Bugun...



Pembegül 14 Numarada (3)

"Gara guzum nediyon sen buralarda. Avukat bi çok şey annattı gafama girmedi." 'Annecim, anlatabilr miyim bilmiyorum. Amerika Irak'ı işgal etti diye okulda eylem yaptık. Polislerde bizi gözaltına aldı. Hepsi bu." "Yavrım bize ne Amarikadan Irak'tan. Hepicezi bizden ırak ossun." "Annecim bu dünyada ezilmişlik, yoksulluk varsa hepsi Amerika’nın yüzünden." "Benim ezilmişliim bizim pezevenk yüzünden. Benden daha çok ezilen mi var. Başkasını bilmem.

facebook-paylas
Tarih: 30-08-2024 13:41

Pembegül 14 Numarada (3)

ALİ GÖNENLİ / ÖYKÜ

  Başına yazmasını takıp şalvarını giydi.

"Nere gidiyon gız?" Daha çok müşteri gelir.

"Abla yavrımın imtihan sonucu belli olacak. Erkenden gediyim. Bi yere gedip yemek yerik"

"Nerden biliyon kazandığını?"

"Gazanır benim akıllı gızım"

"Ya gazanmazsa. İddeeye girelim mi?

"Abla get gurban olduum. Morelimi bozma"

"Gazanısa yarın işe gelme. Gazanmazsa iki gün komisyonsuz bana çalışacan. Gabıl mı?

  Olur dese başka, olmaz dese başkaydı. Olmaz dese çocuğuna güvenmiyor diyeceklerdi.

"Gabıl ediyom. Yavrıma güvenim sonsuz. Önce yaradanıma, soona yavrıma güvenirim. "Yarın gelmezsem bilin ki yavrım gazandı demektir"

"Duydunuz mu gızlar. Gızı gazanmazsa Pembegül iki gün komisyonsuz çalışacak.

Duyduk anlamında kafalarını salladılar Elif'in mesai arkadaşları. Her zamanki gibi yolunu uzatarak evine gitti. Hatice’nin sınavı kazanacağından hiç şüphesi yoktu. İddiayı kaybetmesi umurunda değildi. Kızıyla kurdukları hayallerin bitmesi onu kahredecekti. Bahçe kapısını açıp içeri girdiğinde, Hatice'nin feryadı hayatında duymak istediği en güzel kelimeydi.

"Kazandım annecim kazandım. Kazandım, kazandım.

  Elif, ölene kadar bu kelimeyi kızından dinleyebilirdi.

  Uzun uzun sarılıp mutluluk gözyaşı döktüler.

"Hadi üstümüzdeki pırtıları değişdirip gutlamaya gedelim"

"Gidelim annem gidelim. Hakettik bunu"

  Menderes kenarındaki bir restorana gittiler. Taksiciyi, geleceği saati söyleyip gönderdiler. Nehrin en yakınındaki masalardan birine oturdular.

"Oolum gel bakiyim"... diyerek garsonu çağırdı.

"Buyur abla"

"Bize birer dene bire getir. Soona irilerden yayın balığı bişirin. Yanına otuzbeşlik ırakı. Bolcana salata, meze. Gızımınan bunnumdan gelene gadar içeceem böyün.

   Hiç itiraz etmedi Hatice. Şimdiye kadar içki içmemişti. Annesinin mutluluğunu eksiltmek istemiyordu. Kendisinin de.

"Gözel gızım bi bilsen yüreemdeki sevinci. Seni nenengilden getirince sevindiydim bu gadar. Bi de hindi seviniyom"

"Annem. Güzel annem. Asıl sevinci, okulu bitirip avukat olunca seni yanıma alınca yaşayacağız"

"Gurban olurum sana. Sen gendini gurtar. Başka bi şey istemiyom."

  Getirilen birayı bardaklara doldurdu Hatice. Ardından annesinin bardağı ile tokuşturdu.

"Annelerin en çilelisinin en fedakârının şerefine içiyorum ilk içkimi. Elifin kızının sözü. Seni yanıma alıp bu acılardan kurtaracağım melek annem"

Taksici gelene kadar içtiler.

   İki ay sonra Hatice Ankara'ya gitmek için hazırlandı. Nazilli otogarı tıklım tıklım doluydu. Asker ve öğrenci uğurlaması aynı zamana denk gelince ortalık mahşer yerine dönmüştü. "En büyük asker bizim asker" Sesleri otogarı inletiyordu. Havaya sıkılan bir tabanca sesi, polisin uyarısıyla kesildi.

  Elif, gelirini ispatlayamadığı için, Hatice’ye devlet yurdunda yer çıkmadı. Önceden Kurtuluşta küçük bir ev kiraladıkları için Hatice bu sefer tek başına gidecekti. Elifin, üzüntü mutluluk karışımından oluşan gözyaşları yanaklarını ıslatmıştı.

"Hoşçakal annem. Seni yanıma alacağım. Yeterki avukat olayım. Şimdilik hakkını helal et"

"Halal olsun gara guzum halal olsun. Sağ selemet get"

  Sarılıp vedalaştılar. Tandoğan meydanına yakın otobüs garına sabaha doğru ulaştılar. Tüm yolculuk boyunca uyuyamadı. Taksiye binip "Birinci Dede Efendi sokak" dedi. Metin’in de Ankara'da olduğunu biliyordu. Eve varınca iyi bir uykuya daldı.

  Yılbaşına doğru Metinle karşılaştı. Ahmetler postanesine, annesinin gönderdiği parayı almaya  gittiğinde burun buruna geldiler. Birbirlerine sarıldılar. Metin yanındaki arkadaşını tanıştırdı.

"Gülşan. Ev arkadaşım. Hacettepe’de okuyor. İkinci Dede Efendi de oturuyoruz."

"Ben de birdeyim"

  Sokak başına kadar birlikte yürüdüler. Gülşan, Metine daha yakın yürüyordu. Tekrar görüşmek üzere diye ayrıldılar.

  Soğuk bir mart günü, Ankara adliyesinin koridorlarındaki bir bank üzerinde oturuyordu Elif. Sabahın erken saatlerinde Ankara'ya gelip, önceden görüştüğü bir avukatla adliyede buluştular. Emniyetten gelen her arabayı dikkatle gözlüyordu. Arabalardan birinden Metin'in indiğini gördü. Adliye binasına girerken tüm cesaretini toplayıp Metine doğru yürüdü ve sordu.

"Metin. Oğlum Hatce'mi gördün mü?"

 Şaşırdı Metin. Gülümseyerek yanıtladı.

"Gördüm Elif teyze. Birazdan oda gelir"

  Görevliler Metin'in kelepçeli kolundan tutup hızla çektiler. Arkadaki arabalardan birinden Hatice indi. Elif'in ona doğru gitmesine izin vermediler. İfade verip çıkmaları uzun sürmedi. Savcılık tarafından hepsi serbest bırakıldı. Adliye dışında bir yere oturup sohbet ettiler. Metin’in arkadaşı Gülşan gelince Hatice ve annesi kalktılar. Eve vardıklarında, Elif sitemle kızına sordu.

"Gara guzum nediyon sen buralarda. Avukat bi çok şey annattı gafama girmedi."

'Annecim, anlatabilr miyim bilmiyorum. Amerika Irak'ı işgal etti diye okulda eylem yaptık. Polislerde bizi gözaltına aldı. Hepsi bu."

"Yavrım bize ne Amarikadan Irak'tan. Hepicezi bizden ırak ossun."

"Annecim bu dünyada ezilmişlik, yoksulluk varsa hepsi Amerika’nın yüzünden."

"Benim ezilmişliim bizim pezevenk yüzünden. Benden daha çok ezilen mi var. Başkasını bilmem. Sen başka ezilmişlerin hakkını savunacam derken anayı unutacan heralda"

  Annesine sarıldı Hatice.

"Unutur muyum annem. Sen bir yana dünya bir yana. Bu sene okulum bitiyor. Aksilik olmazsa seneye yanımda olacaksın. Staj yerini buldum bile."

  O gece otobüse binip Nazilli'ye döndü Elif. Hatice’nin mezuniyet törenine gelemedi. Staja başlar başlamaz, sık sık Nazilli’ye gidip geliyordu. Sürekli annesiyle, annesinin çalıştığı yerle telefon görüşmesi yapıyordu. Çoğunlukla gergin görüşmelerin sonunda Hatice istediği sonuca ulaşıyordu. Staj yaptığı avukatlık bürosunun sahibi olan kadın, özellikle Hatice'nin yanında çalışmasını istiyordu. Her türlü desteği vereceğini söyledi Hatice’ye. Hatice bu destekten güç alıyordu. Soğuk bir kış günü, Nazilli emniyetinden iki polis ile birlikte Nazilli genelevinin kapısının önüne gitti. Önceden konuştukları  gibi annesi O nu bekliyordu. Hatice genelev sahibinden, annesinin imzaladığı senedin vermesini istedi. Teslim edilen senedi annesine uzattı.

"Annecim bunu yırtabilirsin,"

  Elif, tüm hıncını, öfkesini ve enerjisini vererek senedi yırttı, yırttı, yırttı. Yırtamayacağı kadar küçük parçalara bölünen senedi, havaya doğru kuş uçurur gibi savurdu.

"Artık özgürüm. Orasbı deelim. Orasbı deelim," diye tüm gücüyle bağırdı.

 Hatice annesini yanına çağırıp sarıldı.

"Gidelim annem. Bitti artık bu çilen. Gidelim."




Bu haber 2356 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÜLTÜR-SANAT Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI