Bugun...



Deprem Bölgesi (Hatay) Notları (2)

İskenderun'a vardığımız gecenin sabahında tanıştık kendisiyle; kahvaltıdan hemen sonra, saat 09.30 gibi geldi. Dayanışma Gönüllüleri Merkezi'nin daimi eğitmenlerinden birisiydi. İlk gün akşama doğru karar verdim onunla bir söyleşi yaparak İskenderun'daki Dayanışma Gönüllüleri'nin yürüttüğü yardım faaliyetlerini onun gözünden yazmaya. Teklif ettim. Kabul etti. İkinci gün Çilem Palta ile bu söyleşiyi yaptık.

facebook-paylas
Tarih: 11-11-2023 23:57

Deprem Bölgesi (Hatay) Notları (2)

İNSANIN İNSANA İHTİYACI VAR!

SÖYLEŞİ: MEHMET ERDAL / HATAY

ARSUZ'A BAĞLI ÜÇGÜLLÜK KÖYÜNDENİM

Arsuz'un Üçgüllük Mahallesinden Çilem Palta. 1990 doğumlu, genç bir kadın. Lise'de Çocuk Gelişimi okumuş. Mezun olunca İskenderun'da kreş ve özel bir eğitim merkezinde çalışmaya başlamış.

Genç yaşta evlenmiş. İki çocuk sahibi olmuş. Eşinden ayrılmış. Her gün köyden gel-git zor olduğundan 7 yıl önce çocuklarıyla birlikte İskenderun'a taşınmış. İş yerine yakın kiralık bir ev tutmuş. Ev ve iş yeri depremin İskenderun'da en çok yıkıma yol açtığı Mustafa Kemal Mahallesinde imiş. “Şu an bulunduğumuz yere çok yakındılar” diyor.

6 Şubat 2023 günü depreme bu evde çocuklarıyla uyurken yakalanmış.

TAM BİR KÂBUSTU

“Kaldığım daire 4 katlı bir binanın 2. katında idi. Deprem olduğu anda uyuyorduk. Depremi hisseder hissetmez uyandım. Panikle çocukları aldım. Deprem anında yapılacaklarla ilgili bilgim vardı; hemen hayat üçgeni oluşturdum. Bekledim. Sarsıntının durduğunu fark ettiğimiz anda dışarıya çıktık. Tam bir kâbustu.

Anımsadığın kadarıyla ilk anları, ilk günleri anlatabilir misin?

“Önce çocuklarımın güvenliğini sağladım. Kaldığım apartmandan çıkmayan insanlar vardı. Onları çıkardık. Binamız yıkılmamıştı ama dairelerdeki eşyalarda devrilmeler vardı.

Bütün gece sokakta idik. Kalabileceğimiz ve barınabileceğimiz bir yer yoktu. Boş bir alan bulmaya çalıştık. O anki psikoloji ile öyle bir yer aramaya başladık. Az ileride spor kompleksi vardı, oraya yöneldik. Yine Asri Mezarlık vardı yakınlarda, oraya da gidenler oldu. Bir de şu an karşımızda bulunan Cemevi vardı gidilen yerler arasında. Binaların olmadığı yerler tercih ediliyordu. Her yer karanlıktı. Elektrik kesikti. Aşırı derecede yağmur yağıyordu. Sanki gökten kovayla su dökülüyordu.

Gün aydınlanınca herkes evinin, varsa cenazelerinin başına geldi. Çocuklarımı alıp köyüme gittim. Çocuklarımı annemlere bırakıp geri döndüm.

İlk bir, iki, üç gün hiçbir yerden yardım gelmedi. İnsanlar sadece kendi imkânlarıyla ayakta kalmaya çalıştılar.

Kim sağ çıktıysa depremden, o diğer insanlara yardım ediyordu. Benim gibi eşinden ayrı, yalnız yaşayan bir arkadaşım vardı. Üniversitede okuyan kızları yeni gelmişlerdi annelerini görmeye; birisi hemşireliği yeni bitirmiş, diğeri de İngilizce bölümünde okuyordu. Cenazelerini 3-4 gün sonra ancak çıkarabildik.

Ben İskenderun'da araçta yatıp kalktım. Arada bir köyüme gidip geldim. Bir kamp çadırım vardı. Annemlerin evi de hasar gördüğünden o çadırı götürdüm, kurup onlara bıraktım.”

İkinci günden itibaren yerel gönüllülerden oluşan TÜAK (TÜRK YILDIZLARI ARAMA VE KURTARMA EKİBİ) sahada imiş. AFAD gelince onları sahadan uzaklaştırmış.

Depremin ilk gününden itibaren bulunduğu alanda neler olup bittiğini daha iyi anlayabilmek için ısrarlı sorularım oluyor. “O anları yeniden yaşıyorum” diyor sorularıma yanıt verirken.

Cenazelerimizi köyde defnettikten sonra duramadım. Döndüm. Uyku diye bir şey yoktu. Koşturup duruyorduk. O bir haftanın nasıl geçtiğini bilemiyorum. Gecemiz yok, gündüzümüz yok, açlığımız topluğumuz yok. Kim vardıysa burada, onlarla birlikte yardım etmeye çalışıyorduk yardıma gereksinimi olanlara.”

DAYANIŞMA GÖNÜLLÜLERİ İLE TANIŞTIM

Bir hafta on gün İskenderun'da yardım faaliyetlerine katılıyor. “Yardıma katılan herkes birbirini tanıdı. Bir süre sonra İskenderun'da gelen yardımlar ve gönüllüler açısından bir fazlalık oluşmaya başladı. Bunun üzerine yardımlar Antakya-Defne-Samandağ bölgesine yönlendirilmeye başlandı. Ben Defne-Samandağ bölgesine giden bir ekibe katıldım. Bir hafta kadar o bölgede kaldım.”

Dayanışma Gönüllüleri ile nasıl tanıştın?

“Depremin 12. günü sanırım, Zonguldak'tan gelen bir abimiz yardım severlerden yardım toplayıp getirmişti. Bizim de Defne-Samandağ'da yetişip yardım edemediğimiz aileler vardı. Depo arıyorduk. İzmir'den gelen Dayanışma Gönüllüleri'nin burada Cemevindeki deposunu kullandık. Gelen eşyaları burada ayrıştırdık. 3 gün boyunca her gün Defne-Samandağ'a gittik. Yardımları dağıttık. Döndük.

Defne'de öğretmen bir arkadaşımız vardı, bize yardımcı olan. Onun kanalıyla olduğu gibi bizim tanıdıklarımız üzerinden de dağıtım yaptık. Buralarda meşhurdur, türbeler, ziyaret yerleri. Oralarda yaşamaya çalışan aileler vardı. Onlara yetmeye çalıştık, gücümüz oranında.

Benim İzmir Dayanışma Gönüllüleri ile hareket etme isteğim nasıl oldu biliyor musun? Bir gece Samandağ'dan döndüğümüzde saat 02.30-03.00 gibi, öyle bir yağmur yağıyordu ki hiç kimse uyumuyordu. O kadar insan burada nöbetleşe canla başla iyileştirmeye çalışıyorlardı insanları. Bizim yaptığımız da bu idi aslında.

Koskoca mahallede gündüzleri insanlar vardı. Evlerinin başında kimisi eşyalarını, kimisi de cenazelerinin çıkarılmalarını bekliyorlardı ama geceleri burada hiçbir hayat yoktu; benim mahallemde ışık yoktu, insan yoktu, nefes yoktu. Sadece Dayanışma Gönüllüleri vardı. Onlar bu mahalleyi aydınlatan ışıklardı. Bu benim üzerimde çok büyük bir etki yarattı. O zaman şöyle düşündüm, 'Tek değilmişiz. Biz tek değilmişiz ya. Tanımadığım insanlar da benim kardeşim, ailem olabiliyormuş.' Bu hissiyatı ilk orada anladım. Gerçekten de hani aç, yemeksiz kaldık. Biz zaten idrak edemiyorduk ki o koşullarda üşümüş müyüz, aç mıyız, uykusuz muyuz, hasta mıyız, hiçbir şekilde idrak edemiyorduk. O insanlar ailemiz oldu. Birlikte yürüdük. Çok şükür şimdi daha iyiyiz.

Dayanışma Gönüllüleri ile çalışmaya başladın. Peki Defne'ye gidip gelmelerinizden sonra İskenderun'a mı odaklandınız?

“İskenderun'da çok büyük bir çalışma vardı. Biz o dönemde Defne'ye, Samandağ'a yoğunlaştık. Oralarda ciddi bir yıkım vardı. Burada cenazesini alan gitmişti. Mahallemiz biraz yalnızlaştı. İşlemlerini bitirenler biraz geri çekildiler. Yardımları kabul etmeyen, 'Yardım istemiyorum ben artık. Kaderime razıyım. Siz yardımları yardıma gereksinim duyanlara verin.' diyenler oldu. Oralar ise böyle değildi.”

DAYANIŞMA GÖNÜLLÜLERİ YAŞAM BELİRTİSİYDİ

Siz o günlerde yardımları nasıl yapıyordunuz?

“Dayanışma Gönüllüleri ilk geldikleri gün buraya, buralarda ortalıkta kimseler yokken ateş yakıp çorba dağıtmışlar depremzedelere. Daha hiç kimseyi tanımadan, uzun kuyruklar halinde sıraya giren insanlara çorba dağıtmışlar. Yemek yapılmaya başlanmış Sonra barınma ihtiyaçları karşılanmaya başlanmış. Çadırlar kurulmuş. Çadırlar temin edilmiş. Daha sonra, işte ihtiyaca göre giysi dağıtılmış. O günlerde hava o kadar kötü, o kadar soğuk, öyle bir rüzgar ve yağmur vardı ki giysi çok önemli ihtiyaçtı. Onu temin ettiler. Yani ne diyeyim, yanımızda olmaları, burada bulunmaları bile büyük bir destekti. Yalnız değildik. Onu hissettik. O günlerde burası yaşam alanımız, onlar yaşam belirtisiydi.

Şimdi bulunduğumuz yere nasıl taşınıldı?

“Şimdi bulunduğumuz yerin sahibi de depremzede. Dayanışma Gönüllüleri'nin çalışmalarını görünce 'Burayı kullanabilirsiniz, eğer böyle bir yere ihtiyacınız varsa.' diyor. Arkadaşlar, burasını nasıl kullanabileceklerini projelendirerek bugünkü duruma getiriyorlar.”

Kimler bugün bir yaşam alanı olan bu yeri yaratma sürecinde aktif rol aldılar?

“Pek çok Dayanışma Gönüllüsünün emeği var bu merkezin yaratılmasında. Daha öncesinde böyle bir çalışması varmıydı bilemiyorum ama Dayanışma Gönüllüsü bir mühendis abimiz düşünmüş bu projeyi ve bir öneri sunmuş. Dayanışma Gönüllüsü bütün arkadaşlar desteklemişler onu. Hep birlikte kenetlenerek bu hale getirmişler burasını.”

Burası hangi ayda bu şekilde hizmete hazır hale getirilmişti?

“Mart ayı sonlarında hazır hale getirilmişti.”

İlk başlarda ne tür bir faaliyet yürüttünüz?

“Barınma. Biz burada pek çok aileyi barındırdık. Çadır kentlerde yer bulamayan ya da çok kalabalık olmaları nedeniyle kaldığı çadırda rahat edemeyenler, örneğin kadın almış çocuğunu kucağına, bir biçimde bize ulaşıyor ve gelip burada kalıyordu. Böyle çok kişiye dokundu burası. Çok kişiye yuva oldu.”

Barınmanın yanı sıra karavana da kaynıyor muydu?

“Tabii”

Burada sözünü ettiğin bunca insanın yemesini içmesini kim karşılıyordu?

“İzmir Dayanışma Gönüllüleri'nin yol olduğu ama yardım sever kişi ve kuruluşların ulaştırdığı malzemeler ile karşılanıyordu.”

Çilem anlatırken yoldan geçenlerin ve bu merkeze gelenlerin kolaylıkla görebileceği ebatta ön duvara çakılmış bir pano üzerinde adları yazılı yardım sever kişi ve kuruluşları düşündüm; içlerinde kişiler, belediyeler, yurt içi ve yurt dışı çok sayıda özel ve toplumsal kuruluş vardı.

İlk başlarda buraya yoğun bir talep var, o anlaşılıyor. Peki sonra?

“Şöyle söyleyeyim: Depremden sonra bir insanın asıl ihtiyacı, barınacak yerdir. Devlet konteynır kentler kurmaya başlayınca insanlar oralara taşındılar. Oralara taşınanlardan kimileri gelip 'Bizim bir evimiz de burasıdır. Depremden sonra ilk anlarımız burada geçti. Burayı unutamıyoruz.' diyorlar. Mesela gittikleri konteynırda sorunlar oluyor, çamaşırlarını yıkayamıyorlar. Buraya gelip yıkıyorlar. Bizi ailelerinin bir ferdi olarak görüyorlar.”

BİZİM HER ŞEYİMİZ ÇOCUKLARIMIZDIR

Burada çocuklara ve kadınlara yönelik bir faaliyet yürütülüyor. Bu tür faaliyetleri yürütmeye ne zaman başladınız?

“Bizim her şeyimiz çocuklarımızdır. Deprem sonrası ilk günlerde 'oyun evi' olarak kullandığımız bir çadırımız vardı, hayır sever bir vatandaşımızın bize ulaştırdığı. Biz göz yaşlarımızı tutamadığımız zamanlarda o oyun evine girer çocuklarla oynar, güler, eğlenir, boyama yapar, balonlar patlatıp... geri çıkardık. Ben çocukların 'oyun ablaları' idim.

Aynı dönemde okumak isteyen, ders çalışmak isteyenler için konteynırlar geldi. LGS öğrencileri için, okula gidemeyen, bursluluk sınavı için kurslarımız başladı. İzmir'den gelen Dayanışma Gönüllüsü hocalarımızın koordine ettiği eğitim alanımız faaliyete geçti. Onlar orayı ayakta tutuyorlardı.

Sonrasında bu tür faaliyetler biraz daha şekillendirildi. Sınıflar belli oldu. Oyun alanımız şimdiki büyük çadırımızın içerisine geldi. Arka taraftaki konteynırımız 'ana sınıfı' olarak kullanılıyor.”

SANAT İYİLEŞTİRİR

Bu tür faaliyetler nasıl bir seyir izleyerek çeşitlendi?

“Zaman ilerledikçe insanların barınmaya, ne bileyim aşa ihtiyaçları ilk günlerdeki kadar yakıcı olmamaya başladı. Artık insanların birbirine ihtiyacı vardı. İyileşmek için üretmeye, bir şeyler yapmaya, çalışmaya ihtiyacı vardı. Bizde bu konuda işte kadınlarımızın yaşadıkları mağduriyeti gidermeye yöneldik. 'Biz konteynırlarda oturuyoruz. Eskiden böyle değildik. İşim vardı' diyor birisi. 'Çocuklarımla zaman geçiremiyorum, çünkü konteynırlar çok dar. Konteynır kentte hiçbir şey yok' diyor bir başkası. Bunun gibi talepler gelmeye başladı. Bunun üzerine kadınlarımızla birlikte çok güzel dramalar, çok güzel oyun günleri, çok güzel tiyatro, çok güzel sanat faaliyetleri içerisine girdik. Daha sonraları bunların yerini örgü atölyeleri, boyama atölyeleri almaya başladı. Sanat iyileştirir, biliyorsun. Bu tür faaliyetlerimiz devam ediyor.”

GÖNÜLLÜ OLMAK” ÇOK AYRI BİR ŞEYDİR

Bugün seni çocuklarla birlikte bir öğretmen olarak gördüm. Bu işler farklı gönüllü eğitimciler tarafından mı gerçekleştiriliyor yoksa siz birden çok alanda eğitici konumunda mısınız?

“Birden çok alanda öğreticilik yapma durumu da var tabii. Gönüllü olmak, gönülden gelen bir istekle işler yapmak çok ayrı bir şey, biliyor musun? Ben bu duyguyu sonuna kadar yaşadım. Bunu keşke bu kötü zamanlarda yaşamasaydım ama kendimi sınadım, kendimin farkına vardım. Dışarıdan kendime baktığımda olup bitene ve bu süreçte gösterdiğim çabaya inanamıyorum.”

Depremden bir gün önce sana deselerdi “Çilem, sen gün gelecek, bir gün gönüllü olacaksın.” Sen ne derdin?

“Gönüllü olurum. O çok ayrı ama her zaman her yere yetişme, her zaman şimdiki gibi bir işi içinden gelerek yapma, bunları bana deselerdi, kendimle dalga geçerdim; 'Yok ya, bir yerden sonra otururum ya da yine gönüllü olurum ama bu kadarına dayanamam' derdim. Çünkü bir yerden sonra yorulur, yığılır kalırsın.”

Yaşadığın bu süreç ne kattı sana?

“Bu süreçte gerçekten de çok büyük kazanımlar elde ettim. Önceden de biliyordum, ben böyle bir insanım, insana dokununca gerçekten de dokunmuş oluyorsun. Dokunduğun insana bir şeyler katmış ve aynı zamanda kazanmış oluyorsun. Bu çok güzel bir şey. Bu gerçekten iyileştirici bir güç. Bunu biliyordum, bu süreçte bunu sonuna kadar yaşadım. Güzel bir zamandı.

Yeteneklerimi keşfettim. Kendimi tanıdım. Olgunlaştım. Çok güzel insanlar tanıdım Bu benim için çok güzel bir şey. İstenirse zorlukların üstesinden gelinebiliyormuş, bunu da öğrendim. Bu süreç çok şey kattı bana. Bu nedenle kendimi çok şanslı birisi olarak görüyorum.”

Sen nasıl birisin?

“Yardım sever bir insanım. Mantıklıyım. Meraklıyım. Eğlenceli ve mutlu bir insanım. Onun haricinde okumayı seven birisiyim. Okumanın insanı hayatta tutabileceğine inanırım. Ölene kadar okuyacağım.”

Bu merkezde senin konumunda başka kimler var?

“İki eğitmen arkadaşımız daha var. Onlarla birlikte buradaki faaliyetleri yürütüyoruz. Bir arkadaşımız bursluluğa, LGS'ye hazırlık, öğrencilerin eğitimine destek, diğer arkadaşımız sanatsal faaliyetler, drama, çocuk çalışmaları, çocuk çemberi, akıl ve zekâ oyunları ile ilgileniyor.

Bir de bu merkezdeki günlük faaliyetlerimize yönelik, yemek yapma, dağıtma, temizlik gibi işlerde halktan gelen yardım teklifleri oluyor; geliyorlar, diyorlar ki 'Siz bana hani filan günlerde çorba vermiştiniz. Ben şimdi sizin için ne yapabilirim?' Böylesi geriye dönüşler de var. 'Yaptıklarınızın altında kalmak istemiyoruz' diyorlar.”

DEVLET BİZE “ÜVEY EVLAT” MUAMELESİ YAPTI

Buraya gelen depremzede bir kadın, hani daha önce burada kalıyormuş, yetişkin kızını kaybetmiş, şimdilerde konteynır kentlerin birisinde kalıyormuş, işte o “'2-3 yıl daha sürer bu durum' diyorlar ama bana göre çok daha uzun sürecek.” dedi. Biz de dolaşırken üzerine “Davalık” yazılmış binalar gördük, anlaşılan o ki davaları devam ediyor. Ne olacakları belli değil. Sanayinin oralarda yıkılmaya çalışılan binalar gördük. Anlaşılan o ki şu an içinde yaşadığınız koşullar daha uzun bir süre devam edecek. Bu süreçte nasıl bir şey yapmak lazım?

“Devlet geldi İskenderun'a. 'TOKİ yapacağım' dedi. Temel attı. Sonra da her şeyi toplayıp gitti.”

Onu söylemeye çalışıyorum. Burada yapılacakları devlete mi bırakmak gerekir? Yoksa gönüllüler olarak “Hayır bizler de bir şeyler yapmaya devam etmeliyiz” mi diyorsun?

“Okuyalım. Araştıralım. Bilinçli davranalım. Yapılacakları kimseye bırakmayalım. Çünkü devlet bizi gerçekten bir 'üvey evlat' sıfatıyla kendi halimize bıraktı. Biz bu duyguyu yaşadık.”

Dayanışma Gönüllüleri daha ne yapmalı burada?

“Her şeyi devlete bırakmayalım. Birbirimize kenetlenip yeniden ayağa kalkalım. Birlikte olunca birbirimize güç veriyoruz. Bu nedenle bizim gibi dayanışan insanlar çok olsun. Bizim gibi düşünen insanlar 'Devlet' olsun.”

Sanırım burada bir kooperatif kurmaya çalışılıyor...

“Elbette. Mesela burada kadınlarımız, köylerinde ürettikleri Hatay'a özgü salçayı, yağı satmaya çalışıyorlar. Kooperatif kurulabilirse bu ürettiklerini çok daha kolay satabilecekleri bir olanağa kavuşacaklar. Hayatlarını bir biçimde devam ettirebilecekler. Bu amaçla bu kooperatif işine girdik. Bu konuda çok talep var.”

İNSANIN İNSANA İHTİYACI VAR

Deprem bölgesi dışındaki vatandaşlara bu söyleşi aracılığıyla seslen desem” neler söylersin?

“Hepsine ayrı ayrı teşekkür ederim. Bizler aynı çatı altında olmasak da aynı vatanın içerisinde bir aile olduğumuzu, hangi tarafta olursa olsun, doğuda, batıda, kuzeyde, güneyde, bir aile, bir kardeş, bir nefes olduğumuzu, orada bir canımızın attığını, buraya dokundukları için hissedebildik. Gelemediler bazıları, imkânları olmadı ama gelenlerde gördük bunun böyle olduğunu. O yüzden hepsine ayrı ayrı teşekkür ederim.”

Onların bundan sonra da sizler için yapabileceği şeyler var mı? Yani bugüne kadar malzeme gönderdiler, yardım ettiler, gelip canları kurtarmaya çalıştılar vb... Ne yaparlarsa sen “Bu bize bir katkıdır. Moral verir. Destek olur.” dersin?

“Bizi ziyaret edebilirler. Bizleri görmeye gelebilirler. Sizin gelip bizi destekleyip iyileştirmeniz gibi bize destek olup iyileştirebilirler.

Gelsinler. 15 gün bizimle kalsınlar. Bizimle sofraya otursunlar. O 15 günü bizimle paylaşsınlar. Sohbet etsinler. Bizim insanlarımıza dokunsunlar. Örneğin, ben de depremzedeyim ama kreşe gelen çocukların velilerinin bana 'Allah senden razı olsun. Sen olmasan biz nasıl yapacaktık?' demeleri tamam bana iyi hissettiriyor ama diğer yandan benden de alıyor. Tamam, o kadar acının üstünden kalkıp, Anka kuşu gibi ya, bu süreç bana çok şey öğretti. Bir aydır şunu söylüyorum: İnsanın insana ihtiyacı var. Konuşacak birisine ihtiyacı var. İnsanlar geliyor, acısını konuşuyorsun, açlığını konuşuyorsun, ölülerini konuşuyorsun, bir bakmışsın, sen kalmamışsın. Bu arkadaşlarımız buraya gelip bunları göğüsleyebilirler. Depremi yaşamamışsın ya sen, oturup konuşabilirim ben seninle her şeyimi. Sen biraz daha metanetle taşıyabilirsin beni. Gelirlerse, görürlerse bize daha iyi dokunmuş olurlar. Bizim yanımızda olduklarını hissetsek, kafi. Gelemiyorlarsa bile bizim yanımızda olduklarını bilelim.”

Buraya gelmeseydik, şu anki duygular olmazdı bende. Hani tamam depremin ilk anlarında yardım ettik, gönderildi sizlere ama şu an burasını gördükten sonra çok farklı duygular içerisindeyim. Buraya gelmekte geç kaldığımı düşünüyorum, örneğin.

“Biz Hatay'ı terk etmeyeceğiz ama bizde burada biraz yarım kaldık, Hatay'ı terk edip giden ailelerden, arkadaşlarımızdan. Hepsinden uzağız. Bu yaralarımızı sarmamıza yardımcı olabilirler, bu nedenle gelsinler.”

Başka neler söyleyebilirsin?

“Hepiniz iyi ki varsınız. Bu süreçte bizleri yalnız bırakmadınız. Burada birlikte hareket etmemizin tek nedeni de bu dayanışmadır. 'Birlikte yapacağız' diyerek, bu güçle ayağa kalktık biz. Bu güçle çıktık yola. Çok güzel şeyler yaptık. Çok güzel iyileşmelerimiz, geri dönüşlerimiz oldu.”

 




Bu haber 1850 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER SÖYLEŞİ Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI