Bugun...



Atakan’ın hırkası

Atakan’a üzülmek, bir sosyal medya malzemesi haline getirmek, onu normalleştirmeye çalışmak yerine bizim biraz tuhaflaşmamız daha iyi olur sanki. Atakan’ın hırkası bize büyük geliyor anlayacağınız. Nadiren rastlayabileceğimiz bu çocuk hakkında düşünürken biraz da aynaya bakmak doğru olur derim ben.

facebook-paylas
Güncelleme: 26-02-2020 22:30:42 Tarih: 26-02-2020 22:17

Atakan’ın hırkası

Murat Tırpan, BirGün Pazar, 23 Şubat 2020

Geçen hafta on yaşındaki Atakan’la kitapçıda karşılaştık. Hani şu çoğumuzun pek uğramadığı, uğradığındaysa en fazla çok satanlar raflarıyla ilgilendiği yerde. Beş ayda iki yüz elli kitap okuduğunu duyduk, inanmadık tabii. Olur muydu hiç öyle şey, bu yaşta bir çocuk bu kadar çok kitabı okuyabilir miydi, bu işte bir hata vardı. Zaten TÜİK verilerine göre kitap okuma oranımız binde bir (yüzde 0.1) değil miydi? Atakan sözlerine “Merhabalar, esenlikler” diye başlamıştı. Esenlikler mi, o da neydi? Çoktan tavan arasına kaldırdığımız, küflü eski bir kelime. Bir zamanlar bize beyazcamdan esenlikler diler, ayrılırken de “esen kalın” derdi TRT spikerleri. Her şeyin iyi, sağlıklı olması anlamına gelen “esen kalma” durumu bu topraklarda çoktan unuttuğumuz bir halet-i ruhiye değil mi? Ülkede hepimiz uzun süredir iyi ve sağlıklı hissetmediğimiz için, en kötüsü de bu duruma alıştığımız için, özetle kimsenin esen falan kalacak hali olmadığı için de tuhafımıza gitti bu sözler.

Sonra hırkasına takıldık Atakan’ın. Bin bir süper kahramanlı, cinsiyete göre renklenen cafcaflı çocuk kıyafeti varken böyle hırka mı giyilirmiş hiç? Eskiden anne ve anneannelerin çocuklara ördüğü “sıcak tutar” diyerek -ki tutar- elleriyle giydirdiği, köydeki teyzelerin her daim üzerinde görebileceğimiz bu hırkaya burun kıvırdık. Hem bu tuhaf çocuk karşısında toplum olarak ne yapacağımızı bilemediğimizden hem elimiz ayağımıza, klavyemiz mouse’umuza dolaştığından hem de kopan fırtınada üç beş like da ben kazanırım fırsatçılığıyla viral darbeler indirmeye başladık. En politik doğrucu, en pedagojik cümlelerimizle Atakan’ın kitap okumak yerine başka şeyler yapması gerektiğinden dem vurduk sosyal ağ köşelerinde. Bu yaştaki bir çocuk böyle mi konuşurmuş, bu kadar kitap okumak anlamsızmış, yazıkmış, olmazmış. Oysa bu yaştaki çocukların etrafımızda ne yaptığına bakınca ne göreceğimizi bal gibi biliyorduk. Atakan sen git betonların arasına sıkışmış on metrekarelik parkta top oyna, her dakika önüne konan tablete yumul, hamburger ye, çizgi film izle, hatta en iyisi ikisini aynı anda yap!

Sonra “memleket normali” kavramını koyduk Atakan’ın kitaplarının karşısına. Atakan’ın videosunun altına herkesin memleketteki kendi Atakan’larını paylaşması bir savunma halinden. Stadyumlarda sloganlar atan, yemek masasında küfürler eden, “baba kafam almıyor beni okutma “diye bağıran çocukların videolarını kendimizi temize çıkarmak için paylaştık. Atakan tuhaftı ama öte yandan biz nasıldık? Memleketin normal hali bu diyerek halimize kılıf uyduran biz? Bütün savunmamız çocuğun on yaşında olmasıydı. Oysa on yaşında bir şeyler yapabilmesi değildi sorun; mesela o yaşta çılgın gibi top çeviren bir çocuk olsaydı ya da başarıyla komikli danslar etseydi, yetişkinler gibi şarkılar söyleseydi pek de yadırgamayacak, hatta “Yeteneksizsiniz Türkiye”ye çıkarıp eğlenecektik. Ama hayır, mesele onun on yaşında “kitap okuyor” olmasıydı.

Bir zamanlar popüler olan “Deney yapmaya çalışan çocuk” gibi olsaydı da dert etmeyecektik çünkü hatırlarsanız o videoda çocuk deney yapamıyor, annesi ben o suyu içiyorum diyerek elinden alıyordu. Yazıktı o çocuğa, yardım edilmeliydi. Oysa Atakan kocaman gözleriyle gözümüzün içine baka baka politikadan, eğitim sisteminden, ahlaktan bahsediyordu. Korkuttu bizi bu, dengelerimizi bozdu. Dedik ya asıl mesele o yaşta kitap okuyor olmasıydı, bunun getirdiği özgüven, hadi “bilgiçlik” de diyelim her neyse bu tavırdı. On yaşındaki bir çocuğun söyledikleri bizler için ciddi bir turnusol kâğıdı olmalıydı aslında, çünkü mesele Spinoza’ları, Richard Dawkins’leri, Rousseau’ları Atakan’ın okuması değil, asıl bizim okumamamızdı! Atakan’ın durumundaki aşırılık bizim hal-i pür melalimizi ortaya koyduğu için çok önemli. Bu küçük çocuğun dışarı çıkıp oynaması gerek diyenlerin, Atakan gerçek mi yoksa rol mü yapıyor diye merak edenlerin Spinoza okumuyor olması değil mi düşünmemiz gereken?

Kaynak: https://www.birgun.net/haber/atakan-in-hirkasi-289093




Bu haber 619 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER GÜNDEM Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI