Tweet |
ALİ GÖNENLİ / ÖYKÜ
"Gurban olduum guzum gaç yoo deecem. O benim gocam oldu galan. Gancık gısmı gocasınnan yatar. Bakseene dedengile. Barabar yatmıyolar mı?"
"Heye yatıyolar. Emme onnarın çocuu yok. Sen gocaman oluksun. Onnarınan mı yatacan? Ben güçcüüm daha."
Fatma, Şarban'ın her söylediğine sabırla yanıt veriyordu. Üzülmesin diye, sesini bile yükseltmiyordu. Düğün geride kalalı haftalar olmuş, Ali ayrı yatakta Fatma'yla Şarban ayrı yatakta yatıyordu. Şarban anasıyla yatma isteğinden vazgeçmiyordu. Ali, sinirlense de, Şarban'ı sevmesinden çok, Fatma'nın tepkisinden çekindiği için susuyordu. Elif kadında durumun farkındaydı. Ali'nin, hayvanları gütmeden getirdiği bir akşam, Şarban siyah kuzuyu kucağına almaya çalışıyordu. Kuzu büyümüş, kucağa sığmaz olmuştu. Şarban'ın gücü de kaldırmaya yetmiyordu.
"Gakmıyo mu yerden?"
"Gakmıyo ebe. Gocaman oluk bu "
"Yaa.Gördün mü? Anasını emmiyo bile. Gendi yayılmaya başlayık endee. Garannık basınca da gendi akrannarınan yatıyo. Sen de goca gız oldun. Neye anayın goynunda yatıyon? Gendi yataanda yatsene."
Ebesinin söyledikleri doğruydu. Demekki çocuklar büyüdükçe kendi işlerini kendileri yapmaya başlamalıydı. O akşamdan sonra anasından ayrı yatmaya başladı. Bu duruma en çok Ali sevindi. O gece doya doya sarıldı Fatma'sına.
Ali'nin kafası ticarete iyi çalışıyordu. Düğünden üç ay kadar sonra sürüdeki hayvanların sayısı, neredeyse iki kat artmıştı. Hayvan güdülecek yerlerin hepsini öğrenmişti. Besili hayvanları iyi paraya satıp, yerine beslenecek hayvanları alıp sürüye katıyordu. Şarapçı Yaşar'ın oğlu Ahmet'i de yanına alıp hayvanları gütmeye götürüyordu. Kısa süre sonra Ahmet tek başına gitmeye başladı. Yaşar da oğlu da bu durumdan memnundu. Ali, kayınbabası Gök Musa'nın cebinden parayı hiç eksik etmiyordu. Şarban'ın sevdiği yiyecekler bol bol geliyordu eve. Arasıra alınan küçük altınlar Fatma ve Elif Kadının yüzünü güldürüyordu. Ali köyleri dolaşıp, uygun fiyatlı malları almaya başladı. Pazarlıkta hiç acıması yoktu. Meyistan'a kadar ayağına mal getirip satmaya kalkanlara hiç acımıyordu. Ölü fiyatına aldığı malların sahipleri, mırıldanarak köyden gidiyordu. Gök Musa ve Fatma, bu durumdan memnun olmasalar da aynı yanıtı alıyorlardı.
"Ticaret yapıyom. Kimseden zorunan mal almıyom. Alan ırazı, satan ırazı."
Ali, Ahmet'i de şarap içmeye alıştırdı. Cebinden parasını eksik etmiyordu. Ahmet bunun karşılığında, Ali'nin bir dediğini iki etmiyordu. Çoğu geceler, Ali'nin eski kaldığı yerde yatıyordu. Halinden oldukça memnundu.
Güze doğru, akşam yemeğinden sonra odalarına çekilmişlerdi. Kupaya koyduğu şarabı yudumlayan Ali'ye doğru yanaştı Fatma.
"Gözel bi şey deecem."
"De bakiyim."
"Baba olacaan. Gebeyim."
"Esehden mi?"
"Esehden."
Fatma'yı kendine doğru çekip alnından öptü.
Konuşmaları anlamaya çalışan Şarban anasına sordu
"Gebe ney ana? "
Goyunnarın gannı şişince içinde yavrısı oluyo ya."
"Eee."
"Eesi. Ona gebe diyok. Gannımda gardaşın var."
Gözlerini belerterek anasına baktı. Yanına yanaşıp eliyle anasının karnını okşamaya başladı. Bu sırada, Ali tüfeği eline alıp dışarı çıkmıştı. Doldurup doldurup havaya ateş ediyordu.
"Na zaman gelecek yanımıza?"
Şarban'ın sorusuna gülümseyerek yanıt verdi Fatma.
"Gış geçince. Baharda gucaamıza alırık."
Oldukça yumuşak geçen kışın ardından bebeğini kucakladı Fatma.
Adını İbrahim koydular.