![]() |
Tweet |
ALİ GÖNENLİ / ÖYKÜ
Yatağan pazarı oldukça kalabalıktı. Çevre köylerden gelenler, çoğunlukla kumaş, şeker, tuz ve hayvanlarının ihtiyaçlarını alıyordu. Bazıları da bahçelerinde yetiştirdiği ürünler ile hayvanlarını satmaya getirmişti. Fatma'nın kucağında bebeği, anasının şalvarına tutunarak yürüyen Şarban ve önlerinde Ali pazarı dolaşıyorlardı. Fatma, anasının ve kendisinin istediği basmalardan aldırdı Ali'ye. Şarban'ın gözü, tezgâhlardan birine çakılıp kalmıştı. Anasının şalvarını tuttuğu eli çekiştirip duruyordu.
"Nooldu guzum?"
Eliyle tezgâhı işaret etti.
"Ana hu ney?"
"Hangısı yavrım?"
Şarban, tezgâhın üzerinde gördüğü plastik bebeği işaret etti.
"Oyuncak bebek guzum."
"Alseene. Benim olsun"
Fatma gözleriyle Ali'yi aradı. İki tezgâh ötede, çanları kurcalıyordu. Fatma'nın kendisine baktığını görünce yanına geldi.
"Neyoldu?"
Başıyla Şarban'ı işaret etti.
"Hurda bebek görük. Onu istiyo."
Ali, isteksizce Şarban'a döndü.
"Needecen naylon bebee. Ihıya eses bebek anayın gucaanda."
Şarban'ın yüz ifadesi, üzüntüden değişti. Fatma oldukça kızdı Ali'nin sözlerine.
"Alı çocuk ne istiyosa alacaan. Daylı şaraptan bi dene eesik içive. Yavrımdan gıymatlı mı?"
Sözünü bitirmeden, tezgâhın üzerindeki en büyük plastik bebeği alıp Şarban'a uzattı.
"Bu eyi mi yavrım?"
Gözleri mutluluktan irileşen Şarban yanıtını hemen verdi
"Eyi ana."
Ali, mırıldanarak tezgâh sahibine parayı ödedi. Aldıkları tüm eşyaları, iki katıra yüklediler. Fatma kucağında bebeği, arkasında Şarban ile bir katıra, Ali diğer katıra bindi. Şarban, ara sıra, anasının yan tarafından kafasını uzatıp kardeşini güldürmek için yüzünü şekilden şekile sokuyordu. Bebek en çok, aniden görünüp kaybolan Şarban'a gülüyordu. Çocuklarının bu hali, Fatma'yı da çok mutlu ediyordu. Milas yolundan Bozüyük yönüne döndüklerinde güneş, dağın ardına geçmiş ışığı karşı dağlara anca vuruyordu. Kapubağ yol ayrımına geldiklerinde, kalabalık üveyk kuşu sürüsü önlerinden geçti. Ali tüfeği eline alana kadar çoktan uzaklaştılar. Gülerek sordu Fatma.
"Aaşam şarabınan eyi oludun dee mi?"
"Eyi oludun ya çabık gaçdılar. Yarın bi horuz kesiyim de bi gannı gavırma yap. Çok oldu yemeeli."
"Yapıyım emme bende içeceem bi kupa şarap."
"İstiyosan on kupa iç. Endee erkeede zeroş ederdurusun emdirince"
Gülüşerek eve vardıklarında hava kararmak üzereydi. Fatma ilk önce anasına getirdiği basmaları verdi. Ardından diğer eşyaları indirip katırları evin altına bağladılar. Şarban bebeğini kucağına alıp yattı o gece. Sabah uyandığında, bebeği yanında yoktu. Telaşla yatağından kalktı.
"Anaa bebeem nerde?"
"Eben götürük gardaşınnan barabar."
Koşarak çıktı evden. Ebesinin yanına vardığında tüm telaşı kayboldu. Elif kadın, elinde bebeği ile kardeşi İbrahim'i güldürüyordu. Ebesinin yaptıklarını öğrenip, bebeği aldıktan sonra bir süre aynısını yaptı. Kardeşinin oyuna ilgisi azalınca, bebeğini alıp dışarı çıktı. Meyistan'ın kayrak taşından yapılmış evleri dağınık şekilde duruyordu. Düzenli sokakları yoktu. Evler, en kolay nereye yapılacağına karar verilip kısa sürede bitirilmişti. Çoğu evin ortak özelliği varsa hayatlarının ve kapılarının gün doğumu yönünde olmasıydı. Şarban elinde bebeğiyle iki ev ileriye yürüdüğünde arkadaşı Dudu'yu gördü. Şarbandan iki yaş büyüktü Dudu. En çok oynadığı arkadaşıydı. Şarban'ın elindeki bebeği görünce tüm ilgisini ona verdi.
"Ney endee?"
"Bebek."
"Kim getirik?"
"Yataan bazarından aldık. Çok gözel dee mi?"
"Heye gözel. Acık verde oynayım."
Şarban, bebeğini vermek istemedi. Daha sıkı sarıldı.
"I ı. Vermeecem. Benim o "
"Bi yo gucaama alıyım. Soona vereceem."
"Vermiyom."
Dudu Şarban'ın yanına gelip iki eliyle bebeği tuttu. Kendine doğru çekti. Şarban, inatla vermek istemiyordu.
"Bi yo gucaama alıyım."
"Vermem."
Dudu tüm gücüyle bebeği çekince, Şarban'ın gücü yetmedi. Bebeğin takma şeklindeki kol ve ayakları Dudu'nun elinde kaldı. Aynı anda, Şarban yere yuvarlanıp kafasını taşa çarpınca bayıldı. Dudu evlerine kaçtı. Feryadı duyunca koşup gelen Fatma, Şarban'ı kucaklayıp eve götürdü. Başı kanıyordu. Kanı temizlerken Şarban kendine geldi. İlk sözü tek kelimeydi.
"Bebeem."
Fatma unutmuştu bebeği. Dışarı çıkıp, kolları bacakları vücudundan ayrılmış bebeği getirdi. Hepsini yerlerine takıp Şarban'a verdi. Canı yansa da Şarban'ın yüzü güldü.
"Ney oldu guzum. Kimiynen dööşdün?"
"Dööşmedim ana. Dudu bebeemi almaya gakdı. Vermeyince döödü beni."
Kızmıştı Fatma. Dudulara gitmek için kalkıp evden çıkarken, anası arkasından bağırdı.
"Kötü naf etme gızım. Çocuk onnar."
"Tamam ana. Etmem."
Vardığında sinirden titriyordu. Öfkeyle sert şekilde kapıya hızlı hızlı vurdu. Dudu'nun anası kapıyı açtı.
"Hayrola Fatma."
"Hayır deel gooşu. Senin zilli benim gızı döömüş."
Dudu'nun anası eliyle çocuğunu çağırdı. Dudu başını yere eğerek anasının yanına yanaştı. Tokat yeme mesafesinden biraz uzakta durdu.
"Ayının dölü. Neye döödün Şarban'ı. O senin arkadaş deel mi?"
"Acık bebeenen oynayım dediyidim. Vermeyince elinden alıkan düşdü. Döömedim. Bebee gucaklamak istedim bi yo."
Fatma'nın tüm öfkesi, vücudunu terketti. Çocuğun bebekle oynama isteği vicdanını yumuşattı.
"Gızım eve gelip deseydin veridim ben. Arkadaşınan gavga edili mi heç? Hadi Şarban'ın yanına gedelim. Gafası çok ganayık."
Eve geldiklerinde, Şarban yine bebeğiyle oynuyordu. Karşılaştıklarında Dudu ağlamaya başlayıp Şarban'a sordu.
"Çok acıyo mu?"
"Heye acıyo. Neye geldin. Bebeemi alacaan?"
Fatma, çocuğunun en yakın arkadaşıyla arasının açılmasını istemiyordu.
"Almaacak guzum. Bi yo gucaklayıp geri verecek. Ihıcık ha höyle."
Bebeği Şarban'dan alıp Dudu'ya verdi. Dudu'nun ağzı, mutluluktan açık kalmıştı. Bir kaç dakika sonra Şarban'a geri verdi. Fatma, bir hafta sonra pazara gittiğinde aynı bebeğin küçüğünden Dudu'ya da aldı.