Tweet |
GÜLÇİN GRANİT / ÖYKÜ
Gün, yanardağdan kopmuş bir alev topu gibi iki dağın arasından akıp gidiyordu. Güz mevsimi ise bir nazenin gelin gibi salıp durmakta. Erdek vapurunda, sabah henüz gündüze kucak açmamış. Vapurdaki yolcuları uykunun eşiğinden çekip alıveren ağır parfüm kokusu yayılmış ortalığa. Yer yer üçlü koltuklarda uzanıp uyuyan insanlarla dolu. Karşımda bakımsız, uzun dağınık saçlı, üstü başı pejmürde bir kadın oturmakta. Ön dişinin biri kırık, saçlarından uzun zamandır yıkanmadığı belli. Yırtık pırtık kıyafetinin üzerine kocaman beyaz inciler takmış. Vücudundan terle karışık ucuz parfüm kokusu çevreye dağılmakta. Nefesim yer yer kesiliyor, kötü kokudan tiksiniyorum. Bir kadın böyle olmamalı diye düşünüyorum. Alelade, savruk kıyafetli bu kadın, çevredeki insanları gözlüyor. Bense onu…
Kadının gözleri, sol çaprazında oturan, ufak tefek, naif bir kadına takılıyor. Yarı kapalı kara gözlerinin altından, kadını göz hapsinde kıskaca alıyor. Onu saçlarından ayak parmaklarına kadar inceliyor. Kadına dikmiş gözlerini bakıyor. Şükür diyorum, bana bakıp sohbet etmek istemiyor. Pejmürde kadın kaçamak gözlerle bana bakmaktan imtina etse de, kara gözleri, uzun siyah gümrah kirpikleri arasından kayıyor. Yer yer izlendiğinin o da farkında. Benden bir parça rahatsız… Karşısında oturduğum için onu gözetlediğimi düşünüyor, haklıda. Bu nedenle rahat rahat etrafı kesemiyor. Ben olmasam güzel kadının her uzvunda beşer dakika asılı kalacak. Başını yere eğiyor sanki bir kutsanma ister gibi uzun süre o şekilde kalıyor. Sanırım saçları kadar kafasında karışık.
Tekrar doğrulup etrafa bakınıyor ve arada bakışlarını yere indiriyor ve uzun süre öyle kalıyor. Bense okuyor gibi yaptığım kitabı kapatıp çantama bırakıyorum. Vapurun kuytu köşesinde üniversiteli olduklarını düşündüğüm sevgililerin öpüşlerinde takılı kalıyor gözleri. Bir müddet onları seyrediyor. Arada bir şeyler mırıldanıp gülümsüyor Naif güzel kadın da olup bitenin farkında, o da olup biteni izlemeye başlamış bile. Pejmürde kadın sanki hiç kimseye bakmamış gibi naif ve güzel kadının bakışlarından rahatsızlık duyuyor;
“Madam niçin bakıyorsunuz?” deyince, naif ve güzel kadın bu ani çıkış karşısında şaşkınlıkla söze atılıyor ve “Hayır bayan, kusura bakmayın lütfen, tabi ki de size bakmıyorum. Yalnız karşı pencereden denizi seyretmek istemiştim” diyor. Böylece alevlenmek üzere olan konuşmanın üstünü örtüp, konuyu kapatıyor. İnanıyor söylenen cevaba, tatminkâr bakıyor sonra kadına. Naif kadınsa büyük bir trafik kazasından son anda kurtulmuş gibi derin bir nefes alıyor. Başını kadının tersinde bir yöne çeviriyor.
Düşünüyorum da, pejmürde kadın belki yalnız yaşıyor ve insana hasret ve belki evinde dört duvarla hasbihal ediyor… Kafamda ona ait bir sürü düşünceler, tren vagonu gibi ardı ardına birbirini kovalıyor. Kokudan içeride durmak zorlaşıyor. Kendimi ivedilikle güverteye atıyorum. İlk aklıma geleni yapıp sigaramı ateşliyorum. Derince bir nefes alıp dumanını savuruyorum. Rüzgâr, dumanı döverek savuruyor. Tam da burada farklı bir boyuta geçiyorum. Deniz, iyot, dalgalar ve çığırtkan martılar… Sonra başımı kaldırıp gökyüzüne bakıyorum, tepemde bir bulut gibi martı sürüsünün haykırışlarla geçtiğini görüyorum. Mutluyum, mutlu olduğuma inanmakta zorlanıyorum.
Birden burnuma o ağır koku yeniden vuruyor ve yanımda pejmürde kadın beliriyor. Demek beni takip etmiş diye düşünüyorum. Bana laf atmasından çekiniyor olsam da, sanki kalecinin bir gol yemeye hazırlanması gibi o topa kendimi hazırlıyorum. “Bir sigara da bana ver bakalım” diyor. Derhal çıkarıp veriyorum ve sigarasını ateşliyorum. Bana “Boncuk gözlerin denizin mavisine karışmış, denizleri kıskandıracak kadar güzel gözlerin” diyor. Teşekkür ediyor, sigaramdan bir fırt daha çekiyorum. “Sen hayatının kaçıncı yaşındasın?” diyor, ben de; “Babamın öldüğü yaştayım diyorum” diyorum. Peşinden gürültülü bir kahkaha atıyor, “Hayır evlat, hayır. O bir şarkı sözüdür” diyor. Onu fazlasıyla hafife aldığımı düşünüyorum. Ardından devam ediyor; “Çantana koyduğun kitap var ya göreceksin yazar, Jan Ender Can’a ait olan şu söze gelince beni hatırla; iyi adamlar yalnızlıktan ölüyor, iyi kadınlarsa; kötü adamların balkonlarından gökyüzüne bakarken bayan” deyip, sigarasından derin bir nefes çekip gökyüzüne savuruyor.