ÖYKÜ

ALİ GÖNENLİ

-Goley geesin Mıstıva emmi.

Mıstıva Emmi kafasını çevirince köylüsü Mehmet'i gördü.

-Savol Memet hoşgeedin. Dal öylen  ne işin vaa da sıcaan bağrında yanıma geedin.

Mehmet şaşırdı bu soru karşısında.

-Heeç. Geçiyodum. Bi urayıveren dedim.

-De .iktir git. Gahbanalı. Senin buralaada tarlen yok, takken yok. Goruda değil mi senin tarla. Neyine uvradın. Garanti gatagulli çeviripbatıısın sen.

-Yo yav Mıstıva emmi. Ne iş olcek. Hal hatır soren, iki beşlik bozeen diye geedidim yanına. Bak, bi gaç dene de bire getiiidim. Bu sıcakta eyi geliii.

-Bire mi... Ülen zillinin dovuuduu. Geti, getiii. Emme de canım istediidin.

Mıstıva Emmi küreği yere saplayıp birayı aldı. Karpuz tarlasının sınırlarına kendisinin diktiği şeftali ağacının gölgesine oturdu. Yanına çöken Mehmet, sohbet başlatmak isteğini belli edercesine sordu.

-Nası gidiyo hayat Mıstıva Emmi. Morelin nası, eyi mi?

  -Morelmi galdı gahbanalının dünyasında. Duymadın mı? Benim gız goceye gaçtı.

-Biliyom. Biliyom. Bula bula bi tatteci oolunu mu bulmuş. Bizden kimse mi yoktu.

-Ne diyon le sen. Zillinin dovuuduu. Sene noluyo tatteciyse. İisan osun isan. Zoruma giden tatteci olması deyil. Bana sorup, danişmeden bunu yapması. Raametli anası da cingendi, Çakır Gözlü gızımın. Ben onu bi yaşından beri böyüttüm. Gaanını doyuudum. Üsdünü başını yıkeyip, keydirdim. Götünün bokunu temizledim. Bana danışcekti. Fikrimi soocekti.

Mehmet’e dönüp sordu.

-Gaçtıı olanı tanıyon mu?

-Needen bilen, tanıyen Mıstıva emmi. Mühendismiymiş neymiş.

-Memet... Len oolum bi şey istesem yapaa mısın. Hadi tatteci köyüne gitte haber et. Oolan ya da bubası geesin bennen gonuşsun. Ben gızımı telli duvaklı gelin etmek isteyon. Yovusam raametli anası beni uyutmaz. Bi emanet gızım vaadı. Öksüz gimi evlenip gitti deyi ürüyalarıma girer. Gecelee zından oluu bene.

-Gerçekten tatteci oluna veecenmi gızı.

-Gızımın gönnünü aldıysa eyi biridir bence. Kötüye meyli olmaz Çakır Gözlümün. Gene de gonuşalım. Gızım daha lise sonda. Onu üzmem ben. Malın mülkün, anasını saten len! Çakır gözlümden daha gıymetli ne vaa bu dünyada.

-Mıstıva emmi cıngar çıkarmadan gonuşcesen gidip habar edeen.

-Çıkaamam gahbanalı. Git sööle.

Mehmet birasının kalanını kafasına dikip bitirdi. Sıcaklık Yaşyer ovasını kavuruyordu. Mehmet, tarlanın kenarına bıraktığı minibüse yöneldi. Mıstıva emmisi, sıcaktan ve içtiği biranın etkisiyle uyuklamaya başlamıştı. Mehmet minibüsün kapısını açıp, içerdeki iki gence seslendi.

-Hadi gelin. Gonuşcek sizinen. Gavga mavga yok.

-Memet abi çok gızgın mı bubam?

-Yok gız. Ne gızgını. Her bi şey yolunda osun istiyo.

Birlikte şeftali ağacının dibine vardılar. Çakır gözlü, babasının karşısına oturdu. Korkarak, yavaşça babasının elini tuttu. Dokunuşu tanıyan babası, serbest olan diğer eliyle hızlıca kızının kolunu tuttu. Ne diyeceğini bilemeyen iki insanın birbirine bakışı biraz uzun sürdü. Yanlış bir kelime söyleyip karşısındakini üzmek istemeyen iki insanın bakışı. Ağlamaktan konuşmaya geçemediler bir süre. Sonra kızını yanına doğru çekip başını omzuna dayadı.

-A benim Çakır Gözlüm. Beni neelere bırakıp gediveedin kız. Neden bana heç bi şey söölümedin?

-Kooktum buba. Çok kooktum.

-Ben seni gokutçek neettim gızım? Ne zıman döödüm, bavırdım sene.

-Senden değil buba. Ömerleden kooktum.

-Hangi Ömee..

-Gatırcılaan Ömee.

-Neettile sene? Onun sülelesinin köküne kirbit suyu dökerim. Neetti sene?

--Bi şey etmedi. Okuldan geliiken yolumu kesmeye başladı. Bene vaa, bene vaa

 deyip duruyodu. Soona soona gaçırcem seni demeye başladı. Ben de gooktum. Bi senedir Hasannan gonuşuyodum. Seneye lise bitince gelip senden isticeklerdi. Olmadı.

-Vay gahbanalılar vay. Dağ başı mı burası? Adamın ocağına incii aveci dikerin ben. Gızım niden söölümedin bene?

-Buba bizim kimsemiz yok. Sen dikine gidiyon. Bi laf söyleesin. Sana bı kötülük edeelese ben tek başıma nederin?

Kısa bir sessizlikten sonra, kızının söylemesiyle adını öğrendiği delikanlıya döndü.

-Dovrumu bu yaptığınız? Okulu nolcek. Senin işin gücün var mı? Gızıma eyi bakabilcen mi?

-İnşaat mühendisliği okuyorum. Bu yıl bitiyor.

-Anarşik işlere bulaşmıyon inşallah.

Gülümsedi Hasan.

-Anarşik mi bilmem. Okulun öğrenci dernek başkanıyım.

-Neye yarıyo dernek dediin şey.

-Öğrencilerin daha iyi eğitim alması için haklarını savunuyoruz.

-Hak savunuyosan, gızımın da hakkını yemezsin dee mi?

-Yok. Yemem.

-Tamam. İlk şartım. Kızım okuluna devam etcek. Lise bitince evlilik yasak diye biliyom. Dooru mu?

Hasan yanıtladı.

-Evet. Doğru.

Konuşmanın gidişinden memnun olmayan Çakır Gözlü yalvaran sesle babasına döndü.

-Babaa... Okulu bırakcem ben.

-Gızım sen Memet abenle az öteye gidin. Biz biraz gonuşcez.

İstemeye istemeye uzaklaştılar. Kavga çıkar diye korkuyorlardı.

-Bak oolum. Bu gız benim dünyadaki en gıymetlim. Anası benden yiimi yaş güçüktü. Cingen gızıydı. Hastalığı varmış. Anası bubası bana veedile. Daha doorucası sattılar. Üç beş guruş da para aldılaaa benden. Hayvan gimi satın aldım. Halbukiysem hayvan benmişim, insan oymuş. Ondan örgendim insan neymiş, ne deyilimiş. Ondan önceki garı da cingen gızının teesine  çok kötülük etti bene. Eyi ki ondan çocuk olmadı. Bi adamınan yakaleyince s.ktir ettim. Bubasının evine bırakıp boşadım. Soona nası oluveedi bende annımadım, Çakır Gözlümün anası çıktı gaaşıma. Nasip diyelim. Eyiki de çıkmış. Bu dünyaya on kere geesem, on kere evlensem on garının hepicezi O nun gibi olmaz. Duygulanmıştı yine. Derin bir nefes çekip Hasan'ın yüzüne baktı.

-Gızımı sana emanet ettim. O sana heç bi kötülük yapmaz. Sen de ona yapma. Yaptıını duyaasam, gücüm yettiiince bende sana yaparım. Bu sene okulu bitiisin. Seneye nikahı kıyaasınız. Eyid e bi düvün yaparız. Tamam mı?

-Tamam dedi, Hasan.

Elini sallayarak Mehmet'i ve kızını çağırdı.

-Tamam. Hasanna gonuşduk. Anneşdik. Lise bitence nikah yok.

-Buba ben nası gelirin senin yanına. O körolasıcalaa raat veemez bize.

-Bilip durun gızım. Seni Hasan'a emanet ettim. Onnaadan gidee geliisin okula. Yanıma geliisen heç raat veemez o deyus ovlu deyuslaa.

Çakır Gözlü babasına sarılıp ağlamaya başladı.

-Savol buba. Allah senden razı olsun.

Babası Mehmet’e döndü.

-Hadi len üçkaatçı. Çocukları köve bırak gee. Eyi ketenpereye getiidin bene.

Kızını kendine doğru çekip alnından öptü.

-Çakır gözlü güzel kızım. Bahtın açık olsun. Allahım yüzünü güldüüsün. Hadin uvurlaa oosun. Ben aaşam, zabah gelirim yannıza.

Hepsi duygulanmış, Çakır Gözlü ağlamaya başlamıştı. Kızı gidince boş bir çuval gibi çöktü ağacın dibine. Sıcak ta iyice ılımış birayı kafasına dikip bitirdi. Ardından iki elini açıp, gökyüzüne yüzünü dönerek mırıldanmaya başladı.

-Gurban olduum yarıdanım. Beni sevindirdiin de oldu, üzdüünde. Garının kötüsünü de veedin, eyisini de. Zeroş, zeroş duva etsem gabıl edeemisin bilmem. Elemme gene de edeen. Kimsenin malında, canında, namusunda gözüm yoktuu. Bunu en iyi sen biliisin. En kötü huyum ırakı, bire, şarap içmek. Bu sene mahsulum çok oosun istiyon. Çok para gazeneende gızımın düvününde boynunu altınnan dolduren. Başka bi şey istemiyom senden. Söz veriyon, bireyi de, ırakıyı da, şarabı da bırakcen.

Mahsulü çok oldu. Çakır Gözlü kızının düğününde bolca altın taktı. Bir kaç yıl sonra kızının evlendiği köye taşındı.

Irakı, bira ve şarabı bırakma sözünü tutmadı