Tweet |
ALİ GÖNENLİ/ÖYKÜ
"Yok baba, istemem düün müün. Çocuklu gancığa düün neyimiş? Onun bunun aazında sakız gimi naf olmayım."
"Sen bilisin de gızım. Bi dene çocuuma heç bi şey etmeyi mi evleniken? Heç olmazsa bi gırıcık davul zurna çaldırıyım."
Fatma'da istiyordu dillere destan düğünü olsun. Kız oğlan kızlar içindi düğün. Başına onca gelenden sonra yakıştıramıyordu kendine. Babasının da içinde bir acıydı tek çocuğuna düğün yapmak.
"Güçcükde olsa bi eelence ederik, " dedi Ali. Bu teklifi, hepsi kafa sallayarak onayladı.
Hasan, ertesi sabah erkenden Çörüş yoluna düştü. Eğlence gününe karar vermek için tekrar gelecekti.
"Çocuklar, acık gonuşalım siziynen. Nasibolusa yurt yuva saabı olacaanız. Size bi ev ılazım. Hu yan tarafa bi oda yapalım. Biz goca garıyınan orda galırık. Bu evde siz galısınız. Ötekini yaparık barabar.
"Olmaz baba, biz yaparık Aliyinen evi."
"Heye amca. Fatma dooru diyo. Biz ederik hepisini," deyip Fatma'ya destek oldu.
"Gararı verdik anayınan. Bi oda ikimize yeter. Helayı barabar gullanırık. Aşı aynı çencerede bişiri yerik. İrelisi noolu bilmem. Işşallah ölene gadar aynı çencerede bişen aşı yerik. Gannımız doysa ırazıyık. Başka heç bi şey istemiyok."
Duygulandı Fatma. Babası, O'nu Sarıcaova’ya gönderme kararının yanlışlığını kafasından atamıyordu. Vicdanı bu yüzden sürekli acı çekiyordu. Kızının gönlünü hoş edecek, gücü yeten her şeyi yapmaya hazırdı.
Gök Musa, duvarda kullanılacak kayrak taşlarının nasıl olacağını, bir kaç gün içinde öğretti. Fatmayla Ali, her boşlukta çevreden taş toplayıp evin yanına yığmaya başladılar. Fatma daha çok taş getiriyordu. Bir kaç hafta içinde, yeterli taş toplanmıştı. Koyunların yavrulama zamanı olduğu için, ağılın içinde çok sayıda kuzu ile dolmuştu. Yavruları ayrı bir bölüme aldılar. Sarban simsiyah bir kuzuyu çok sevmişti. Sürekli kucağında taşımak istiyordu. Gök Musa, bazan karısını uyarsa da aldığı yanıt hep aynıydı.
"Fatma senden benden eyi bili bundan soonasını. Evlenmeden oolanı yanına yanaştırmaz."
Elif kadın haklıydı. Bir kaç kaçamak öpücük dışında, Ali evlenme zamanını beklemek zorunda kaldı. Israr edince, Fatma'nın cümlesi hazırdı.
"Garın olunca seni ıraat bırakmaacam görüsün."
Duvar örme işine başlamadan, golastarla geniş kuturlu bir çam devirip tahta ve dilme kestiler. Günlerce sürdü tomruktan tahtayla dilme kesme işi. Kalınlığı belirleyip, tüm tomruğu boydan boya aynı ölçüde kesmek çok yoğun dikkat ve emek gerektiriyordu. Biçilen malzemelerden, iki pencere bir kapı çaktılar. Yeni odanın tabanını da tahtadan yapmak istiyordu Gök Musa. İşin zorluğunu Fatma'ya hatırlatmak için sordu Ali.
"Taatacılık böyle zor işte.Halen daa istiyon mu?"
"İstiyom. İşten gorkmadıımı biliyon. Gorkuyosan hindi söyle. Mal boku temizleeceme taata keserim. Baştan şartımı dedim sana. İhtiyarlar ölünce bu bayguşdan gedeceyik. Gabul etmiyosan hindiden söyle. Soona cıngar çıkarmaalım."
" Gabıl ettim ya. Gaç yoo deecem. Nere istersen ora gederik."
Gök Musa ustalık, diğerleri yardımcılık yaparak iki haftada odayı bitirdiler. Odanın tabanı tahta olduğu için, yazın serin kışın ılık olacaktı. Bacayı da ördü.
"Tek oda da olsa, evin ocağı tütecek," demişti. Oda bitmiş olsa da, evlilikten sonra oraya geçeceklerini hepsi biliyordu.
Havalar iyice yumuşamış, otlar yeşermişti. Ali, yavruları ağıla bırakıp hayvanları gütmeye götürüyordu. Şarban, akranı çocuklarla kuzulara yakın yerlerde oynuyordu. Her fırsatta siyah kuzuyu kucağına alıyordu. Fatma, anasına iş bırakmıyor hepsini yapıyordu. Gök Musa halinden memnun, sık sık Yatağan, Bozüyük ve Kapubağa gidip geliyordu. Taze payamlar yenmeye başlanmıştı.
Akşama doğru kapı vurulunca Şarban koşarak açtı. Gelen Ali'nin babası Hasan'dı. Fatma kalkıp elini öptü.
"El öpenlerin çogolsun gızım," deyip Gök Musa'yla sarıldılar.
"Hoş geldin gardaşım. Tam sultan navrızda geldin. Işallah hayırlısı olu."
Yemekten sonra, hepsi duvara dayadıkları göt döşeklerine sırtlarını yasladılar. Fatma Ali'ye daha yakın oturmuş, Şarban kucağındaydı.
"Siz gabıl etmesinizde ben düün deecem. Na zaman yapacaamızı gonuşalım. Güz gelmeden yapsak eyi olma mı?
Ali ilk tepkiyi veren oldu.
"Ne güzü baba? Her bi şeyi hal yoluna goduk biz."
Fatma'nın az konuşan anası araya girince hepsi sustu.
"Guzular sütten kesilince yapalım.'
Bu teklife hepsi güldü.
"Tamam goca garı tamam. Guzular sütten kesilince yapalım."
Nisan ayının son günü için anlaştılar. Aliyle babası yeni yapılan odada yattılar o gece. Hasan sabah erkenden, köyü Çörüşe dönmek üzere yola çıktı. Ali'nin yüzü gülüyordu.
Fatma, Nazilli'den aldığı basmalardan kendisine, anasına, Şarban'a ve gelirse Ali'nin üvey anasına elbiseler diktirdi. Düğüne yaklaşan her gün, O'nu geçmişte yaşadıklarından uzaklaştıracak, insanların şüpheli bakışlarından kurtaracak gibi hissediyordu. Şarap içtiğini bilse de, çalışkan bir kocası olacaktı. Hem de çocuğunu seven bir koca.
Yere basınca, çamurların yapıştığı zaman geride kaldı. Toprak sertleşmişti. Elif kadının sözünü ettiği kuzuların sütten kesildiği zaman gelmişti. Tuza banıp yenen çağla zamanı bitmişti.
Düğün günü geldi çattı. Hasan, karısı ve çocuklarıyla birlikte geldi. Fatma önce Hasan'ın ardından üvey kaynanasının elini öptü.
"Hoşgeldin baba, hoşgeldin ana," demesi kadının yüzünü güldürdü.
"Hörmet gösteriyo böyüklerine. Bunca işi gayıtı yapıyosa becerikli bu gancık," diyerek Hasan'ın kulağına fısıldadı.
"Öyle tabi. Benim oolan boşuna mı beenik."
Çörüş köyünden, Gök Musa'nın birçok tanıdığı ve akrabası da geldi. Verilen ikramlardan, Gök Musa'nın hiç bir masraftan kaçınmadığı belli oluyordu. Yıllardır gözü gibi bakılan koçu bile kestirmişti düğün yemeği için. Şarapçı Yaşar, bu kadar çok satış yaptığını hatırlamıyordu.
Sabahtan başlayan davul zurna sesi, gün batımına doğru kesildi. Yaşar’ın şarabından içen komutan ve çevre köylerden gelenler Meyistan'dan ayrıldılar. Geri de yalnızca Tahtacılar kalmıştı. Meyistan'ın dışında kalan dört noktaya, gelen olup olmadığını gözetlemek için çocuk yerleştirdiler. Samahlar dönülüp, nefesler söylenmesi geç saatlere kadar devam etti.
Herkes dağıldığında Gök Musa ve misafirleri eve çekildi. Hasanın çocukları başka akrabalarının evine gitti.
"Gızım bi gayfa yapda içelim."
"Hemen yapıyım baba."
Kahve içiminden sonra Gök Musa, karısı, Hasan ve karısı yeni yapılan odaya geçtiler. Gök Musa uyuyan Şarban'ı da kucaklayıp götürdü. Fatma yeni diktirdiği yatak ve yorganı yüklükten indirip yere serdi. Üstlerini çıkarıp pijamalarını giydiler. Ali yorganın altına girip Fatma'nın yanına uzamasını bekliyordu. Dışardan gelen Şarban'ın feryadı ikisini de şaşırttı.
"Anamın yanında yatacaam, anamın yanında yatacaam."
Tahta kapı birden açıldı.
"Anaa. Seniynen yatacaam."