Bugun...



Savaşa Hayır, Barışa Evet

1 Eylül Dünya Barış Günü nedeniyle Cumhuriyet Meydanında toplanan Datçalılar “Bizler halaylarımızla, semahlarımızla, horonlarımızla, zeybeklerimizle, zılgıtlarımızla 'savaşa inat yaşasın hayat' , 'savaşa hayır barış hemen şimdi' demeye devam edecek, her türlü savaşa, hukuksuzluğa, tecrite, ayrımcılığa, eşitsizliğe, ırkçılığa karşı barışın sesini yükselteceğiz,” dediler.

facebook-paylas
Güncelleme: 01-09-2024 21:53:54 Tarih: 01-09-2024 21:48

Savaşa Hayır, Barışa Evet

MEHMET ERDAL         

Datça'da DDP (Datça Demokrasi Platformu) tarafından organize edilen Dünya Barış Günü etkinlikleri Datçalı bir grup yüzücünün bugün saat 16.00'da Cumhuriyet Meydanından Burgaz'daki 7 kata kadar yüzerek gidip gelmesiyle başladı. Bunu Datça Mor Pedal Bisiklet Grubu üyelerinin saat 17.00'de Cumhuriyet Meydanı-Sevgi Yolu arasındaki mesafede bisiklet sürüşleri izledi. İsteyen siyasi partilerin, derneklerin, sendikaların ve platformların kendi flamaları ve önlükleriyle katıldıkları saat 18.30'da Cumhuriyet Meydanındaki buluşmada ortak basın açıklaması okundu. PSAKD (Pir Sultan Abdal Kültür Derneği) Semah Grubu kısa bir semah gösterisi sundu. Yerel sanatçılar müzik dinletisinde bulundular. Saat 19.30'da barış için denize zeytin dalları bırakıldı. Ardından limandaki Barış Anıtı'na kadar kısa bir yürüyüş ve insan zinciri oluşturuldu. Etkinliğin son adımı dağıtılan beyaz fularların Barış Anıtı'na bağlanması oldu.

     SAVAŞ HER YERDE DEVAM EDİYOR

     DDP'nin basın açıklaması “Nazi Almanyası'nın Polonya’yı işgal ettiği ve 2. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın başladığı tarih olan 1 Eylül, savaşa karşı olan milyonlarca insan tarafından Dünya Barış Günü olarak kutlanmaktadır.” diyerek başlıyor ve şöyle devam ediyordu:

     “Aradan 85 yıl geçti, dünyanın savaşsız günü olmadı. Dün Polonya ve Avrupa’dan dünyaya yayılan savaş; bugün, Suriye, Ukrayna, Filistin, Lübnan, Irak, İran, Yemen, Sudan başta olmak üzere, Dünya’nın pek çok yerinde irili ufaklı çatışmalar biçiminde devam ediyor.

     Küresel hegemonya mücadelesinin şiddetlendiği, savaş ve çatışmaların yeni boyutlar kazanarak derinleştiği kaotik bir süreçten geçiyoruz. 'Üçüncü dünya savaşı' söylemlerinin gölgesinde güç merkezleri arasında bilek güreşinin tehlikeli boyutlara ulaştığı bu jeopolitik denklemdeki hesaplaşmada bütün canlılar ve onları çevreleyen doğa büyük bir yıkımla karşı karşıya.

     Kapitalist-emperyalist sistemin derinleşen krizinin yol açtığı savaş, çatışma ve krizlerin bir sonucu olarak dünya genelinde otoriter-faşist odaklara güç devşirilirken, sistemin krizinin ve egemenlerin kapışmasının faturası ise haklara ödetiliyor.

     Emperyalistler arası paylaşım savaşları nedeniyle bütün canlılar ve onları çevreleyen doğa büyük bir yıkımla karşı karşıya. Emperyalist ülkeler, kendi çıkarları uğruna işgallerle, saldırılarla dünyayı kana bulamaya, gerici, dikta güçlere zemin yaratmaya devam ediyor, doğa geri dönüşü olmayan tahribatlara maruz kalıyor, gözyaşı ve acılar dinmiyor.

     Başta işçi sınıfı olmak üzere, ezilen bütün güçlerin, büyük bedellerle elde ettiği eşitliğe, özgürlüğe demokrasiye dair kazanımlar bir bir gasp ediliyor. Silahlanmaya ayrılan bütçe ile bütün insanlığın açlık illetinden kurtulması mümkünken, global olarak artan silahlanma , yer küreyi bir kaç kez yok edecek seviyeye gelmiştir. İnsanlık, küresel emperyalist güçlerinin, patlamaya hazır fıçısına sıkıştırılmış gibidir.

     Kapitalistler her dönemde kar elde ederken, sermaye sözcüsü iktidar temsilcileri , halkımıza ve emekçilere 'artık bolluk dönemi bitti' tehdidini savuruyor, yeni gaspların haberini veriyorlar. Savaş politikalarının bir sonucu olarak ortaya çıkan mültecilik ve göçmenlik milliyetçiliğin, ırkçılığın yükseltilmesinin aracı haline getiriliyor. Milyonlarca savaş mağduru insanlık dışı koşullarda hayatlarını sürdürmeye çalışırken, binlercesi göç yollarında can verirken başta Avrupa devletleri olmak üzere iktidarlar mültecilik üzerinden insanlık değerlerini pazarlıyor, ayaklar altında paspasa çeviriyorlar.

     Ülkemizdeki tek adam rejimi de büyük bir yara olan mültecilik meselesini iç ve dış politikada bir pazarlık ve tehdit aracı olarak kullanıyor. Öte yandan ülkemizden de diğer ülkelerde siyasal ve ekonomik nedenlerle mülteci akını yaşanıyor. Ayrıca savaştan ve emperyalistlerin ve yerli işbirlikçileri kapitalistlerin sömürü ve yağmalamaları sonucu açlığa mahkum edilmenin, onların yarattığı küresel iklim sorunlarının sonucunda kaçarcasına göç yollarına düşenlere karşı sınırlarda insanlık suçları işleniyor.

      Kürt sorununda; ölüm kan ve gözyaşı dışında bir sonuç üretmeyen savaş/şiddet odaklı politikalarda ısrar dozajını artırarak devam ediyor. Bunun bedelini ise egemenler, ittifak bloğu etrafında kümelenmiş kirli çıkar odakları değil, emekçiler ve ezilen yoksul halka ödüyor.

      Ekmeğimize, aşımıza, onurumuza, suyumuza göz dikenler, halkların bir arada yaşama iradesini de iktidarları için en büyük tehlike olarak görmektedirler. AKP-MHP iktidar bloğu her gün biraz daha derinleşen, ekonomik kriz koşullarında iktidarını korumanın yolunu savaş, çatışma ve şiddet ortamını daha da artıran politikalarında arıyor. İçerde ve dışarda, milliyetçi, şoven, ayrımcı, tekçi, cinsiyetçi, mezhepçi, siyasetin dozu her gün biraz daha arttırılıyor. Ülkenin toplumsal barışına uyguladıkları tecrit politikalarını katmerleştirerek sürdürmeye devam ediyorlar

      Ekonomik krizinin geldiği aşama, insanlığı barınamama, geçinememe kriziyle karşı karşıya getirmiştir. Dünya nüfusunun yüzde 10 u dünya gelirinin yüzde 80 nine el koyarken, dünya nüfusunun yüzde 90 nı gelirin yüzde 20 sini paylaşmaya mahkûm edilmektedir. Barış talebinin, insani ve siyasi haklar olan, yaşam hakkı, işkence yasağı, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, adil yargılanma hakkı, din ve vicdan özgürlüğü, ifade ve örgütlenme özgürlüğü olduğu kadar, çalışma hakkı, konut hakkı, sağlık hakkı, eğitim hakkı, dil hakları gibi ekonomik, sosyal ve kültürel haklarla da ilişkisi bulunmaktadır. Herhangi bir coğrafyada barışın tesis edilememesi kişilerin insan olmaktan kaynaklı birçok hakkını aynı anda ihlal etmektedir.

      Geçtikçe derinleşen bu adaletsizlik sürdürebilir değildir, dünyanın emekçileri ve bütün ezilen halklarının dayanışmayla bu süreci tersine çevirmesi mümkün. Savaşsız sömürüsüz bir dünya için bütün emekçiler ve ezilen halklar birleşin!

     Bizler halaylarımızla, semahlarımızla, horonlarımızla, zeybeklerimizle, zılgıtlarımızla 'savaşa inat yaşasın hayat' , 'savaşa hayır barış hemen şimdi' demeye devam edecek, Her türlü savaşa, hukuksuzluğa, tecrite, ayrımcılığa, eşitsizliğe, ırkçılığa karşı barışın sesini yükselteceğiz.”

 




Bu haber 1048 defa okunmuştur.


Etiketler : SAVAŞ BARIŞ

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER TOPLUM Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI