MEHMET ERDAL / DATÇA

Edinilen bilgilere göre Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Müdürlüğü Emecik Güllük mevkiinde 411 parsel yanı ile 1777 parsel önüne denk gelen 5.408 m2 yeri ve Yaka/Palamutbükü Koyunda 166 ada 15 parsel önündeki 394.06 m2 ile 164 ada 26 parsel önünde kalan 1050 m2 yerleri ihale yoluyla kiraya vermek için 17 Ocak 2024 günü askıya çıkarmış, 31 Ocak 2024 günü de açık ihale yoluyla 3'er yıllığına kiraya vermiş.

ÇOK YANLIŞ BİR KARAR

Yapılan ihale ile ilgili olarak bilgisine başvurduğumuz Yaka Mahallesi Muhtarı Serhat Yılmaz bu kararları çok yanlış bulduğunu, bu kararları verenlerin halkı hiç düşünmediğini, başlarının şezlonglar ve şemsiyeler ile zaten dertte olduğunu, bu ihalelerden sonra Palamutbükü’nde halkın rahatlıkla ve herhangi bir bedel ödemeden denize girebileceği yer kalmadığını söyledi.

Emecik Muhtarı Hüseyin Harıpçı da ihale yoluyla kiraya verilen yerin Perili Köşk ile Gölmar Otel arasında kalan, geçen yaz karavancıların gelişi güzel konaklamaları nedeniyle adından sık sık söz edilen alan olduğunu belirterek şunları söyledi: “Ben sahillerin bu tür kişilere ve işletmelere kiralanmasına karşıyım. Bu yapılanlar yanlış. Madem ki kiraya vermek için ihaleye çıkarılıyor hiç olmazsa bizim köye de haber verilsin ve ihaleye çıkarılacağı bizim köyde de askıya çıkarılsın. Datça Belediyesi ya da Maliye bizim sınırlarımız içerisindeki bir yer ile ilgili bir şey yaparken mutlaka bize de haber veriyorlardı. İhale yoluyla kiraya verilen bu yer Datçalıların 'sakin bir yer' deyip her daim gelip denize girebildikleri bir yerdi. Şimdi halk herhangi bir ücret ödemeden nerede denize girebilecek?”

HANİ KIYILAR HALKINDI?

Bilgisine başvurduğum MUÇEP (Muğla Çevre Platformu) Datça Meclisi katılımcısı Aydın Bodur bu ihaleler ile ilgili şunları söyledi:

“Hani daha önce de valiliklerin, bakanlıkların, merkezi yönetimin kurdukları vakıflar ya da kendi kurdukları MUÇEV gibi şirketler vasıtasıyla, kendilerine ve kolladıkları büyüklü-küçüklü sermaye şirketlerine kaynak aktarmak üzere çevremizdeki doğal varlıkları adeta talan ettirdiklerine, yağmaladıklarına tanıktık ama korumakla yükümlü kurullar üzerinden bu talanın devam ettirilmesi ne acı! Karaincir’de 5 dönüm, Palamutbükü’nde 1 dönümden büyük sahil şeridi yine birilerine peşkeş çekiliyor. Üstelik ihalesi verilen bu sahil bandı, bu kez bizzat tabiatı, o endemik bitkileri, o tehdit altındaki canlıları, denizi, kıyıyı korumakla görevlendirilen kurul (Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu) tarafından günübirlik tesisler kurulması için bir de yapılaşmaya da açılıyor! Hani Datça Yarımadasının tamamı, gelecek kuşaklara miras kalması gereken bir Özel Çevre Koruma Bölgesiydi? Neresinden tutsanız büyük bir tutarsızlık var. Devredilen bu alanlar halkın kullanımına açık kalmış nadir yerlerden. Buralar da peşkeş çekilince, çok yakın bir zamanda Datça kıyılarında da halkın serbestçe denize girebileceği bir halk plajı da kalmayacak… Hani kıyılar halkındı?
Bu böyle gitmez, Yat Limanıydı, Kargı Koyunun özelleştirilmesiydi, MUÇEV’iydi, kıyıların işgaliydi… Tabiatının korunması gereken Datça, bizzat korumakla yükümlü devlet kurumları tarafından talan ediliyor! Her şey usulsüz. İhale yapılacağından kimseye haber verilmiyor, adeta herkesten kaçırılıyor. Datçalılar dışında birilerine oralar devrediliyor. Hani iş alanı açmak için desek o da değil. Kaynaklar-varlıklar, bir kez daha tarumar ediliyor… Buna izin vermemeye niyetliyiz. Bu yağmaya yurttaşlar olarak elimizden geldiğince, aklımız yettiğince karşı çıktık, bundan sonra da elimizden geleni yapacağız, güçlü bir tepki vereceğiz, elbet.”