşanan sıkıntıyı bilmiyor. Şimdi işletme de pişmandır belki bu yeri kiraladığına.”
Ben de öyle sanıyorum. Bu yıl otelin pek açılmadığı konuşuluyor.
“Evet. 'Açmıyorum' dedi, zaten. Yıkılan Kazım Yılmaz Okulu'nu o yapacakmış galiba, onunla ilgili yapılan protokol haberini okurken öğrendim. Şimdi baktığım zaman, yatırımcı da bizim. Yatırımcı bizim düşmanımız değil ki. Sonuçta o da burada Datça'nın gelişmesi adına yatırım yapmış. Tabii ki kendi kazancını düşünmek zorunda. Bu durumlarda yatırımcı ile halkın arasını bulabilecek en iyi konumda olan kişi bir belediye başkanı olarak benim. Yatırımcı da bana gelecek, halk da bana gelecek. O bakımdan ben burada sahillerin kullanım şeklini bir yerde halkı da düşünerekten, halkın buradaki isteklerini bilerekten ona göre ayarlarım. Bu yerler öncelikle halkın.”
YETKİ, YANLIŞ ELLERDE
Öyleyse, “Sorunun asıl kaynağı yetkinin kimde olduğu ile ilgilidir. Yetki merkezi yönetim tarafından Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'na verilince bakanlık yerellerde ne olup bittiğini, halkın ne düşündüğünü, haleti ruhiyesini, tepkilerinin ne olabileceğini... bilmeden parayı verene ya da şu ya da bu nedenle bir sözleşme yaparak sahilleri birilerine kiralıyor. Bu da sorunlara yol açıyor” diyebilir miyiz?
“Tabii.”
Yani sahillerin kullanım yetkisi yerellere verilmiş olsa yerel yönetim o yeri belki o kişiye kiralamayacak ya da hiç kiralamayacak. Belki orada başka bir uygulama yapacak...
“Konuştuğumuz yeri kiralamazdık. Kiralasak bile, otelin müşterilerini de düşünerek, 264 m2 yeri değil, 'Senin havuzun vs. var. 40 m2 yeri kullan ve burayı kendi özel mülkiyetinde bir yer konumuna sokma. İşte ben burayı kiraladım, para veriyorum, burası benim kullanımımda gibi bir düşünceyle benim halkımı mağdur etme.' derdim. Şimdi var ya bunu her ne kadar söylesem de kalkıyor 'Elimde sözleşme var. Ben buraya şu miktarda para ödüyorum.' diyor. 125 bin TL mi ne ödüyormuş. O bakımdan sahillerin kullanım hakkının kesinlikle ve kesinlikle bulundukları belediyelere verilmesi gerekiyor. Bana göre, bu zamana kadar vermediler, umarım belediyemiz, şimdiki yönetimimiz bunu başarır. İyi bir protokol ile tahsisini alır. Kendi düşünceleri doğrultusunda halkın yararına daha düzenli kullanımını sağlarlar.”
Tam bu noktada bir sorum var başkanım... (Devamı ikinci bölümde)