Bugun...



Öykü / Gök Musa Gızı Fatma (20)

Bebeğini toprağa vermesinin üzerinden geçen gün sayısı olan kırk yemeğini vermek için tanıdıklarını, akrabalarını çağırmıştı. Kestikleri iki koç, gelenleri doyurmaya anca yetti. Ali'nin babası ve kardeşleriyle birlikte Çörüş köyünden, Milas'tan, Bozdoğan'dan, Çine'den gelenler olmuştu

facebook-paylas
Güncelleme: 24-02-2025 23:30:19 Tarih: 19-02-2025 21:09

Öykü / Gök Musa Gızı Fatma (20)

ALİ GÖNENLİ / ÖYKÜ

GÖK MUSA GIZI FATMA (20)
"Urufuna deesin Fatma gızım."
"Allah ırazı ossun Döne deeze."
"Yavrım Allah sabır versin.Urufuna deesin."
"Savol Irıza emmi.Dınnaanıza daş deemesin.Yolunuz açık olsun."
  Gelenler yavaş yavaş kalkıp, evlerine dönüyordu.Fatma'nın yorgun ve hüzünlü yüzü gülmüyordu.Bebeğini toprağa vermesinin üzerinden geçen gün sayısı olan kırk yemeğini vermek için tanıdıklarını, akrabalarını çağırmıştı.Kestikleri iki koç, gelenleri doyurmaya anca yetti.Ali'nin babası ve kardeşleriyle birlikte Çörüş köyünden, Milas'tan, Bozdoğan'dan, Çine'den gelenler olmuştu.Etli nohut, bulgur pilavı, keşkek ve helva sunuldu gelenlere.Herkes uğurlandıktan sonra, Fatma bebeğini alıp içeri geçti.Anası, kızının üzüntüsünü en iyi anlayan insandı.O'da bir  oğlunu on yaşında toprağa vermişti.Fatma'nın yanına gelip yavaşça konuştu.
"Gözel gızım, heç bi şeyi elleme sen.Çepelleri ben yaykarım gooşunarınan.Asıdan get yat, dinnen."
  Anasına yanıt vermedi Fatma.Donuk gözlerle baktı.Eliyle Şarban'ı yanına çağırıp koltuğunun altına aldı.Bebeği sol kolunda uyuyordu.Gözünden yaşlar akmaya başladı.Şarban, elleriyle göz yaşlarını silmeye çalıştı.
"Aalama ana.Bende aalarım bak."
  Şarban'ı çekip, yanaklarından öptü.
"Eyi guzum aalamam."
  Göz yaşlarını sildi.Bebeği yere bırakıp, yüklükten indirdiği yatakları yere serdi.Şarbanla kendi arasına bebeği yatırıp uykuya daldı.Ali içeri girdiğinde hepsi uyuyordu.Fatma, uzun zamandır Şarban'ı yanına yatırmamıştı.Bunu bilen Ali, Şarban için yere serilen yatağa uzanıp uyudu.
  Ali'nin işleri iyi gidiyordu.Aydın'dan, İzmir'den gelen tüccarlara mal satmaya başlamıştı.Hayvanların barınağı ağılı, kışlık otları koyacağı yeri büyüttü.Ahmet'in yatacağı yeri ayrı bir oda şeklinde yaptırdı.Ahmet'in kardeşi Veli'de sık sık hayvan gütmeye geliyordu.
  "Böön turpotu eeşilemesi yapda yeelim.Bi dene horuz kesiyim.Onuda bişir"
"Bişiriyim..."dedi Fatma.
  Bebeğinin ölümü üzerinden aylar geçmişti.Fatma'nın yüzü gülmüyordu.O akşam yemeğinde de gülmedi.Yerinde durmayan Şarban gitmiş, anasının durgunluğuna eşlik ediyordu.Arkadaşı Dudu'nun yanına gitmez olmuştu.Yemekten sonra bebeği kucağına alan Ali, gözleri ocağa dalmış Fatma'ya seslendi.
"Beri bak.Yarın hazıllık yapda soonakı gün anamgile Bozdaana gedelim."
  Kafasını kaldırıp kocasına baktı.
"Kötü bi habar mı var?"
"Yok yok.Heç bi kötü habar yok.Acık gezip gelelim deyi düşündüm.Anamı görmeeli hanoldu."
    Araya Şarban girdi.
"Bozdaan nere ?"
  Fatma yanıtladı soruyu.
"Hanı gatırınan geldiyidik.Daada Hasan dedengilde galdıyıdık gece."
  Hatırlamadı Şarban.
"Bilmiyom." Dedi.
  Fatma, kocasının bu teklifine karşı çıkmadı.Meyistandan biraz uzaklaşmanın O'nada iyi geleceğini düşündü.Ertesi gün hazırlıklarını yaptı.Ali, yapılacak tüm işleri Ahmet'e sıkı sıkıya anlattı.Gök Musa'ya ne ihtiyaçları olduğunu sorup, bir miktar para verdikten sonra, karar verdikleri günün sabahında yola çıktılar.Ali, Kapubağa vardıklarında Yaşar'dan bol miktarda şarap aldı.Milas yoluna çıkınca, Muğla yönüne döndüler.Yatağan'ı geçtikten sonra yönleri Aydın'a döndü.Kavaklıdere yoluna düşmeleri çok sürmedi.Öğleyi biraz geçe Çayboyu'nun içinden geçen dere kenarındaki koca çınarın altında yemeklerini yediler.Fatma'nın çevreyle ilgilenmesi Ali'nin hoşuna gitti.Şarban paytak paytak yürüyen kardeşiyle koşturmaca oynadı bir süre.
"Abba abba.." diyerek Şarban'ın arkasından koşmaya çalışıyordu.
  Örentahtı geçince, katırlar oldukça dik bir yamacı çıktılar.Haydere yol ayrımına vardıklarında, Bozdoğan ovası ve ortasında çizgi şeklinde  akan Akçay görünüyordu.Altıntaş'a vardıklarında karanlık çökmüştü.Köye girmeden Fatma, içindeki endişeyi kocasına aktardı.
"Hasan amcagil başka yere göçmemişdur ışallah."
Göçmemişlerdi.Köpeklerin havlamasının ardından, elinde gaz lambasıyla dışarı çıktı Hasan.
"Hooyn.Kim var orda?"
"Hasan amca bizik biz.Gök Musa'nın gızı Fatma."
  Feneri kaldırarak yanlarına geldi Hasan.
"Hoş geldiniz gızım.Geçin geçin.Gatırları baalar çocuklar. "
  Hasan'ın oğullarından biri yanlarına gelip katırların yükünü indirmeye yardım etti.Ardından uygun bir yere bağlamak için katırları aldı .Hasan'ın evi oldukça genişti.Üç oğlunun sekiz çocuğu, aynı odada yere serdikleri yataklarda uyuyordu.Gelenler odaya girince bir kaçı uyandı.İçlerinde Şarban yaşlarında bir erkek çocukta vardı.Şarban O'nun yanına oturup sordu.
"Adın ney senin?"
"Ellez.Seniki ney?"
"Şarban"
   Konuşmaya başladılar sonra.Diğer çocuklar tekrar uykuya daldı.Hasan'ın karısı, gelenlerin önüne sofrayı kurdu.
"Gözel gızım evlenmişin.Gurban olduum Allah ne murazınız varısa versin.Bi yasdıkda gocan.Ali'yi Çörüş'de gördüyüdüm.Babası Hasan çok eyidur.Anacaazı Bülbül'de bilidim.Neyolduyusan ayrılıklar."
   Konuşmaya Ali devam etti.
"Anamgilin yanına gediyok Hasan amca.Hanoldu görmeyeli.Ben evlenikende gelemedi.Ben baytim gediyim yanına çocuklarınan."
"Get çocum get.Ata atadur.Hindi gannınızı eyice doyurup yatın.Sabaanan gakınca düşersiniz yola."
  Türkmenlerden Hasan, karısı sekiz torunuyla birlikte on dört kişi tek odada uyudular.
  Sabah ayrılırken, Yaşar'dan aldığı şarapların bir şişesini Türkmenlerin Hasan'a bıraktı Ali.Güneş, Karıncalı dağının hayli üzerine çıkmıştı.Fatma, kucağındaki bebeğiyle yüz göz işareti yapıp oyun oynuyordu.Bebek anasının değişen yüz hareketlerini gördükçe, kıkır kıkır gülüyordu.Dudaklarından çıkan bir kelime Fatma'yı şaşkına çevirdi.
"Yavrım bi dee de bakiyim."
"Anna."
"Bi dee söyle erkeem."
"Anna."
  Fatma öndeki katırın üzerinde giden kocasına bağırdı."
"Alıı.Alı.Hooyn duydun mu?Ana demee başladı."
  Ali katırın yularını kendine doğru çekip durdurdu.Fatma'nın bindiği katır yanına gelince, bebeğe gülerek sordu.
"Ne diyo erkeem ende anan?Eveli baba deecen.Abıla dedin sestenmedim.Hindi baba deecen."
 Fatma, katırın üzerinde bebeği ayakları üzerinde dik tutarak konuştu.
"De bakiyim erkeem."
"Anna."
  Fatma'nın yüzü aylar sonra ilk defa gülüyordu.
  Ali sitem eder gibi bebeğe sordu.
"Sende mi anacıl oldun goca daşşaklı?"
  Zirveleri gelinlik gibi beyaz kar kaplı Madran dağının eteklerinde Bozdoğan göründü.Rumalanı yaylasına giden yoldan sağa saptılar.Öğleden önce, Ali'nin anasının evine vardılar.Bülbül ağlayarak sarıldı Ali'ye.
"Aliim Alim.Hanoldu yüzünü görmeeli gara Alim.Böyümüşde yurt yuva gurmuş benim gadersiz oolum."
   Ali'nin üvey babası Güleç'in suratı asılmıştı.Bülbül sert bir bakışla, O'nun konuşmasını engelledi. 
"Güleç, sen Haydere'ye gardaşıngile get. İş gayıt yok heylolsa."
  Güleç, fırsat bulmuşçasına karısının dediğini yaptı.Gelenler içeri girmeden, katıra binip Haydere'nin yolunu tuttu.Ali iki üvey kardeşi olduğunu o gün öğrendi.Hasan ve Mehmet hiç yabancılık çekmeden Ali'ye abi demeye başladılar.Katırların üzerindeki eşyaları ve semerleri indirip bağladılar.Otudukları ev, Bozdoğan Nazilli yolu üzerindeydi.Mahalle Bozdoğan'ın biraz dışında kalıyordu.Mahallenin adını Çonu koymuşlardı. Hepsi Tahtacıydı.Fatma, kaynanası Bülbül'e hiç iş yaptırmadan sofrayı hazırladı.Yemekten sonra toplayıp bulaşıkları yıkadı.Yerleri süpürüp kocası, kaynanası ve kendine kahve yaptı.Bülbül, gelini Fatma'nın çalışkanlığını çok sevmişti.
"Yavrım sen hep böyle merifetlimisin?Ne çabık deşirdin orta yeri?"
  Soruya Ali yanıt verdi.
"Hep öyledur ana.Heç g.tünü yere gomaz.Yatana gadar çalışıpdurur."
 Fatma araya girdi.
"Çalışmadan ıısanın gannı doymaz ana.Dillik düzennik olmaz."
"Maşşallah gızıma.Işallah ıratınız bozulmaz.Eyiki geldiniz.Yarın düün var mahallede.Alamıtdan gelin gelecek.Acık eelenisiniz."
  Alamut sözü, Fatma'nın dikkatini çekti.Aklına ilk gelen Halis, ardından Sultan teyzesi oldu.Alamut kelimesini duyunca Ali'nin suratı asıldı.Halis'in kim olduğunu Meyistan'da öğrenmişti.Gece geç saatlere kadar oturup sohbet ettiler.Sabah ilk uyanıp kalkan yine Fatma oldu.Diğerleri yatarken, ocağı yakıp sofrayı hazırladı.Öğleye doğru, davul zurna sesi mahalleye yayıldı.Hep birlikte düğün yerine gittiler.Gelini, at üzerinde getirdiler.Fatma'nın gözü, Halis ve Sultan teyzesini arıyordu.Sultan teyzesini, gelini damat evine girerken gördü.Hızlıca gidip sarıldı.Ellerini yanaklarını öptü önce.
"Deezem nası özlemişim seni," dedi.
  Sultan kadın çok şaşırdı Fatma'yı gördüğüne.
"Gurban olduum hoş geldin.Ne işin var bu gedende?Endee oolan çocuu senin mi?Evlendin mi yohusam?'
"Heye deeze.Evlendim.Ihıcıka gocam Alı."
  Ali kafasını selam verir gibi aşağı yukarı salladı.Sultan kadının elini öptü.
"Allahım yollarınıza daş çıkarmasın.Yaradanım hepicenizin yüzünü güldürsün.Geçin geçin içeri.Habar ettiler mi bilmiyom.Gelinnik benim gız.Burdan bi oolanınan everiyok.
"Esseh mi deeze?"
"Eseh ya."
  İçeri geçip gelinle sarmaştı Fatma.Tekrar bahçeye çıktıklarında, atı tutan kişinin Halis olduğunu farketti.Arkası dönük olmasına rağmen, kafasının yana doğru yatık olmasından tanıdı.Ayaklarının oldukça ince, gövdesinin ve kollarının kalınlığı tanıması için başka özellikleriydi.Yaklaşıp omzuna vurdu.Halis geri döndüğünde gözleri irileşti.Sarılmak için hamle yaptığında, Fatma bir adım geri gitti.
"Nasılsın Halis?"
"Yaradana şükürler olsun.Bildiin gimi yaşayıpduruyom.Evleniksin."
"Heye evlendim.Oolum oldu.Bi denesi de öldü.Gocamın anasıgil burda yaşıyo.Onnarın yanına geldik."
Eyi olmuş.Mahanayınan seni görmüş oldum."
"Bende seni."
   Ali uzaktan onları seyrediyordu.Konuşma uzayınca yanlarına geldi.
"Fatma needipduruyon burda ?Endee herif kim?"
"Halis'inen gonuşuyom Alı.Bizi Alamut'dan Meyistan'a gadar elettiyidin.Allah ırazı ossun O'ndan"
  Ali'nin sinirli hali ses tonundan belli oluyordu.
"Hayırına yardım etmeyik.Baban garşı çıkmasayımış saap çıkacaamış sana "
"Alı mahallık edip elin düününde cıngar çıkarma."
  Ali, Halis'in yüzüne dönüp öfkeyle sordu.
"Yalan mı Rum dölü?"
   Halis yanıt vermedi.Düğünde huzursuzluk, Fatma'nında kocasıyla arasında sorun çıkmasını istemiyordu.
"Bunnar geride galdı.Gözel bi yuva gurulmuş.Allah mesut etsin.Başka bi şey demem bundan soona."
  Ali, bu sakinlik karşısında çılgına döndü.
"Ne deecen zeten?Yamık boynunu s.ktimin Urum artığı."
  Fatma öfkelenmişti.
"Aşşaalık adam.Sen deelmisin, babamın guyruuna dakılıp gelen de elin adamına gulp dakıyon?Babamın yalına möhteç köpek gimi yatmadın mı hayvannarın arasında?Babamın onca malına mülküne saabolan sen deelmisin?"
   Ali, öfkeden kendini kaybedip Fatma'ya bir tokat attı.Tokadı hiç beklemeyen Fatma kucağında bebekle yere yuvarlandı.Halis, Ali'nin tokat vurduğu eli tutup kendine doğru çekti.Ayakları yerden kesilen Ali'yi bahçe duvarına doğru fırlattı.Düştüğü yerde inlemeye başladı.Başı kanamasına rağmen, kolunu tutup inliyordu.Mahalleden bir kaç genç, Halis'e doğru yürüyünce, Alamut'dan gelen gençlerde Halis'in yanına geçti.Düğün alanı gerilmişti.Fatma, kavgaya hazırlanan gençlerin arasına girdi.
"Gurban oluyum gavga etmen.Gabahat benim gocamda.Düünü zehir etmeelim.Hep barabar eelencenize bakın."
  Konuşmanın ardından gençler ayrıldı.Fatma kocasının yanına gittiğinde, Ali omzunu tutmuş inliyordu.Halis, Ali'yi kendine doğru çektiğinde, kol omuzdan çıkmıştı.Halis kırık çıkıktanda anlıyordu.Fatma kocasının kafasındaki kanları temizlerken, Ali'nin omuz kısmını iki elinin arasına alan Halis, ani bir hareketle kemiği eski yerine oturttu.Sonra düğünü terkedip Alamut'a döndü.




Bu haber 1699 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÜLTÜR-SANAT Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI